Türkiye'nin en büyük finansal skandalı olarak ‘rezerv kaçağı’ meselesi

“TCMB’nin kaybettiği itibarı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği... Onu geri kazanmak bu döviz rezervlerini geri toplamak kadar zor olacak.”

CHP'nin "128 milyar dolar nerede?" afişleriyle gündemden düşmeyen rezerv tartışmalarına, olayı ilk kez kamuoyuna duyuran isimlerden Gelecek Partili Kerim Rota da katıldı. Rota, rezervin nasıl satıldığını ortaya koyduğu makalesinde, Merkez Bankası'nın kasasında duran 128 milyar doların 33 milyarının 2019’da, 93,3 Milyar dolarının 2020’de satıldığını yazdı.

Rota, 2018’den beri yazılarıyla bu konuyu ayrıntılarıyla inceledi ve anlaşılır bir dille anlattı. Bugün Gelecek Partisi’nde siyasete atılan Rota, dün tartışmaların büyümesi ve 128 milyar doların yeniden gündeme gelmesi üzerine hayli ayrıntılı bir yazı daha yazdı, yazıda konuyu anlatmakla kalmadı, meselenin tarihçesini de özetledi.

Rota, Para Analiz sitesindeki "'Rezerv kaçağı' nasıl ortaya çıktı?" başlıklı yazısında, Merkez Bankası'nın rezervlerinin aslında 128 milyar dolar yerine aslında 126,3 milyar dolar olduğunu hatırlattı.

CHP'nin "128 milyar dolar nerede?" kampanyasıyla konunun yeniden gündeme geldiğini vurgulayan Rota, "Bu konuyu en başından bu yana takip eden ve hakkında yazılar yazan biri olarak meselenin benim hafızamdaki gelişimi şöyle oldu" diyerek yazısını sürdürdü:

1- 2019 başında TCMB faizi %24 iken, bankalar “yukarılardan gelen tavsiye”ile mevduatta %20,50’nin üstüne çıkamıyordu. Böylece enflasyon o dönem %20 iken, net getirisi %17’lere düşen TL mevduat sahipleri, tercihlerini döviz almak yönünde kullanmaya başlamıştı. Aynı dönemde kamu bankalarının piyasada olağandışı şekilde döviz satışı yaptığı konuşulmaya başlandı. Yerel seçimler kapıdaydı. Hükümet TCMB’nin para politikasını mevduat tavanı ile etkisiz hale getiriyor, aynı zamanda dövizin yükselmesini ise belirsiz bir kaynaktan gelen dövizlerle kamu bankaları eliyle önlemeye çalışıyordu.

2- İşi bilen ekonomistler ve yabancı medya konunun peşine düştü. Ekonomist Haluk Bürümcekçi 21 Mart 2019’da Bloomberg’e TCMB rezervlerinde anlaşılamayan bir düşüş hesapladığını ve TCMB tarafından buna açıklık getirilmesi gerektiğini söyledi. TCMB bu net soruya cevap vermek yerine “rezerv biriktirme politikasına devam ediyoruz” açıklaması yaptı.

3- T24’den Barış Soydan 23 Mart 2019’daki yazısında bu konudaki soru işaretlerinden bahsetti.

4- Haluk Bürümcekçi 1 Nisan 2019 tarihli bülteninde “Rezerv kaçağı” başlığı altında konuyu bu kez detaylı analiz etti.( Ek 1) 28 Aralık 2018 ile 22 Mart 2019 arasındaki üç aylık dönemde 11,5 Milyar dolara yakın “rezerv kaçağı” olduğunu verilerle ortaya koydu.

5- Türkiye’ye milyarlarca dolar yatırım yapmış yabancı yatırımcılar konuyu anlamaya başladılar. Financial Times’da 18 Nisan 2019 tarihinde bir yazı çıktı. Bu yazıda Financial Times, TCMB bilançosunda borç alınan döviz miktarının artışına rağmen rezervlerin düşmesini sorguladı. TCMB gazetenin sorduğu sorulara da cevap vermedi.

6- Uğur Gürses 30 Nisan 2019 enflasyon raporu toplantısında o zamanki başkan Murat Çetinkaya’ya TCMB’nin rezervlerinden eksilen tutarı ve mevduat faizleri üzerinde uygulanan yönlendirmeyi sordu. Başkan bu soruyu genel geçer cümlelerle geçiştirdi. Bundan sonraki bir çok enflasyon raporu toplantısında da yabancı medya ajansları ve uzmanlar yeni başkan Murat Uysal’a da bu soruyu hep sordu ve her seferinde cevapsız kaldı.

7- Ben 12 Mayıs 2019’da bu konuları net bir şekilde eleştiren bir tweet paylaşımı yaptıktan sonra, aylık olarak rezevlerdeki eksilme ve sapmayı Haluk Bürümcekçinin verilerini kullanarak 18 ay boyunca yayınladım.

8- Temmuz 2019’da TCMB başkan değişimi olup, Murat Uysal’ın gelmesi sonrası TCMB’deki “rezerv kaçağı” sızıntısı tabiri caizse boru hattına bağlandı. Hükümet istediği miktarda dövizi istediği tarihte sorumsuzca çekmeye başladı. Bu konuda yeni başkanın gelişi ile Hazine ile TCMB arasındaki “döviz çekme” protokolünün yenilenerek kolaylaştırıldığı hatta geçmiş işlemlerin de “kitabına uydurulduğu” konuşuldu. T24’den Barış Soydan bir yazısında bu protokolden bahsetti.

9- 2 Kasım 2019’da konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Haluk Bürümcekçi’nin verilerini kullanarak www.paranaliz.com sitesinde “Con Ahmet’in devri daim makinesi döviz piyasasında” yazımı yazdım. Ardından “Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez” ve “Dövizde rıfkı ve son iki kimde kalacak?” yazılarım ile uyarıları yapıp (Ek 2) daha geniş kesimlerin bu akıllara zarar mekanizmayı anlamasına yardımcı oldum.

PANDEMİNİN “P”Sİ ORTADA YOKKEN SATILAN 33 MİLYAR DOLAR...

Rezerv işinin kronolojik kısmını burada noktalayalım. Aşağıda Haluk Bürümcekçi’nin hesaplama tablosunu görebilirsiniz. Bu hesaba göre satılan 126,3 Milyar doların 33 Milyar doları 2019’da, 93,3 Milyar doları 2020’de satıldı.

* 2 yıllık toplam fark 140 Milyar usd olsa da, Haluk Bürümcekçi 2020 Temmuz ve Ağustos’da Hazinenin YP bakiyesini kamu bankalarına kaydırması nedeniyle gerçek müdahale tutarını “en az 126,3 Milyar dolar” olarak hesaplamaktadır.

Buraya kadar dünyada pandeminin “P” si yokken 2019 yılı toplamında 33 milyar doların satıldığını not edelim. Aslında bu konu bugünkü kadar ilgi görmezken bile, TCMB’nin 2019 yılında yurtdışı ve yurtiçinden birçok soruyla karşı karşıya kaldığını görebilirsiniz. Dolayısıyla TCMB ve hükümetin bu hatadan dönme şansı aslında hep vardı, ancak yapmadılar. Ekonomi yönetimi piyasalara karşı açtığı savaşta mevzi kaybettikçe hırsının kurbanı oldu. Hata hatayı doğurdu. Tıpkı kaybettikçe rulet masasından kalkmak istemeyen bir kumarbazın psikolojisi gibi.

MEZARLIKTA ISLIK ÇALANLAR...

TCMB kapı arkasından döviz sattıkça, faizleri suni olarak baskıladıkça dövize olan talep arttı. Bunun böyle olacağını tahmin etmek bir banka hazinesinde 3-5 ay çalışmış biri için bile çok kolayken, koskoca devlet mekanizmasında bir kişi bile çıkıp bu deliliği durduramadı. TCMB başkanı, yardımcıları, PPK üyeleri, danışmanlar, Finansal istikrar komitesi üyeleri gibi koskoca ünvanlar taşıyan kişiler ya cehaletlerinden sustular, ya da birilerinin hışmından korkup mezarlıkta ıslık çaldılar. Satılan rezervlerin çok büyük kısmı daha önce Türk Lirasına güvenen, ancak bu işlere girişen yeni ekonomi yönetimine güveni kaybolan yurtiçi yerleşiklere ve yurtdışı portföy yatırımcılarına gitti.

PANDEMİ İLE ŞAŞAN 'SEÇİME KADAR GÖTÜRÜR" HESAPLARI...

Pandemi Türkiye’ye gelince aslen 2023 seçimlerine kadar idare edebilecek olan “Con Ahmet’in devri daim makinesi” 6 ay içinde çatladı. Hükümet pandemi nedeniyle düzgün bir sosyal destek program uygulamak yerine, tek bildiği iş olan faizleri suni olarak düşürüp, yeni bir kredi balonu şişirmeye başladı. Desteğe ihtiyacı olan mecburi kredi kullandı, krediye ihtiyacı olmayanlar da düşük faizlerden faydalanmak için kredi kullandı.

Hatta kredi kullanıp döviz ve altın almasınlar diye bankalar bir işe yaramayacağını bile bile müşterilerine taahhütname imzalattılar. Ekonomi yönetimi dövize olan talebi, rezervlerini daha yoğun satarak baskılamaya çalıştı. 2020’de toplamda 93,3 Milyar dolar satıldı.

FİNANSAL KUMAR MASASINDA "ÜTÜLENLER"...

Hikaye 2020 Kasım ayında Hazine ve Maliye bakanının ve TCMB Başkanının evlerine dönmeleri ile son buldu.

Bugünlerde iktidara yakın birileri ortaya çıkıp bu rezervlerin “cari açığın karşılanması” için, “Türkiye’nin ithalat yapabilmesi “için, “pandemide vatandaşa destek” için veya “vatandaşın döviz talebi”için satıldığını iddia ediyorlar. Bunun kocaman bir yalan olduğunu baştan yazalım. Bu iddiaları ciddiye alıp üzerinde tartışmak gereksiz olsa da, 2003-2020 arasındaki cari açık verilmeyen tek yıl olan 2019 yılında bu mekanizma ile 33 Milyar dolar satıldığını not edelim.

Oysa 2003-2018 arasında verilen birikimli 540 milyar dolar cari açığa rağmen, TCMB swap sonrası net rezervleri aynı dönemde 30 milyar dolar arttı.

Aynı şekilde yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 2003-2018 arasında 50 Milyar dolardan 160 Milyar dolara yükselirken de TCMB net rezervi arttı.

Para kurulu ve kur çıpalaması rejiminde olmadığı sürece hiç bir ülke Merkez bankasının piyasaya döviz sağlama taahhüdü yoktur. Hiç bir ülke Merkez bankası döviz rezervlerinin hepsini, hatta fazlasını ülkede bir savaş veya temel ihtiyaç malzemesi krizi gibi bir durum olmadığı sürece kullanıma sürmez. Hiç bir Merkez bankasının döviz piyasalarına müdahalesi aylarca sürmez. Bugün Türkiye’de uzun yıllar bakanlık yapmış kişilerin Türkiye’nin hangi döviz rejiminde olduğunu bile bilmediğini görüyoruz.

Bu konudaki tek gerçek, faiz ve dövizi aynı anda kontrol etmek gibi imkansız birşeyi başarmak ve serbest piyasa ile girilen savaşı kazanmak için vatandaşın parası ile finansal kumar oynandığı ve kaybedildiğidir. İşin acı tarafı hala bu masaya dönme hevesi ile yanıp tutuşanlar var.

TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK FİNANSAL SKANDALI...

TCMB doğrudan yaptığı döviz müdahalelerini günlük olarak açıklar(dı). TCMB’nin kendi sitesinde son doğrudan döviz müdahalesi 23 Ocak 2014 tarihini taşıyor. Bu tarihten sonra piyasaya doğrudan bir döviz satışı yapmadığını iddia ediyor. Oysa biliyoruz ki 2019 başından 2020 Kasım ayına kadar 126,3 Milyar dolar satıldı.

Bu işin karar vericisi olmadığını bilmemize rağmen hukuki sorumlusu TCMB. Eski üç başkan bu konudaki sorulara hep kaçamak cevaplar vermişti. Yeni başkanın da öyle devam etmesi muhtemel. Dolayısıyla TCMB kurumsal bir duruş ve açıklama getirmediği sürece bu konu siyasetin gündeminden çıkmayacak ve TCMB’nin saygınlığını zedelemeye devam edecek.

Benim “Türkiye’nin en büyük finansal skandalı “olarak adlandırdığım bu rezerv meselesi ileride kötü yönetim örneği olarak makalelere ve kitaplara bile konu olacak.

KİME NE KADAR SATILDIĞINI BİLMEK YETER Mİ?..

Üzerinde şüphe olan işlemlerin detayı gün gelecek açıklanacak. Bugünkü iktidar döneminde olması zor görünmekle beraber bu kadar “itibar açığı” biriktiren bir Merkez Bankasının neyi ne zaman yapmak zorunda kalacağı da belli olmaz.

Bu mekanizmanın sorumluları mutlaka gün gelip hesap vermek zorunda. Ancak o gün geldiğinde piyasa aktörleri ve muhalefet hangi bilgilere sahip olmalı ki gerçek gün ışığına çıksın?

Daha önceki doğrudan döviz müdahalesi bilgilendirmeleri TCMB’nin sadece hangi gün bankacılık sistemine ne miktarda döviz sattığını içeriyordu.

Oysa artık ortada “saklanmak” istenen bir şeyler olduğunu biliyoruz. Bu durumda bu konularda tecrübesi olan biri olarak aşağıdaki detaylar açıklanmadan bu konuda gerçek bir aydınlanmanın olamayacağı düşüncesindeyim.

1- TCMB hangi kuruma hangi tarihte, ne miktarda ve fiyattan döviz satışı yaptı?

2- Alan kurum/kurumlar bunu aynı tarihlerde kime sattı? Bilançolarında kalan fazla varsa bunu ne yaptılar?

3- Bu satışlar ortalama olarak ve tek tek işlem olarak hangi fiyattan yapıldı?

4- Bu kurum/kurumlardan döviz alan kamu bankaları aynı gün içersinde döviz piyasasına hangi fiyattan ne kadar döviz sattı?

5- Kamu bankaları aynı gün içerisinde belli bir miktarın üzerinde talep eden müşterilerine hangi fiyattan ne kadar döviz sattılar?

6- Kamu bankalarının o günkü alış maliyetinden daha düşük fiyattan yapılan satışlar varsa bunlar kimlere yapıldı?

7- Alan bankaların o günlerde TL üzerine açtıkları türev pozisyonları nelerdi?

Son olarak bu 2 yıllık sürede ülkemizin en büyük kaybının harcanan 126,3 Milyar dolardan daha çok TCMB’nin kaybettiği itibarı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği olduğunu düşünüyorum. Onu geri kazanmak bu döviz rezervlerini geri toplamak kadar zor olacak.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!