Batı çözüm üretme konusunda teorik ve pratik planda tıkandı. Türkiye yeni bir açılım getiriyor ve bu perspektifi kendi hedefleri açısından uygun bulanlar projeye destek veriyor..
Türkiye’nin politikaları, değişen şartlara, zaman ve zemine uygunluk açısından çok yönlü, fleksibl.. Onun için de cazibe merkezi..
Batı parçalanmış durumda. Kendi kendilerini nötralize ediyorlar ve burada Türkiye için bir alan açılmış oluyor. Bu alana aktör olarak giren Türkiye, çevre şartlarını iyi sorgulayarak, kolay uygulanabilir, rasyonel, determinist ve pragmatik, başka sistemle entegre olabilme kabiliyetine sahip bir çözüm sunuyor.
Bu çözümlerin hiçbiri, tek başına Türkiye’nin çıkarlarını korumaya yönelik değil.. Doğal, insani, ahlaki, hukuki çözüm önerileri.. Türkiye’nin gücü, şansı, başarısı ve kazancı da burada gizli..
Türkiye uyguladığı politikalarla siyasetin vicdanını oluşturuyor.. Türkiye “model ülke” konumuna yükseldi, son birkaç yıl içinde..
Kim ne derse desin, “One Minute” olayı bu konuda bir milad oldu.
Global ekonomik krizden en az yara alarak çıktı.
Mavi Marmara olayı Türkiye için bir şans oldu..
Türkiye ile çalışmak istemeyenler, kendileri bilir. Onlar kaybederler.
Türkiye AB içinde kiminle ittifak kurarsa, o ülke Avrupa’nın lideri olur.
Her konuda Türkiye’nin dediği olmayacak, ama Türkiye’nin “olur” demediği bir kararın da fazla bir pratik değeri yok.
Türkiye’yi karşısına kim alırsa yalnızlığa mahkum olur.
İsrail Türkiye’yi karşısına aldı ve Ortadoğu’nun yaramaz çocuğu, aceze durumuna düştü..
Davos’ta yaşananlar Erdoğan’ın değil, Davos’un sonu oldu.. Şimdi artık moda tabiri ile Türkiye “in”.
Bütün yollar artık Türkiye’ye çıkıyor..
Sadece jeopolitik, jeostratejik bir avantaj değil bu! Artık Türkiye’nin söyleyecek sözü var.. Türkiye batının “hasta adamı” olmaktan kurtuldu. Artık “ucuz asker deposu”, “sıçrama tahtası”, “Truva atı”, “fedailer mangası”, “oltayı yutan balık”, “paratoner ülke” değil adımız.. Rejimimiz tek partili yarı askeri, bir totaliter rejim değil.. “Bizim iyi çocukların ülkesi” değil artık Türkiye. En azından o istikamette ilerlemeye devam ediyoruz..
Her şey mükemmel değil elbette ama, gelişmeler, doğru yönde ileri doğru, hem de bütün engellemeler, kışkırtmalara rağmen..
Hâlâ birileri bunu istiyor. Hâlâ soğuk savaşın kavga bağımlısı militanları siyasi mevzilerde puslu hava beklemeye devam ededursunlar, atı alan Üsküdar’ı geçti, o köprülerin altından çok sular aktı artık.. Güvendikleri dağlara karlar yağdı.
Geçtiğimiz günlerde Brandeis Üniversitesi’ne bağlı Crown Ortadoğu Çalışmaları Merkezi ve German Marshall Fund uzmanı Joshua Walker, Foreign Policy Dergisi’nde “Türklerin Ortadoğu’nun Kilit Aktörü Olarak Dönüşü” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Bu, bu konuda ilk yazı değil.. Bundan sonra bunu daha çok duyacağız.
İşte böyle. Allah (cc) dilediğinde onu kim engelleyebilir ki! “Masonlar, komünistler, Yahudiler, ABD, CIA, NATO, MOSSAD” diye insanları korkutanlar, aslında farkında olmadan bu güçlerin yenilmez olduğunu kafalara kazıdılar..
İşte böyle, Allah (cc) bizi mallarımızla, canlarımızla ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan ediyor..
Allah (cc), serveti ve iktidarı ülkeler ve halklar arasında evirip çevirendir..
Sadece Arap dünyasında değil; Balkanlar, Kafkasya, Uzakdoğu’da da en saygın ülkelerin başında Türkiye geliyor. Filipinler, Endonezya, ya da Afrika’nın en ücra köşelerine gidin, orada insani yardım, ya da ticaret için, kardeşlerini ziyaret etmek için giden bizden birilerini bulabilirsiniz.. İşte onların duası, çabası ve bu kardeşliğin bereketidir bugün bunlar..
Birileri bu gerçeği görmek, duymak, bilmek istemiyor.
Görmek istemeyenden daha kör, bilmek istemeyenden daha cahil kim olabilir..
Siz, eğer Hakkı görmek ve ona tabi olmak konusunda bir çaba içine girmeyecekseniz, fuhuş, kumar ve alkol üçgeni içinde Foster’a ve halinize ağlamaya devam edin ve sıranızı bekleyin..
Selam ve dua ile..
YENİ AKİT