Doğan Medya Grubu’nun önde gelen televizyon kanallarından birinde haber izliyorsunuz… Ana haber bülteninin anlı-şanlı starı (hangi ismi koyarsanız koyun) birden elindeki kâğıtları yere fırlatıyor ve gözlerinizin içine bakarak şunları söylüyor:
“Kılıçdaroğlu’na rüzgâr yapacağım diye AK Parti’nin üst üste kazandığı seçim zaferlerini küçümsemekten, olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi göstermekten artık bıktım!..
“İki cümle arasında iktidara ve liderine lâf dokundurmaktan gına geldi!..”
“Patron iyi para veriyor, ama her şeye hükmetmeye kalkışıyor…
“Biz çalışanlara çok baskı yapıyor!..
“Bu grubun medyası özgür değil!..
“Sürekli yalan söylemekten, ‘akı kara, karayı ak’ göstermekten usandım!..
“Artık nefes almak istiyorum!”
Ve kalkıp gitse…
Ne hissedersiniz?
Böyle bir olay gerçekten yaşandı, ama tabii Türkiye’de değil…
Doğan Grubu’nda hiç değil…
Norveç’te yaşandı…
NRK Radyo İstasyonunun haber spikeri Pia Beathe Pedersen, canlı yayında sunduğu haberleri bir kenara atıp, patronlarının baskısından şikâyet etmeye başladı…
Çalışanlara şiddetli baskı uygulandığını, bu baskılar nedeniyle artık çalışamaz olduğunu, işi bırakıp özgürce nefes almak istediğini söyledi…
“Bugün cumartesi ve siz hiçbir haber dinlemeyeceksiniz” diyerek haber masasından kalktı gitti.
Verdikleri her siyasi haberin tam tersi çıkmasından bir türlü bıkmayan “bizimkiler”den biri de günün birinde böyle bir mertlik gösterebilir mi dersiniz?
Hiç sanmıyorum…
Malum: İman ile küfür bir arada durmaz, ama para ile yalan barışıktır!
Bin mazeret bir başarı etmez:
Referandum sürecinde Kılıçdaroğlu’nu parlatan Doğan Medya Grubu, şimdi mazeret üretme yarışında…
“Yüzde 42 doğru okunmalı”ymış…
Ya yüzde 58 eğri mi okunmalı?
“Sayısal üstünlük her şey demek değil”miş…
Peki önemli olan neymiş?
“Siyasal üstünlük…”
“Siyasal üstünlük” dediğiniz Zümrüdüanka kuşu, “sayısal üstünlük”le sağlanmıyorsa, nasıl bir demokraside yaşıyoruz?
Sahi “siyasal üstünlük” nasıl sağlanır?..
Köşe yazıları ve Başsavcı’nın anayasaya meydan okuyan demeçleriyle mi?
Gibi gibi:
“Türkiye bölünmüş”müş…
“Referandumdan ‘uçurum’ çıkmış”mış…
“CHP yenilmiş gibi” olmuşmuş…
“Gibi” mi? Yenilmek başka nasıl oluyor acaba?
Şu “sahiller” meselesi:
Yazılanlara bakılırsa, “Akdeniz sahilleri yaşam biçimlerine müdahale edilmesinden korkuyor”muş…
Neymiş ki, “Akdeniz sahilleri”nin “yaşam biçimi?..”
Karadeniz sahilleri korkmuyor da, onlar neden korkuyor?..
Fikirleri mi var söyleyemedikleri?..
Düşünceleri mi var, paylaşamadıkları?..
Araştırmaları mı var, yayınlayamadıkları?..
İnançları mı var, yaşayamadıkları?
Başörtülerinden dolayı üniversitelere mi alınmıyorlar?..
Namaz kıldıkları için ordudan mı atılıyorlar?..
Kıyafetlerinden ötürü “kamusal alan”dan mı dışlanıyorlar?
“Yaşam biçimlerine müdahale edilmesinden korkuyorlar” söyleminin aslı-esası nedir sahi?..
Soyunamamaktan korkuyorlarsa, bundan öte nerelerini açacaklar ki artık?..
Korkmasınlar: Bu ülke soyunana değil, kapanana zindandır!
Bu hicran, iktidarda olsanız bile değişmiyor.
VAKİT