Türkiye'nin ev zencileri: Batıcı entelektüeller

Turgay Yerlikaya, Türkiye'deki aydın sapmasının tipik örneği olan Batıcı entelektüellerin düşünme biçimine dair önemli hatırlatmalarda bulunuyor.

Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak

Komprador entelektüel ve siyasi işlevi

Sömürgecilik ilişkilerindeki kültürel ve siyasi tahakkümü analiz eden Fanon, hem sömürgeci hem de sömürülenlerin zihni durumuna ilişkin oldukça etkili eserler ortaya koydu. Fanon’un bir takipçisi olarak modern dönemde bu ilişkilerin nasıl sürdürüldüğünü inceleyen Hamid Dabashi de sömürgecilere eklemlenen aydın tipi üzerine oldukça etkileyici analizler yaptı. Dabashi, Fanon’un sömürgeleştirilen insanların hangi koşullarda aşağılık duygusuna sahip olduklarını yapısal koşulları üzerinden analiz ettiği Siyah Deri Beyaz Maskeler’den esinlenerek Fanon’un günümüz dünyasına nasıl uyarlanabileceğini analiz ediyor.

Kahverengi Deri Beyaz Maskeler adlı eserinde konuyu detaylandıran Dabashi, Batı’ya göç eden entelektüellerin süreç içerisinde kendi kültürlerine yabancılaştıkları ve o kültürü nasıl aşağıladıklarını anlatmaktadır. Bu aşağılama durumu zamanla siyasi bir işleve dönüşmekte ve Batı ile kendi ülkeleri karşı karşıya geldiğinde doğrudan Batı’dan yana tavır alınmakta ve Batı’nın emperyal tutumu dahil olmak üzere birçok eylemi bizatihi bu entelektüeller aracılığıyla meşrulaştırılmaktadır.

Dabashi’nin komprador entelektüel olarak tanımladığı bu aydın tipi, bir kültür komisyoncusu olarak görev yapmakta ve Batı’nın kültürel ve siyasi tahakkümünü kolaylaştırmaya çalışmaktadır. Kişisel çıkarları sebebiyle Batı kültürüne karşı aşinalığı olan bu aydın tipolojisi, içerisinde bulunduğu ülkenin dilini aksanıyla konuşmakta ve güce ulaşmak amacıyla kendi yurttaşlarına kötü davranabilmektedir. İçerisinde bulunduğu kültür ve iktidar tarafından sahiplenilmeyi ve kabul edilmeyi arzulayan bu aydın tipi, nihai kertede kendi ülkesi aleyhine bir aparata dönüşmekte ve tahakküm ilişkilerini meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Sömürgecilik çalışmaları açısından bir diğer önemli isim olan Albert Memmi’ye de atıf yapan Dabashi, kısa süre içerisinde asimile edilen aydınların kendilerini ortalama sömürgeciden oldukça üstün bir konuma yerleştirildiklerini de ifade etmektedir. Memmi’ye atıfla bu aydın tipi, sömürgeci zihniyeti aşırıya taşımakta ve sömürgeleştirilenlere karşı oldukça gururlu bir küçümseme sergilemektedir. Sömürgecinin süreç içerisinde kan ve gözyaşı ile tesis ettiği düzeni sürekli olarak gizleyen bu aydın tipi, sömürgecinin ayrıcalıklarından yararlanmakta ve onların tadını çıkarmaktadır. Kendi kültürü ve ülkesine karşı yabancılaşma pahasına bir konfor alanına sahip olan bu karakterin asli görevi ise sömürgecilik tehlikeye girdiğinde onun en azılı savunucusu olmak ve her türlü iktidar ilişkilerini meşrulaştırmaktır. Bu nedenle komprador entelektüel, doğrudan sömürgeciliğin bir yan ürünüdür aslında.

TÜRKİYE VE KOMPRADOR ENTELEKTÜEL

Türkiye her ne kadar fiili bir sömürgeye maruz kalmasa da modernleşme süreci boyunca yaşananlar, zihni bir sömürge düzeninin tesisinde etkili olmuş ve Batı’ya her hal ve şartta bağımlı bir entelektüel tabaka oluşmuştur. Söz konusu tabaka, Türkiye’nin son yüzyıldaki kritik her sürecinde bağımlı olduğu ve eklemlendiği Batı çıkarına hareket etmiş ve Batı’nın aleyhine olabilecek her türlü süreci sorunsallaş-tırmıştır. Son on yılda Türkiye’nin her türlü kritik karar alma sürecindeki otonomi arayışını baltalamaya çalışan ve her seferinde Batı’dan yana tavır alan bu entelektüel tipi, son günlerdeki tartışmalar da dikkate alındığında nihai kertede Türkiye’deki aydın sorununa da işaret etmektedir.

Dabashi’nin kavramsallaştırmasıyla söylersek komprador entelektüel tipi, özellikle son yıllardaki bütün kritik süreçlerde kendisini göstermiş ve kendisine atfedilen işlevi yerine getirmeye çalışmıştır. Örneğin 2009 Davos krizi ve 2010’daki BM’deki İran ambargo görüşmelerinde Batı’dan farklı bir pozisyon alan Türkiye’nin eksen kayması ve otoriterlik tartışmalarına şahit olduğu dönemde, komprador entelektüeller devreye girmiş ve süreci Batı lehine ve Batı’nın çıkarları uğruna savunmayı yeğlemişlerdir. Türkiye’nin bağımsızlığı ve dış politikasındaki çeşitlenme arayışını her seferinde Batı’nın aleyhine bir girişim olarak yorumlayan komprador entelektüel, Türkiye’nin çıkarlarından ziyade kendisine konforlu alanları ihdas edenler adına konuşmaktadır. Malcolm X’in ev zencisi olarak tarif ettiği bu tipin temel işlevi beyaz efendiye hizmet etmek ve her halükarda onu savunmaktır. Sadece siyaset ve dış politikada değil savunma sanayii başta olmak üzere yerli otomobil girişiminde de aynı tavrı takınan komprador entelektüel, Türkiye’nin özgüven devrimini baltalamaya dönük işlevini yerine getirmeye çalışmıştır.

Son dönemde siyasetin normalleşmesi sürecince gündeme gelen tartışmalara bakıldığında Türkiye’nin nasıl bir pozisyon belirlemesi ile ilgili tartışmalarda Batı vurgusu sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin otonomi arayışı gereği dış politikadaki çeşitlenmeyi paranteze alarak etki alanını kırmaya dönük işlev gören söz konusu aktörler, her hal ve şartta Batı ile ittifak edilmesi gerekliliğini salık vermektedir.

Batı’nın Türkiye’deki adli ve idari süreçlere yönelik talep ve baskılarının içerideki sesi olma tutumu, Türkiye’nin geleceği ve otonomisi açısından bir kazanım üretmemektedir. Son günlerdeki yaklaşımları ve sürece dair beklentileri ile gündemi meşgul eden bazı isimlerin Batı adına konuşmaları, komprador entelektüel tavrının en önemli örneği. Nihai kertede Türkiye, kadim bir pratiğe dayanan ve kendi siyasi geleceğini sürdürmede bağımsız karar alabilme yeteneğine sahip olan bir ülke olduğunu göstermeli ve otonomi arayışlarını inkıtaya uğratmaya dair girişimlere yönelik teyakkuz halinde olmalıdır.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?