Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bilal Yorulmaz ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Tuğba Sarımsakçı Akar’ a ait olan “Cem Yılmaz Filmleri'nin Din ve Değerler Açısından İncelenmesi” adlı makale sol-seküler medya organlarında tartışmalara konu edildi.
Bilal Yorulmaz ve Tuğba Akar’ın incelemesinde dikkat çektikleri bazı hususlar zikredilen kesimleri oldukça rahatsız etmiş. Cinselliğin, dekoltenin yoğun olarak kullanıldığı, eşcinselliğe yer verildiği, ibadetlere ise hiç yer verilmediği benzeri tespitlere tepki gösterilirken yapılan çalışmanın bağlamı ise göz ardı ediliyor.
Bilal Yorulmaz sinema ve din ilişkisi üzerine çalışmalar yapan bir isim. Bu konuyla ilgili aynı isme sahip Ensar Neşriyat tarafından basılan bir sempozyum kitabının da editörlüğünü yapmış bir akademisyen. Hal böyle olunca Yorulmaz’ın din veya dini değerler merkezli yaptığı akademik çalışmalar da buna göre şekilleniyor. Cinselliğe, dekolteye, sapkın ilişkilere dikkat çekmesi de buradan kaynaklanıyor.
Mantıkta çelişmezlik olarak ifade edilen ilkeye göre bir şey aynı anda hem kendisi hem de kendisinden başkası olamaz. Özdeşlik ilkesi gereği de sadece kendisiyle özdeştir. Bu bağlamda tartışmaya konu olan makalenin isminin “din ve değerler açısından incelenmesi” başlığını taşıdığına dikkat çekmek isteriz. O halde makaleye zikredilen konular üzerinden yaklaşan kesimler ya ne okuduklarının farkında değiller ya da art niyetliler!
Sinema eleştirisinin doğrudan din üzerinden yapılması tartışılabilir bir husustur. Buna makalenin yazarlarının da itiraz edeceğini düşünmüyoruz. Sinemanın inşa edildiği anlam dünyası ‘sinema eleştirisi’ denilen şeyi de var ediyor. Size 5-6 tane eleştirel yaklaşım ölçütü veriliyor. İdeolojik, göstergebilimsel, feminist, yapısalcı vb. bunlara göre bir yol izlemenize müsaade ediliyor. Ancak eleştirinin gerçek anlamda yapılabilmesi için şablon fikirlerin ötesinde daha esaslı sorular etrafında gerçekleştirilmesi gerekiyor. Din üzerinden sinema eleştirisi de aynı handikapları içerisinde taşıma ihitimalini barındırıyor. Sinemaya dini eleştiri de farklı gözükse de aslında aynı belirlenilmişlik üzerinden yapılıyor yani…
Ancak Cem Yılmaz filmlerine yapılan eleştirinin tartışmaya açılması aslında “dini olanın” görünürlüğünün artmasına karşı bir tepkiyi barındırıyor. Türkiye’de laik çevrelerde çokça alışık olduğumuz abartılı ve ajitatif “din korkusu” şartlanmışlığının göstergesi olan bu durum sinema eleştirisini de sadece kendi argümantasyonları üzerinden yapılmasına müsaade edenleri gözler önüne sermiş oldu. Bunun zorbaca bir tavır olduğunu belirtmeye gerek bile yok!