HAKSÖZ-HABER
Yasemin Asan imzası taşıyan ve “güvenlik uzmanları” olarak sunulan muhtelif isimlerden alınmış demeçlerle örülen haberdeki haksızlık daha başlıktan itibaren başlıyor. Haberdeki “DEAŞ bitti yeni kart Nusra” başlığını mündemiç mesaj şu: IŞİD’i üreterek Türkiye ile ilişkili olduğunu öne süren güçlerin bahanesi Fırat Kalkanı Harekâtı’yla bitti. Türkiye şimdi IŞİD ile savaşıyor. Aynı güçler bu sefer de Nusra kartını sahaya sürerek Türkiye’nin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor!
Nitekim daha başlık düzeyinde verilen bu mesaj haber içeriğinde de “güvenlik uzmanları”nın beyanlarıyla temellendiriliyor. Başka deyişle, iddianın altının doldurulması sadedinde “güvenlik uzmanları”nın sözleri dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.
Haberde imzası bulunan şahıs önce kendi cümleleriyle Nusra üzerinden Türkiye’ye kurulmakta olan tuzağın vahametini ortaya koyuyor. Neymiş, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı adı altında ilerleyişini sindiremeyen “Üst Akıl, bir kez daha devreye girdi. Hedef şaşırtmak, terörü perdelemek ve PYD'nin himayesi için yeni piyon El Nusra olarak belirlendi.” (!)
Hakkını verelim; haberde imzası bulunan ismin bazı tespitleri de doğruluk içermiyor değil. Şu örnekte olduğu gibi: “Batılı ülkelerin ortaya çıkardığı DEAŞ ile mücadelede yalnız bırakılan Türkiye'nin, sınırındaki PYD/PKK terörü dururken, daha çok Esed rejimi, Rusya ve İran için tehdit olarak görülen Nusra ile mücadeleye zorlanması hayli dikkat çekici bulunuyor. Güvenlik uzmanları, ‘El Nusra bizimle kapışırsa biz de kapışırız, burada sorun yok. Ama bununla ne yapılmak isteniyor diye sorarsanız, amaç bizi asıl konsantre olmamız gereken yönlerden uzaklaştırmaktır. PYD'yi himaye çabalarının devamıdır’ diyor.” Burada altı çizilen iki vurgu yerinde. Sadece şu farkla ki; haberde Nusra diye anılan Fethu’ş-Şam “daha çok” değil, “tamamen” Esed rejimi, Rusya ve İran için tehdit oluşturmaktadır. Diğer tespite de şu tarz bir şerh düşmek lazım: Evet, Türkiye’yi Nusra ile çatıştırmak isteyenlerin bir amacı da hedef şaşırtmak, Türkiye’yi asıl konsantre olması gereken yönlerden uzaklaştırmaktır şüphesiz. Ancak bunu yapan “güvenlik uzmanları”nın haberin devamında gösterdiği gibi sadece PYD/YPG’yi himaye eden ABD değildir. Bununla birlikte yeni müttefik Rusya da Türkiye ile Nusra’yı ve hatta Türkiye üzerinden Muhalifler ile Nusra’yı çatıştırmayı hedeflemektedir! Türkiye de son zamanlarda kendi sınırları içerisinde “Nusracı” avına çıkmakla ABD’si Rusya’sıyla bunu amaçlayan mihrakların yüzünü fazlasıyla güldürmektedir!
Hani haberi derleyen ismin verdiği mesaj “Türkiye’yi kendisine yönelik somut hiçbir tehdidi olmayan tam tersine ABD, Rusya, İran ve Esed için bir tehdit olan Nusra ile çatışma tuzağına çekmek istiyorlar” olsa yeridir der baş göz üstüne koyarsınız. Nitekim tekil olarak alındığında bazı ara tespit ve aktarımlar bunu çağrıştırmıyor değil. Ama gel gör ki serdedilen bilgi ve cümleler ile varılan sonuç arasında ciddi bir çelişki olduğu ortaya çıkıyor. Hele de “güvenlik uzmanları”nın beyanlarından öne çıkan şu vurgular ise nesnel analizin sınırlarını fazlasıyla zorlayıp düpedüz iftira ve haksızlığa dönüşüyor:
-“ABD'nin bu bölgedeki bilinçsiz politikaları sonucu ortaya çıkan örgütler arasındaki Nusra…”
-“Üstelik DEAŞ ile mücadelede olduğu gibi yine Ortadoğu'da ürettikleri ve silahlarla destekledikleri bu örgütlere karşı Türkiye'yi yalnız bırakmaları hiç de şaşırtıcı olmayacak.” (Burada zımnen Nusra / Fethu’ş-Şam da ‘Ortadoğu’da üretilen ve silahlarla desteklenen örgütler’den biri olarak ima ediliyor!)
- Güvenlik Uzmanı Mete Yarar: “Türkiye'yi bölgede sıkıştırmak isteyen güçler geçmişte Türkiye'nin DEAŞ'ı desteklediği yalanını söylüyorlardı. Fırat Kalkanı Operasyonu ile bu yalanı söyleyecekleri platform kalmadı. Bazı güçler, kağıttan yalan bulma arayışına girdiler. Bunun için de yeni radikal grupları ön plana çıkarıyorlar. Kullanabilecekleri terör örgütlerinden biri de Nusra...”
- ASAM Güvenlik Uzmanı Dr. Eray Güçlüer: “Alanda etkisizleşen PYD olgusuna karşı yeni bir denge sağlamak amacıyla Nusra'yı sahaya sürmeye çalışıyorlar. Nusra'yı güçlendirip, Türkiye'ye karşı bir argüman olarak karşısına çıkarmalarının…”
- Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar: “Sadece Nusra değil. Sonuçta bizim kontrolümüzde olmayan, bizimle iyi ilişkiler içinde olmayan her örgüt bizim için bir tehdit. Sünni tabanlı olması hiçbir şey değiştirmez… Bugün bazı örgütlerin Astana'ya yönelik bir irade üretmeye başladıklarını görüyoruz. Ve bunlar hangi mezhepten olursa olsun batı orijinli, batı hedef ve menfaatlerine hizmet eden örgütler… Türkiye'nin Rusya ve İran'la işbirliği üretmesi çok önemli. Biz bir şeyin farkındayız: Batı dünyası bizi arkamızdan hançerledi. Türkiye Suriye'de denge üretirken sağda solda kırılmalar olacaktır. El Nusra bizimle kapışırsa biz de Nusra ile kapışacağız. Sadece Nusra da değil, bizimle kapışan her radikal İslam tabanlı örgütle kapışacağız.” (Tekebbüre bakar mısınız? ‘Bizimle iyi ilişkiler içinde olmayan her örgüt bizim için tehdit.’ Yani Nusra / Fethu’ş-Şam sizinle iyi ilişkiler içinde değil ve sorumlusu da kendisi. Peki, siz kendisiyle iyi ilişki içinde olmak için ne yaptınız? ‘Astana’ya yönelik bir irade üretmeye çalışanlar…’ Yani kim? Tabi ki Nusra! O halde o da ‘batı orijinli, batı hedef ve menfaatlerine hizmet eden örgütler’ arasında! Öte yandan ABD Türkiye ile Nusra’yı çatıştırarak hedef saptırmak istiyor da Rusya ve İran sanki bunun çok uzağındaymış gibi bu zeminde bir yakınlaşmaya övgü diziliyor! Ayrıca ‘Bizimle kapışırlarsa…’ şart cümlesi de çok garip. Sanki böyle bir gerçeklik varmış gibi farazi cümleler üzerinden tehdit oluşturmak ahlaki değil. Kaldı ki realite baz alındığında Türkiye için hiçbir tehdit arz etmediği, tam tersine sahada halkın ve muhaliflerin güvenine mazhar olan ve katillere karşı destansı bir mücadele sergileyen Nusra ile muhalifler arasına ABD-Rusya-İran aklına uyarak fitne sokmaya çalışan Türkiye değil mi? Aynı şekilde yine bu akla uyarak ülke içinde ‘Nusra operasyonları’ icra eden de Türkiye değil mi? Neymiş; demek ki Türkiye’yi Nusra’ya karşı cephe açması tuzağına çeken sadece ABD değilmiş! Bununla birlikte Rusya ve İran bloğu da varmış! Ve Türkiye de hâlihazırda bu bağlamda ortaya koyduğu icraat ve edindiği tutumla zaten bilinçli olarak bu üst akla yelken açmış!)
*