Türkiyede siyaset, sorunları sürdürme sanatı mıdır?

Lafım bütün siyaset esnafına. Ama önce iktidarla başlayayım, çünkü adı üzerinde, onlar iktidar.

İki siyasi liderin el sıkışıp medenice bir saat görüşmesini neden iki sene bekledik? Neden Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Türk, daha 2007 yılında medenice yan yana gelip el sıkışmadılar, bir kahve içmediler karşılıklı?

Bunu yaptıkları halde aralarındaki siyasi görüş farklarını koruyabilirler, hatta Başbakan Erdoğan onlara, medenice gidip elini sıkıp sohbet ettiği bu insanlara ‘PKK’nın terör yaptığını kabul edin’ demeye devam edebilirdi. Bunu söylediği halde onlarla konuşabilirdi. Hiçbir şey kaybetmezdi, bir ihtimal bir şeyler kazanabilirdi.

Bugün iki liderin buluşup konuşabilmiş olması, bu en basit medeniyet gösterisi bile ben dahil pek çok insanda bir sevinç ve bir umut hissi yaratıyor. Keşke bu sevinci ve umudu iki yıldan beri duyuyor olsaydık.

***

Neden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, daha içeriğini bile bilmediği, yapılıp yapılmayacağı belli olmayan bir ‘açılım’ı şimdiden lanetler?

Neden Bahçeli, Anadolu’nun yaygın deyişiyle ‘Doğmamış çocuğa don biçip’ önüne geleni ‘vatana ihanet’le suçlar?

Neden henüz ortada olmayan şeyi ‘Türkiye’yi bölme planı’ diye niteler?

Bunca kan akmış bir savaş, zaman zaman sizin bile ‘kardeş kavgası’ diye nitelediğiniz bu çatışma sona ersin diye fikir cimnastiği yapmayı bile böyle ağır ifadelerle mahkûm etmek ne anlama gelir bilmez mi Bahçeli? Bilir elbet.

Eh, o böyle deme sorumsuzluğunu gösterirse, başkaları da (ben dahil) ona dönüp ‘Akan kandan zevk mi alıyorsun?’ diye sorma sorumsuzluğunu yapmaz mı?

Tartışmalarımızı çözmek için bu üslup mudur en uygun üslup?

***

Neden Cumhuriyet Halk Partisi lideri Deniz Baykal, içeriğini bilmediğini kendisi üstüne basa basa söylediği bir projeye, bir tasavvura daha şimdiden mesafe koyar? Ona öyle olup olmadığını bilmediği bir içeriği yakıştırır?

Baykal bilmez mi, savunduğu şeyin bir hayal, geçmişe ait bir rüya, bir nostalji olduğunu?

Bu saatten sonra, 25 yıl sürmesine izin verilmiş bir kanlı çatışmanın ardından, ayrışmama gibi bir seçeneğin artık bulunmadığını görmek için öyle çok da derin bilgilere sahip olmak gerekmez.

Cin şişeden çıktı, üstelik de Baykal’ın bugün söylediğine benzer biçimde hayat tarafından geride bırakılmış seçenekleri savunan siyasetçilerin 25 yıldır soruna çözüm bulamaması yüzünden çıktı o cin şişeden.

Artık her yerde herkes biliyor, kim Kürt kim değil. Çoktan ayrıştık bile.

Şimdinin çözümleri bu basit gerçek üzerinden bulunacak: Ayrışmış olmamıza rağmen bir arada nasıl barış içinde dururuz? Soru bu.

Ve vakit çok geç değil: Bu ayrışma halinde bile bir arada durabiliriz, yeter ki, birbirimizden nefret etmeyelim, birimizi diğerinden üstün görmeyelim, birimiz dayatan diğerimiz dayatılan olmasın, birbirimizi çok sevmesek bile saygıda kusur etmeyelim.

***

Siyaset sorunları çözme mesleği midir, çözmeme mesleği midir?

Elbette birincisidir.

Ama Türkiye’ye bakınca tam tersi gözüküyor: Sanki sorunların sürmesi siyasetçilerimizin hoşuna gidiyor.

Yazık değil mi bize? Yazık değil mi kanı akan onca genç insana? Yazık değil mi ülkemizin geleceğine?

RADİKAL