Medipol Üniversitesi’nin Kavacık Yerleşkesinde gerçekleşen ve Türkiye’de yaşayan Suriyeli çocukların eğitim meselelerinin ele alındığı çalıştaya ÖNDER Genel Başkanı Halit Bekiroğlu, Başbabakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş, Medipol Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Berat Özipek, ÖNDER Başkan Yardımcıları Raif Nas, Mehdi Barçın, Mustafa Canbey, ÖNDER Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Faik Tanrıkulu, ÖNDER Eğitim Komisyonu üyeleri, Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kurumlarının yetkilileri katıldı.
Birinci oturumunda Türkiye’deki Suriyeli Çocukların eğitim sorunun tespitinin konuşulduğu çalıştayın ikinci oturumunda ise bu noktadaki çözüm önerileri ve yol haritaları konuşuldu.
“SURİYELİ ÇOCUKLAR İMAM HATİPLERE DAHA KOLAY UYUM SAĞLAR”
Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren ÖNDER Genel Başkanı Halit Bekiroğlu bu güne kadar yapılmış çalışmalardan hareketle yeniden bir atmosfer oluşturarak çözüme katkıda bulunabilir miyiz çabasında olduklarını söyledi. Bekiroğlu, böyle bir projenin paydaşlığında bulunmalarının insani ve ahlaki bir sorumluluk olduğunu da dile getirerek Suriyeli çocukların kültürel kodlarının imam hatip müfredatına daha uygun olduğunun altını çizdi. Bekiroğlu; “Suriyeli çocukların kültürel kodları bağlamında en kolay ve hızlı adepte olacakları eğitim iklimi imam hatip okullarıdır. Bu yönüyle bizi ilgilendiriyor. Bu çalıştay da bunu bu açıdan değerlendirme imkânıdır.“ dedi.
“KENDİMİZİ SURİYELİ ÇOCUKLARIN VELİSİ OLARAK GÖRMELİYİZ”
Bu işin sadece maddi boyutu, güvenlik, ekonomik, uyum boyutları olmadığını söyleyen Bekiroğlu bu işin manevi boyutuna da dikkat çekti. Bekiroğlu “Suriyeli alileler bizim misafirimiz, bizim çocuklarımız. Kendimizi bu çocukların velisi olarak görmeliyiz ki bu çocuklar bu ülkenin, bu toplumun bir parçası olabilsinler. Aksi durumda ötekileştirilmiş, dışlanmış bir nesil ortaya çıkacak. Bu da bizi hem maddi açıdan hem de manevi açıdan rahatsız edecek.” diye konuştu.
Suriyeli çocuklar için biran önce harekete geçilmesi gerektiğinin de altını çizen Bekiroğlu, bu noktada sivil toplum kuruluşlarına çok fazla iş düştüğünü söyledi. Bekiroğlu; “Suriyeli çocuklarımız için eğer kamu kurumları ve sivil toplum kurumları gerekli olan çalışmaları yapmazlarsa bunun ileriki yıllarda telafisi çok zor sorunlara yol açacaktır.” dedi. Bekiroğlu, ÖNDER olarak da üzerlerine düşen vazifeleri yapacaklarını söyleyerek sözlerini noktaladı.
“BU ÇOCUKLARIN GÖZLERİNE BAKMAK İSTİYORUZ”
İlk oturumun moderatörü olan Prof. Dr. Berat Özipek ise konuşmasında kamusal alanda ölçeğin çok büyük olduğunu dile getirdi. Nietche’nin‘Büyük mutfakta iyi yemek pişmez.’ sözünü kamusal eğitim için söylediğini dile getiren Özipek, Türkiye’de de Dünya’da bu şekilde olduğunu ama bir şekilde de altından kalkılması gereken bir sorun olduğunu söyledi. Bu çalışmayı yapmalarının sebebinin ahlaki kaygılar olduğunu dile getiren Özipek, “Bu çocuklar için kendimizi sorumlu hissediyoruz ve bu çocukların gözlerine bakabilmek istiyoruz. Hayat bizi bir şekilde onlarla buluşturdu ve bundan sonra onlara nasıl güzel bir gelecek sunabiliriz kaygısını taşımamız gerekli.” dedi.
Özipek, üniversite olarak bu soruna temas etmenin ahlaki sorumluluk olduğunu vurguladı. Bilinen eğitim düzeneğinin dışında da alternatif eğitim düzeneklerinin de oluşabileceğine dair kafa yorduklarının altını çizdi.
TÜRKİYE’DE AÇIK KAPI VE GERİ GÖNDERMEME POLİTİKASI
Başbakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş, bu meselenin en büyük yükünü Suriye’den sonra çekecek olan ülkenin Türkiye olduğunu söyleyerek, kendileri için öncelikli meseleler içinde olduğunu belirtti. Yetiş; ”Türkiye, zorunlu göçle ilgili “Açık kapı” politikasını ve “Geri Göndermeme” anlayışını Suriye krizi ilk çıktığı günden bu güne kadar devam ettirdi. Uluslararası sözleşmeler ve bizim inancımızda, değerlerimizden kaynaklanan bakışla birlikte biz bu iki ana konuda savaştan kaçan insanlara kapılarımızı kapatmayacağız ve onları geri göndermeyeceğiz dedik ve bunu uyguladık.” şeklinde konuştu.
Bu meseleye ilk etapta yardım noktasında bakan kurumların ön planda olduğunu söyleyen Yetiş; Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde orta ve uzun vadeli politikaların geliştirilmesi amacıyla Başbakanlık Koordinasyonunun kurulduğunu ve bu kapsamda Türkiye’deki geçici koruma statüsündeki Suriyelilere yönelik 2016-2018 dönemini kapsayan 1. Aşama ihtiyaç analizi çalışması yaptıklarını dile getirdi. Yetiş “Bu çalışma bütün kamu kurumlarının, birçok sivil toplum kuruluşlarının, akademinin de içinde bulunduğu, her bakanlığın kendi kapsamı içinde ihtiyaçlarını belirlediği, planlamasını yaptığı, resmileştirdiği bir çalışma oluşturuldu.“ dedi.
“EĞİTİM ANLAMINDA CİDDİ YÜK ALTINDAYIZ”
Din Öğretimi Uluslararası Eğitim Dairesi Başkanı Osman Demirgül ise Din Öğretimi Genel Müdürlüğü olarak imam hatipler bağlamında neler yapıldığını dile getirdi. Suriyelilerin yükünü taşıması bakımından Türkiye’nin durumu ne ise eğitim anlamında diğer kurumlara göre de milli eğitim bakanlığının durumunun o şekilde olduğunu ve ciddi bir yük altında olduklarını söyledi. Demirgül; “Son altı aydır öğrencilerin geçici eğitim merkezlerinden örgün eğitim kurumlarına yönlendirilmesi hususunda ciddi bir çalışma içerisindeyiz ”dedi. Bu süreçte öğrencileri imam hatip okullarına yönlendirmeyi arzu ettiklerini söyleyen Demirgül; “Suriyelileri örgün eğitime kazandırmada iki zorlukla karşılaştık. Birincisi asimilasyon endişesi, ikincisi ise geçici eğitim merkezlerinde çalışan Suriyeli öğretmenlerin durumunun ne olacağı konusuydu. İlk endişenin bertaraf edilmesi için imam hatip okulları, Suriye vatandaşlarını ihya etme bakımından daha kolay bir yöntemdi. İkinci sorunda ise Suriyeli öğretmenlerin çalışma izinlerin çıkmasıyla birlikte imam hatip okullarında ücretli öğretmen olarak istihdam edilmeleri yönünde çalışmalarımız oldu.” şeklinde konuştu.
SURİYELİLER ARTIK TÜRKİYE’NİN GERÇEĞİDİR
ÖNDER Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Faik Tanrıkulu moderatörlüğünde başlayan ikinci oturumda ise ilk oturumda Suriyelilere yönelik konuşulan meselelere çözüm önerileri aranarak, yol haritaları belirlendi.
Geçici eğitim merkezlerinin kapatılmasıyla yeni bir sürecinin başladığını dile getiren Faik Tanrıkulu “Suriyeli mülteci çocuklar, Türkiye’deki eğitim sistemine dâhil olacak.650 bin gibi Suriyeli öğrencinin okula gitmediği görülmektedir.” dedi. Gerek akademik olarak, gerek sivil toplum gerekse de kamu olarak hep beraber ortak bir çözüm üretilmesi gerektiğini dile getiren Tanrıkulu; “Göç ve mülteci meselesi artık Türkiye’nin gerçeğidir. Gelecekte de bu göçmenler arasında kalıcı olacak olanlar var. Şayet gerekli önlemler alınmazsa illegal örgütlere müntesip olmaları ihtimali üzerinde duruluyor. Bu noktada Suriyeli mülteci grupların Türk STK ve kamu kurumlarıyla beraber eş güdümlü programlar geliştirilmeli ve bu yönüyle çalışmalar yapılmalı. Çünkü iki tarafında farklı önyargıları ve tabular var. Bu da ancak beraber çalışma yapılarak aşılabilir.” şeklinde konuştu.
DİL KÖYÜ PROJESİ
Türkiye’de bulunan Arap akademisyenlerden istifade edilerek gençlere Arapça öğretmek için Dil Köyü projesi yapılabileceğini dile getiren ÖNDER Eğitim Komisyon Başkanı Raif Nas; “Şehre yakın bir alanda kurulacak olan bir kampta her şeyin Arapça düzenlendiği bir ortam oluşturularak pratik Arapça eğitimi yapılabilir. Böylelikle yabancı dil öğrenmek için gençlerimiz yurtdışına gitmeye gerek duymaz”dedi.
SURİYELİLER OKUYACAK KİTAP BULAMIYOR
Bir gün boyunca süren çalıştayda Suriyelilerin okuyacak kitap bulamamaları noktasında da büyük sıkıntı çekildiği ve bundan dolayı eğitim noktasında eksik kaldıklarına da değinildi.