Türkleri hedef alan ırkçılık bize ne öğretiyor?

Hollanda ve Kıbrıs’ta yaşanan hadiseler ırkçılığın nasıl bir bela olduğunu tekrar hatırlattı!

HAKSÖZ HABER

Irkçılık belası dünyanın her yerinde insanlığı hedef alıyor! Irkçılık kendi içinde düşmanını üreten mekana, toprağa, coğrafyaya bağlı ancak aynı zamanda evrensel bir düşünce. Rumlar Türklerden nefret eder, Türkler Rumlardan nefret eder vs. bu hikaye böyle sürüp gider. Batı ırkçılığı ‘beyaz’ olmayan her şeye karşı düşmanca yaklaşır. Müslüman, siyahi, Asyalı vs. hepsi potansiyel ötekidir.

Türk ırkçıları Araplardan nefret ederler. Kimisi kültürel kimisi siyasi saiklerle nefret eder ama ortak nokta düşmanlıklarıdır. Seküler ırkçılar, Arapları ‘geri kalmış yaşam formunu’ temsil ettikleri için nefret objesi haline getirirken muhafazakar milliyetçi tipler ise ‘kültürümüzü bozuyorlar’ diyerek Arapları bir sorun olarak lanse ederler. Bunun en mide bulandırıcı örneklerine Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk’ün yaklaşımlarında rastlamak mümkündür. Ara ara bu ‘yaklaşımını’ kamuoyu ile paylaşan Öztürk geçtiğimiz günlerde En Sıradışı programında, Aydınlık gazetesi yazarı Gaffar Yakınca’nın da desteğiyle Suriyeli mülteci düşmanlığını tekrar gösterdi. Öyle sanıyoruz ki namaz kılan bir insan olarak Hasan Öztürk günde beş vakit yüzünü Rabbine dönerken mülteci kardeşlerine kustuğu nefreti dualarında da zikrediyor mu acaba?

Neyse Hasan Öztürk gibi gereksiz tipleri bir kenara koyup konumuza dönmek gerekirse… Irkçılığın  insanlık için nasıl bir bela olduğunu yukarıdaki çerçeveden anlamak mümkün. Dünyanın her yerine teşmil edilebilecek bu örneklik şu anlama geliyor: Kolektif kötülük! Irkçılığın dünyasında herkes herkesten nefret eder hale geliyor. Sevgi, saygı, kardeşlik gibi değerlerin hiçbir önemi kalmıyor.

Son yaşanan iki güncel örneği aktarmak gerekirse. Kıbrıs’ın Rum kesiminin Limasol şehrinde bir camiye saldırı gerçekleştirildi. Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı başlattığı isyanın 200. Yıldönümünde denk gelen saldırıda cami duvarlarına ‘1821’ ve ‘Bütün Türklere ölüm’ gibi ırkçı sloganlar yazıldı. Ersin Tatar bu yaşananları kınarken sorumlulardan hesap sorulması çağrısı yaptı.

İkinci örneğimiz ise Hollanda’dan. 2018 senesinde Hümeyra Ergincanlı isimli şahıs gayrı meşru ilişki içinde olduğu Bekir E. Tarafından öldürüldü. Hümeyra Ergincanlı, rahatsız edildiği için polise şikayette bulunmuş ancak şikayetleri Hollanda polisi tarafından dikkate alınmamıştı. Son günlerde yaşanan yeni gelişmelere göre polislerin o tarihlerde WhatsApp gruplarında ırkçı konuşmalar gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Polislerden birinin Hümeyra Ergincanlı için ‘Bir Türk daha azaldı’ ifadesini kullandığının anlaşılması üzerine soruşturma başlatıldı.

Bir camiye yazılan ‘Bütün Türklere ölüm’ yazısı, ölen kişi Türk olduğu için olaydan mutluluk duyan polisler… Irkçılığın Türklere bakan yüzü böyle. O da en az diğer ırkçılar türleri kadar kötücül, nefret odaklı ve gayri insani. Ancak ırkçı şiddete maruz kalanların ırkçılık yapabileceklerini de unutmamak gerekiyor. Türk ırkçılarının Suriyeli mülteciler veya Kürtler hakkındaki fikirlerini hatırlamak yeterli olacaktır. Irkçılık kendi kuyruğunu yiyen yılan misali insanlığı tükenişe doğru hızlı bir şekilde götürüyor!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!