Sizi bilmem ama ne zaman bir icadın seri numarasıyla adlandırıldığını duysam tuhaf oluyorum. "Dual Core", "Dual Band" vesaire. Tamam, hayatı bir şekilde kolaylaştırma, hızlandırma gibi olumlu yönleri vardır, ancak ciddi anlamda insani olandan uzaklaşma algısı oluşturuyor bende. "Tri-Ci" mi dersiniz, "3G" mi bilmem lakin cep telefonlarının geldiği son nokta da bende benzer hisler uyandırdı. Bir sefer reklamları aşırı derece rahatsız edici bir keşif bu.
Sanki önceden yaşadığımız şey hayat değilmiş gibi bir yaklaşım ve yeryüzünün en büyük keşfiymiş gibi bir konumlandırma var. Ne sakat şey!
Elbette ne teknolojiye karşıyım ne de modernitenin çıkınına yerleştirip beraberinde yaşamımıza soktuğu gelişmelere. Hepsine eyvallah... Fakat sevgili cep telefoncu dostlarımız, bir çeşit 'sizinki de hayat mıydı? Biz geldik gün gördünüz, insan olmaya başladınız' mantığıyla üzerimize gelmenin de bir anlamı yok!
İşin bir de 'biz Türkler' kısmı var ki, şimdi açıkça yazsam alınan, gücenen çok olacak. Hani bir şekilde her teknolojik gelişmeyi batırıp, bir çeşit yerelleştirme huyumuz. 3G denen teknoloji sanki sadece görüntülü telefonmuş gibi 'Artık Zeki Müren de bizi görecek' mantığıyla yaklaşmak da neyin nesidir? Ayrıca bu 3G furyası başladı başlayalı cep telefonlarına bir haller olduğunu da belirteyim. Daha düne kadar hemen her yerden akıllı uslu çeken cep telefonlarına bir hal oldu ve 'kekeme diyaloglar' başladı. "Aman istemez 3G, ben eskisinden razıydım" diyen eş-dost sayısı hiç de azımsanacak miktarda değil, bunu da vurgulamak isterim.
Reklamlarda bağıra çağıra 'bilmem kaç memlekette hizmet veriyoruz' diye sallamak mümkün, lakin 'hele bir deneyelim' niyet-i halisiyle yaptığımız tüm girişimlerde, üstelik İstanbul'un göbeğinde yapılan tüm denemelerin boşa çıktığını söylemem lazım. Yani bırakınız başka şehirdeki biriyle görsel iletişime geçmeyi, aynı odada hemen yanımızda duran şahıslar ile bile iletişim kurmak mümkün olmadı. Bu nedenle 'efendim bu nüshamız cep telefonu üzerinden yapılan görüşme ile hazırlandı" şeklindeki gazete haberlerini de tebessümle takip ettik. Öte yandan teknolojinin bize maliyeti gibi koskoca bir heyula da orada yerli yerinde duruyor. Geçtiğimiz yıl bir ara şehir dışındayken hasbelkader cep telefonu vasıtasıyla internete girme gafletinde bulunmuştum. Ay sonunda gelen fatura bir daha cep telefonu ile internet kavramlarını yan yana kullanmamaya yemin ettirmişti beni. Her ay 300 küsur TL ödeyeceksem yazıları cepten internet yoluyla göndereceğime posta güvercini ile yollamayı tercih ederim şahsen!
Biliyorum bir noktadan sonra insan dışarıya 'teknoloji düşmanı' gibi görünüyor ama inanın öyle değil ve abartmıyorum. Bir sefer bu tür teknolojileri alacaksak abartmamamız lazım. İkincisi teknik olarak altyapı tam olarak kurulmadan hizmete sokmamak lazım. Böyle bir gaflete geçtiğimiz aylarda da düşmüştüm zira. Yine reklamlara kanıp evdeki internet hızını 4 katına filan çıkarmayı denedim. Sistem çuvalladı tabii, görüştüğüm teknik servis yetkilisi gülerek, 'Abi sen ne bakıyorsun reklamda söylenenlere, senin hattın kaldırmaz bunu' demişti. Yine bağlantımı eski hızıma çevirip kaderime razı şekilde ufak ufak bağlanmaya devam ettim elbette. Hele hele VDSL2 diye (bak yine numaralı isimlendirme) bir şey vardı ki o tam komediydi, hiç bahsetmeyeyim. Sanırım hâlâ 'ön kayıt' modundadır arkadaşlar!
Ve elbette tüm bu teknolojik gelişmelerin faturasını hesaplayarak hizmete sokmak ve kullandırtmak lazım. Bu imkânlar sanki dünyanın en büyük lüksüymüş gibi, telefona '3G görüşmesi için bilmem ne yaz, bilmem neye gönder' şeklinde kısa mesaj numaralarına da hiç gerek olmamalı. Telefonuma ne zaman 'falan yaz filancaya yolla' şeklinde mesaj gelse –tabiri mazur görün- kıllanıyorum. Faydalı bir şey ise neden mesaj göndermem isteniyor, tuzak ise niye bana uygulanıyor?
Her neyse, yerim kalmadı 'yorum' yazıp gazeteye yollamam lazım ki yazı yayınlansın.
ZAMAN