Türkiye’nin Ortadoğu’daki Sıkıntıları

Kemalist-laiklerin, Ecevit ve Demirel’lerin karşısında teslimiyetçi bir tavır takınanların, herşeyden önce ‘müslüman’ kimlikleriyle bilinen Erdoğan ve benzeri kimselere karşı sergiledikleri bu düşmanlığı anlamak düşündürücüdür.

Selahaddin E. Çakırgil

Türkiye’nin Ortadoğu’daki Sıkıntıları

Dışsiyaset, adı üstünde, dış etkenlerin iç etkenlerden daha fazla ve etkin olduğu bir sahadır. Ama, nice siyasetçilerin ve kalem erbabının durum değerlendirmesi yaparken, bu hususa fazla dikkat etmedikleri ve sanki dışsiyasetin, ‘2 x 2= 4’ eder gibi bir formülle şekillenebileceği kanaati taşıdıkları görülmektedir.

Bu konuda, en fazla dile getirilen konulardan birisi, Suriye ve Mısır siyaseseti.. Daha sonra da İran, Irak ve Irak Kürdistanı siyaseti geliyor.

Bugünlerde beddualarıyla meşhur bir kişi ve etrafı ise, Davos’tan ve sonra da -9 TC. vatandaşı’nın katledildiği- M. Marmara Hadisesi’nden beri, Erdoğan Türkiyesi’nin sionist İsrail rejimine karşı takındığı ve dostça olmadığı görülen tavrın yanlışlığını tekrarlayıp durmaktalar.

Türkiye’nin Erdoğan’lı yıllarının, en başta Amerikan emperyalizmi ve Almanya olmak üzere, NATO dünyasını memnun etmediği biliniyor. Çünkü, önceki dönemlerde Amerika ve ekonomik açıdan güçlü diğer devletlerin yetkilileri karşısında süklüm-püklüm olan, dilenen bir Türkiye profili varken ve bu durum Batı’lı liderlere, dünlerdeki megalomani (kendisini diğerlerinden büyük görme şeklindeki ruh hastalığı) eğilimlerinin de sevkıyle, büyük bir zevk verirken..

Tayyîb Erdoğan’la, o profil kalkmış; yerine, dilenmeyen, ülkesini maddî açıdan güçlendiren, halkın kendi ülkesine olan özgüvenini arttıran bir yeni yapıya kavuşmuştu. Onun bu hali, Batılılarca otokratiklik, dik kafalılık ve kendilerine bir meydan okuyuş  olarak değerlendiriliyor ve içlerindeki, gelecekte daha bir tehlike oluşturabileceği korkusunu giderek büyütüyordu.

Bu durum gizli kapaklı da değil.. Haziran-2013’da ülkeyi haftalarca derinden meşgul eden İst.-Taksim / Gezi Parkı hadiseleri sırasında uluslararası güçlerin, Tayyîb Erdoğan’dan nasıl bir diktatör profili oluşturmaya çalıştıkları ve bu hayalî diktatörün yıkılışını görmek için, emperyalist dünyanın en etkili medya organlarında, haftalar boyu ve koro halinde nasıl yorumlar ve tv. kanallarından saatlerce canlı yayınlar yaptıkları unutulmadı.

Türkiye’de son haftalarda ‘yolsuzluk operasyonu’ olarak nitelenen ve sonunda 3 Bakan’ın istifasına ve önemli makamlardaki yığınla isimlerin vazifelerinden uzaklaştırılmalarına müncer olan gelişmeler sırasında, Amerikan Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin de, Ankara’daki Avrupa Birliği ülkeleri b.elçileriyle 17 Aralık günü -yani, tam da o operasyonun yapıldığı gün- bir yemekte buluşup, Tayyîb Erdoğan’ı hedef alan bazı sözler söylediği ve ’Halkbank’ın İran’la ilişkilerini kesin dedik, ama bir türlü dinletemedik. Şimdi, bir imparatorun çöküşünü göreceksiniz!’  dediği, -daha sonra her ne kadar sözkonusu büyükelçilikçe yalanlandıysa da-, yine de üzerinde durulmayı gerektirecek bir gelişmeydi. Çünkü, hele de Amerikan elçilerinin ve hele de şimdiki b.elçinin bu yöndeki sabıka dosyası çok kabarık olup, onların yalanlamalarının haklarında dile getirilen iddialardan daha inandırıcı olmadığı neredeyse bir genel kural halinde paylaşılmaktadır kamuoyunda..

Ki, bir devlet bankası olan Halkbank’ın, B. Amerika baskısıyla İran’a uygulanan / uygulatılan ambargolar yüzünden o ülkenin alamadığı petrol paralarının altın üzerinden ödenmesine aracılık yapıp, bu yolla, milyarlarca dolarlık kâr ettiğinin anlaşılması üzerine, Amerika’daki etkili yahudi lobisi AIPAC’ın çabalarıyla, Nisan-2013 ortasından beri Amerikan Kongresi’nin (parlamentosunun) 47 senatörünce sözkonusu edilmeye başlandığı ve bu yönde harekete geçmesi için Amerikan yönetimini zorladıkları da zâten aylarca öncesinden beri biliniyordu.

Yazının Devamı…

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!