Türkiye’de Adalet İhtiyacı ve Yargı Reformu - Beklentiler ve Zaaflar

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Amasya Temsilciliği 2019-2020 dönemi aylık seminerleri başladı.

Serinin ilk oturumu “Türkiye’de Adalet İhtiyacı ve Yargı Reformu” başlığı ile Özgür-Der dernek salonunda gerçekleştirildi. Cihannüma Amasya Temsilcisi Avukat Nuri Eken’in konuşmacı olarak katıldığı programda özetle şu hususlar konuşuldu.

Adalet; Herkese hakkını vermek, zulmetmemektir. Kullandığı duruma göre Eşit tutmak, insaflı ve doğru olmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına da gelir.

Adalet hukuk kurallarına uygunluk manasını içerdiği gibi insanların toplum içindeki davranışlarını ölçtüğünden din ve ahlâk kurallarına da irtibatlıdır.

Adaletin Sosyal, Siyasi, Ekonomik ve Hukuki Adalet gibi farklı alanları vardır.

Adalet kavramı Aristo’dan itibaren her yüzyılda farklı beklenti ve ihtiyaçlar ekseninde değişik tanımlamalar ile ortaya konmuştur.

Allah Zülcelal hazretlerinin bir ismi şerifi de “Adl” yani adaletli olandır. Asla zulmetmeyen, hak ile hükmeden, adalet sahibi olandır. Bu isim Rabbimizin yaratılıştan, nimetlerin dağılışına, günah ve sevapların tasnifinden amellerin değerlendirilmesine kadar, kahrından gazabına ve bütün icraatlarına kadar zerre miktarı zulüm, adaletsizlik ve eşitsizlik olmadığı anlamına gelmektedir. Adaletten ayrılmak, zulmetmek tarih boyunca kavimlerin ve güçlü medeniyetlerin azaba uğraması, tufana ya da diğer afetlere maruz kalması ve hatta yok olmasına sebebiyet vermiştir.

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette farklı anlam ve mesajı içerir şekilde Adalet kavramından bahsetmiş ve vurgulamıştır. Misalen;

“Allah size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder” buyurmaktadır.(Nisa 58)

                “Ey İman Edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Nisa 135)

                “Başka bir kavme olan kininiz, düşmanlığınız sizi adaletle hükmetmekten alı koymasın. (Maide 8)

                “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl 90)

                Cenab-ı Hâk bizi adaletten ayrılmayan, hakkın yanında olup hakkı tutan kullarından eylesin.

                Adalet her dönem insanlarımızın beklediği, içini farklı ümitlerle doldurduğu bir kavramdır. Nitekim Türkiye’nin en fazla oyunu alan partisi Adalet Partisi, İslami camianın en fazla itibar ettiği siyasi söylem “Adil Düzen” ve bugün 17 yıldır iktidarda olan partinin adı da Adalet ve Kalkınma Partisidir.

                TÜİK verilerine göre 2018 yılında adalet hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 56.3’tür. Yasaların herkese tarafsız ve adil uygulandığını düşünenlerin oranı 2014 yılında yüzde 31.86 iken 2018 yılında yüzde 38.1 olmuştur.

                Türkiye’nin her on yılda bir darbe yaşadığı meşhum süreçlerde en fazla zarar gören adalet kavramı olmuştur. Her gelen yeni düzen “halaskâr” (kurtarıcı) edasına bürünüp maalesef bazı egemenlerin istek ve arzularını halka adalet, eşitlik ve kardeşlik olarak takdim etmişlerdir.

Fransız Devrimi ve aydınlanma çağının maalesef aldatıcı ama kulağa hoş gelen sloganik aldatmacası hep kitlelerin adalet arayışına dem vurmaktan ibaret kalırken zulüm ve sömürü düzenlerini insanlara yegane kurtuluş reçetesi olarak sunmakta çoğu kez başarılı olmuşlardır.

                Türkiye’mizde adalet arayışı ve mücadelesi; sağ-sol, liberal-kamusal, laik-dini, geleneksel-çağdaş gibi algı, zihniyet, bakış açısına bağlı olarak kamplaşmaları beraberinde getirmiştir. Netice de ülkemizde, bölgemizde ve dünyada ortak bir adalet anlayışında mutabakat sağlanamamıştır.

                Uluslararası alanda adalet kavramı ise tamamen menfaatlere entegre edilmiş beklentilere endekslenmiştir. Birleşmiş Milletler, AGİT, NATO, Varşova Paktı gibi askeri eksenli organizasyonlar adaleti kendi Pakt ortaklarının güvenliği ve yayılmacılığına göre tanımlamaktadırlar.

                Avrupa Birliği, OECD, OPEC, D-8 Ülkeleri, IMF, Dünya Bankası gibi ekonomik tandanslı kuruluşlarda ülkesel ve bölgesel çıkarlara göre adalet kavrayışı geliştirmektedirler.

                Oysa Adalet kavramı mevzuattan, örgütlerden, işbirliği gruplarından çok bireysel zihinde, bakış açısında ve kafa yapısında olmalıdır. Türkiye’de bir dönem uygulanan başörtüsü yasağı; insanların ideolojilerinin tahakkümü adına insanları nasıl aşağılayabileceğini, onları nasıl şehir kültürüne adapte olamamış, kentleşmemiş taşra ve taş devri kafalı olarak nitelendirebildiklerini acı bir şekilde göstermiştir.

                Yine Anayasa değişikliğinde yaşanan “toplantı yeter sayısını 367”olarak dayatan ünvanı büyük ama beyni öfkesinden, nefretinden, kininden küçülmüş yargı mensuplarının ne denli adaletten, hakkaniyetten uzaklaşabildiklerinin kötü bir örneğidir.

                Çinliler eğlence için barutu icat ederek kullanırken aynı barutu kitleleri yok etmek için kullanan Batılıların adalet anlayışı, kavrayışı ve algısı bize yasalar olarak dayatılmıştır. Konservenin insanlığa bir kolaylık sağlama icadı olarak değil de uzun süren işgal ve katliam operasyonlarında askerlerinin aç kalmaması adına Fransız komutanı Napolyo’ nun talebi ile üretildiğini biliyoruz.

                Atom bombası yada füzeler toplu imha, ayrımsız zulüm değil mi? Hani suç ve ceza bireysel idi? Savaşmayana ilişmek, kadın, çocuk, yaşlı ve din adamlarına savaşa dahil olmadıkça müdahale etmek yoktu? Savaş hukuku misket bombasını mazur görebilir mi?

                Adil yargılanma hakkı, suçun ve cezanın orantılı olması, yaşam hakkı, vücut bütünlüğünü sağlama yükümlülüğü mevzuatta ve AHİM kararlarında uzun uzadıya düzenlenen ancak Afrika’da, Ortadoğu’da, Güney Amerika’da, Meksika sınırına uygulama alanı bulamayan “keenlemyekün” yani yok hükmünde temennilerdir.

                Ülkemizde 15 Temmuz sonrası yaşanan süreç sonrası yargıda meydana gelen boşluk yargıya duyulan güvenin azalması yada sarsılması, kitlelerin adalet beklentisinin karşılanması adına Yargıda güven arttırıcı tedbirler 3 başlıkta sıralanmıştır:


                1-Yargıda hedef süre uygulaması ile yargının şeffaflığının arttırılması yoluyla vatandaşa güven tesis edilecektir.

                2-Adalete erişimin kolaylaştırılması amacıyla adli yardım sistemi yeniden düzenlenecek, avukatların yargılamaya daha aktif katılması için düzenleme yapılacaktır.

                3- Mağdur haklarına yönelik mevzuat düzenlemesi ile adli görüşme odaları uygulamasının yaygınlaştırılması yoluyla vatandaşa güven verilecektir.

                İlkesel olarak ta “Yürütmenin hukuka bağlılığı, nesnelliği şeffaflığı ve hesap verebilirliği güçlendirilecektir” denmektedir.

Kabul etmek gerekir ki; FETÖ, adalete duyulan güvene de büyük kötülük yaptı.

Yargı reformu olarak kamuoyunda konuşulan paketlere genel olarak bakalım.

Temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren hangi düzenlemeler var?

Komisyonda kabul edilen teklifle “haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları” suç oluşturmayacak.

OHAL: Teklife göre OHAL kapsamında kabul edilen kanunlar uyarınca kamu görevinden çıkarılmaları veya rütbelerinin alınması nedeniyle pasaportları iptal edilenler ve haklarında pasaport verilmemesine yönelik idari işlem yapılanların pasaportları iade edilebilecek.

Temyiz: Beş yılın altında ceza aldıkları için istinaf mahkemesinden sonra Yargıtay’a temyiz hakkı olmayanlara bu hakkın tanınması öngörülüyor. 

Erişim engeli: Teklife göre ayrıca internet siteleri hakkında verilen erişimin engellenmesi kararları, sadece ihlalin yapıldığı içerikle ilgili olacak.

                Avukat ve noter olabilmek için getirilen sınavdan geçemeyen hakim ve savcı sınavına giremeyecek. Siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye bölümlerinden mezun olanlardan idari hakim olarak atanacakların sayısı her dönemde alınacak aday sayısının yüzde 20’sini geçmeyecek.

Teklifle en az 15 yıl kıdemi bulunan avukatlara hususi damgalı (yeşil) pasaport verilebilecek. 

Teklifte af yok ancak soruşturma evresindeki tutukluluk sürelerine sınırlama getiriyor. Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemeyecek. Ancak, devlete karşı işlenen suçlar, terör suçları ve toplu işlenen suçlarda bu süre iki yıl olacak. 

Çocuğa karşı cinsel suçlarda dava aşamasında çocuğun beyanı ancak gerçeğin ortaya çıkarılması için zorunlu hallerde Hakim tarafından uzmanlar aracılığıyla alınabilecek. 

                Soruşturma sonunda dava açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanacak.

                Bu usül hakkı olmayan yere tecavüz, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, trafik güvenliğini tehlikeye sokma, gürültüye neden olma, parada sahtecilik, ruhsatsız silah taşıma gibi suçlarda devreye girebilecek. 

Savcının teklifini şüpheli kabul etmezse bu yönteme gidilemeyecek.

Asliye ceza mahkemeleri para cezasını veya iki yıl ve daha az süreli hapis cezasını gerektiren davalarda, tarafların beyanını yazılı olarak aldıktan sonra dosya üzerinden karar verecek. Mahkumiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirim yapılacak.

İstinaf mahkemeleri sanığın tebligata rağmen duruşmaya gelmemesi halinde yokluğunda da karar verebilecek. 

Taslağa göre savcı uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı da dava açmayı beş yıl erteleyebilecek.

Suçun sübûtuna (ispatlanması) doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen iddianameler iade edilecek. 

                Yargı reformunun insanlarımızın ülkemizde fikren daha hür, vicdanen daha huzurlu ve toplumsal kalkınmanın moralitesini yükseltici etki yapmasını umuyoruz.

                Allah bizleri insanların içersinden çıkarılan hakkı üstün tutan, adaletten ayrılmayan hayırlı bir ümmet eylesin ..

Etkinlik-Eylem Haberleri

Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Fetih Vakfından Suriyeli çocuklara kışlık mont yardımı
Özgür-Der’in Suriye halkına yönelik un yardımları sürüyor