Suriye’de Baas/Esed cuntasına karşı aylardır sürdürülen mücadelenin anlamsızlaştırılması ve itibarsızlaştırılması gibi son derece çirkin ve kirli propagandalar yürütülüyor. Adeta Baas/Esed cuntası adına Türkiye’de muazzam bir ‘lobi’ faaliyeti yürütülüyor.
‘Lobi’ faaliyetleri denince ilk elde Batılı başkentlerde üstlenmiş, emperyalizm ve Siyonizm adına faaliyet yürüten siyasal, kültürel veya medyatik manipülasyonlar organize eden profesyonel kadrolar anlaşılıyor. Bu doğru olmakla birlikte son dönemlerde iyiden iyiye Müslümanlara da sirayet eden kimi gönüllü kimi de profesyonel düzeyde seyreden bir lobicilik hastalığına dikkat çekilmesi gerekiyor. Aksi takdirde söz konusu lobi faaliyetlerinin etkisiyle yanlış cephede saf tutanların zalim sistemlerin bekası adına mücadele verdiklerini görmemiz mümkün olmayacak.
Hiçbir işgal, katliam, işkence veya sömürü politikası bizzat kendisini öne sürerek lobi faaliyeti yürütemez tabii ki. Bunları meşrulaştıracak tutarlı-tutarsız birçok tez ileri sürülebilir. Suriye meselesi üzerinden bu konuya bir göz atarsak karşımıza neler çıkıyor, bir bakalım.
Sosyalist Sol Kanat
Suriye’deki yarım asırlık eli kanlı Baas/Esed cuntasına doğrudan doğruya sahip çıkabilecek cesaretteki tek oluşum İşçi Partisi/Aydınlık ve Ulusal Kanal çevresi. İP-Aydınlık çevresi İslam düşmanı bütün iğrenç siciline rağmen Müslüman mahallede azımsanamayacak kadar ahbap-çavuş ilişkisi kurmuş. Ulusal Kanal’da neredeyse her akşam en az bir ‘İslamcı’ irşat programı yapıyor. “Şeytan Ayetleri” başta olmak üzere mide bulandırıcı dizi yayın ve kitaplar, ispiyonlanıp müebbet hapse mahkûm ettirilen Müslümanlar, Ergenekon-Balyoz çeteleriyle iş tutmalar vs. çok çabuk unutulmuş! İran ve Suriye ile dayanışmak, AKP’ye, ABD’ye karşı safları sıklaştırmak için zaten başka zemin mi kaldı, değil mi?
Aynı şekilde TKP, EMEP, ÖDP başta olmak üzere sol-sosyalist kesimlerin Suriye meselesini ele alış tarzı da Kemalist CHP’den hiç de aşağı kalır gibi değil. Baas/Esed cuntasına en başta anti-emperyalist ve anti-Siyonist misyonlar yükleyen sol-sosyalist kesimlerin asıl hedefi “emperyalizmin işbirlikçisi, gerici İslamcı İhvanı Müslimin muhalefeti” elbette. Şam’daki Esed/Baas cuntasının sarayını türbeye döndürdüler neredeyse. Şam’dan gelen heyetler de düzenli aralıklarla Türkiye’deki sol-sosyalist kitle örgütlerini bilgilendirerek ‘küresel oyunları’ deşifre ediyorlarmış. Nihayet sol-sosyalist partiler hem kendi tabanlarını hem de laik-ulusalcı kamuoyunu mealen şu tezle ikna etmeye çalışıyorlar: “Suriye’de işler yolunda. ABD emperyalizmi ve işbirlikçisi AKP her zamanki gibi yalan uyduruyor. Suriye’de katliam, işkence filan yapılmıyor, tersine Baas rejimi hem dinci gericiliğe hem de neo-liberal saldırılara karşı aslanlar gibi direniyor.”
İran-Hizbullah Çizgisi
Bazı İslami çevreler ve haber merkezlerinin durumu ise sol-sosyalist kesimlerle kıyaslanamayacak kadar hem gerçeklerden hem de İslami-ahlaki ilkelerden kopuk. Bu çevreler Suriye meselesini ele alırken İran ve Hizbullah’ın strateji ve söylemini her şeyin üstünde tutuyor. İran ve Hizbullah’ın stratejisini adeta Ümmetin bütününün fevkinde görüyorlar.
İran-Hizbullah çizgisi üzerinden Türkiye’de sürdürülen siyasal tutum eli kanlı Baas/Esed diktatörlüğünü meşrulaştırırken hem küfür ve zulmü görmezden geliyor hem de Müslüman bir toplumun zulme başkaldırma hakkını aşağılayıp kınıyor.
Baas Cuntasının döktüğü kanları, yıktığı şehirleri ‘Kudüs Aşkı’ denilen sihirli bir formül görünmez kılıyor. Üstelik Kudüs’te her Cuma Suriye halkı ile dayanışma eylemleri düzenleniyor olmasına rağmen! Kâfir ve zalim bir Firavun düzenini temsil eden Baas/Esed cuntasına karşı canlarından geçen Müslüman kardeşlerimize nasıl oluyorsa “Şehadet” hatta mazlûmiyet dahi layık görülmüyor. Çünkü Suriyeli Müslümanlar, İran ve Hizbullah’ın stratejik çıkarlarına ters düşüyorlar. Aldatılma, kullanılma ve daha ötesinde işbirliği-ihanet gibi en çirkin isnatlarla kamuoyuna lanse ediliyorlar.
Suriyeli Müslümanlar, ABD veya Rusya’nın, İran veya Suudi Arabistan’ın stratejik hesaplarıyla uyumlu olmak zorunda değiller ki. Katil Baas Cuntasına neden ve ne zamana kadar boyun eğeceklermiş?
Rıza Pehlevi Şahlığına veya Saddam Baas’ına karşı kıyam etme hakkı var da Suriye/Esed Baas’ına kıyam etme hakkı yok mu?
İran veya Hizbullah’tan izin veya onay al(a)mamış bir kıyam meşru sayılmıyor mu?
İran ve Hizbullah veya bu paralelde hareket ederek gelişmeleri çözümlemeye çalışanlar, Suriye’deki Müslümanlara yapılan zulümlerden ağır bir pay kazanmaktadırlar.
Zalim ve kâfir bir cuntaya başkaldıranlar değil ancak ona destek olanlar kaybedecektir.
***
Bu yazı 09.02.2012 tarihli Yeni Akit gazetesinde yayınlanmıştır.