Türkiye'de adab-ı muaşeret eğitimi zorunlu olmalı!

Ali Osman Aydın, eğlence adı altında yapılan soytarılıkların özellikle İstanbul gibi kalabalık şehirlerde hayatı çekilmez hale getirdiğine dikkat çekiyor.

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Saldırgan bencillik ve gürültü zorbalığı

İstanbul çok gürültülü bir şehir. Ne araç gürültüsü, ne de insan gürültüsü kolay kolay kesilmiyor. Ekonominin, siyasetin, trafiğin yükünden başka, bir de gürültü yükünün altında eziliyor İstanbullular.  

Gürültünün insan ve hayvan sağlığı için çok zararlı olduğu ispatlandı. Hatta gürültü yapılara özellikle tarihi yapılara bile zarar verebiliyor. Düşünün taşa bile! Bunun için devletler insan ve toplum sağlığını önceleyen yasalar çıkarıyorlar.    

Her insanın istirahat etme hakkı var. Gürültü yaptığınızda diğer insanların dinlenme haklarını ihlal etmiş oluyorsunuz. Özel hayatı kundaklıyorsunuz. Gürültü insan ve toplum sağlığına saldırı anlamı taşıyor. Gürültü yapan, “benim eğlence isteğim toplumun dinlenme hakkından üstündür” demeye çalışıyor. 

**** 

Gece vakti, aralarında meşhur bir dizi oyuncusunun da olduğu bir grup genç, bir eğlence mekanının önünde bağıra bağıra şarkı söylüyorlar. Sarhoşlar.  

Sonunda binada oturan biri dayanamayıp başlarından aşağı su döküyor.  

Bu tepkiyi eleştirmişler.  

Su döken kişiyi modern eğlence anlayışına saygısı olmayan kaba biri olarak karalamaya çalışıyorlar. Failler alkollü olduğu için, su dökme fiilini politik görenler ve ‘yaşam tarzımıza müdahale edemezsiniz’ diyenler bile var.  

Bunlar kamu huzurunu taciz etmeyi medeniyet olarak gören insanlar. Oysa medeniyet dediğin şey topluma saygı duyarak başlar.  

Hep söylüyorum, bir sorunu aktüel politik tartışmaların malzemesi haline getirdiğiniz zaman , sorunu çözme şansını kaybediyorsunuz.   

**** 

Eğlence alanları, yaşam alanlarının yani normal vatandaşın yaşadığı yerlerin bu kadar içinde olmamalı.  

Ve eğlence mekanlarının önü denetlenmeli. Önünde alkol alınan, eğlencenin sokağa taştığı mekanlar cezalandırılmalı.  

Biz de böyle bir sıkı denetim yok.  

Su döken vatandaş belli ki çaresiz. Polisi arasa gelmeyeceğini biliyor. Çünkü polis bu tür şikayetlere nadiren geliyor. Deneyin görün.  

Yani polis diyor ki, ‘kendi meseleni kendin çöz!’ Ya da pencereni kapat, kapını kilitle ve kendini eve hapset! (!) 

Ya o kişi aşağı inseydi ve orada sarhoşların saldırısına uğrasaydı? Olmuyor değil. Birkaç yıl önce bir vatandaş gece iki gibi sokakta gürültü yapanlara sopayla saldırıp birini ağır yaralamıştı. Kapısının önünde gürültü yapan gençlerle tartışan bir vatandaş gürültü yapanlarca vurularak öldürülmüştü.  

 Girişte gürültü ile ilgili yasalar var demiştik. Bizde de var. Fakat uygulanmadığı zaman ne anlamı var ki yasanın? Yasayı vatandaş mı uygulayacak? Trafikte yüksek sesle dolaşan araca vatandaş mı müdahale edecek? Parkta bağırarak küfredene? Üst katta gürültü yapana? Asker uğurladığı için caddeyi kapatanlara?  

Devlet ne iş yapacak o zaman? Hem herkes yasayı kendine göre uygularsa kaos olmayacak mı? Vatandaş şiddet kullanma hakkını bir sözleşme ile devlete devretmemiş miydi? O halde devletin huzuru sağlaması gerekmiyor mu?   

**** 

Daha önce defalarca yazdık, okullarda bilgi ağırlıklı dersler yanında adabı muaşeret kurallarını merkeze alan dersler de yapın dedik. Bu bizim çok büyük bir sorunumuz. İnsanımızın bir kısmı otobüste, metroda, sokakta, parkta nasıl oturacağını, nasıl konuşacağını bilmiyor. Bunlar ailede, değilse okulda muhakkak öğretilmesi gereken şeyler.  

Adam metroda yarım saat bağıra bağıra telefonda konuşuyor. Uyarana küfredip saldırıyor. Parklarda gece yarısı bağıra bağıra küfrederek konuşuyorlar. Barların olduğu sokaklarda evlerin kapılarına, kaldırımlara tuvaletlerini yapıyorlar. Çöpleri yedikleri yere bırakıyorlar. İçki içiyor, şişeyi civardaki evlerin bahçelerine fırlatıyorlar. Trafikte en yüksek seste şarkı dinliyorlar. Motosikletlerin egzozlarının değiştirip inanılmaz bir gürültüyle sokaklarda cirit atıyorlar.  

O evlerde çocuk mu var, hasta mı var, yaşlı mı var, dinlenen insan mı var diye zerre kadar düşünmüyorlar. En kötü tarafı da, yaptıklarında bir yanlışlık görmüyorlar.  “Bu bizim konuşma tarzımız, eğlence anlayışımız, kimse bize karışamaz” diyorlar. Bir hayvan verdiği zararı ne kadar umursarsa o kadar umursuyorlar yaptıklarını.  

Utanma duygusundan yoksunlar. İnsanlara saygısı olan biri yüksek sesle küfreder mi, müziği sesini sonuna kadar açar mı? Sokaklarda bağıra bağıra şarkı söyler mi? Eğleniyor diye sokak trafiğini keser mi? Böyle saldırgan bir bencillik anlayışı olamaz!  

**** 

Birlikte yaşamanın asgari şartlarını bile anlayamamış bu tür insanların olduğu şehirlerde nasıl huzur içinde yaşayabilirsiniz ki? İnsanlar neden şehirlerden kaçmak istiyorlar? Neden buldukları ilk fırsatta toplumdan uzaklaşıyorlar? Çünkü denetim zafiyetinden dolayı şehirler şehir eşkıyalarının istilası altında. Şerefiyle yaşayan mütevazi insanlar da bu serserilerden dolayı evlerinde mahsur kalmış durumdalar.  

Bu konularda çok hassas biri olarak, özellikle bakıyorum ve hiçbir yerde ne polis, ne de bekçi görüyorum bu olaylara müdahale edecek. Kolluk güçlerinin vatandaşın şikayetine gerek kalmadan bu tür vakalara kendiliğinden müdahale etmesi lazım normal şartlarda. Vatandaşı serserilerle yüz yüze getirmemesi lazım. Ama ara ki bulasın! Ne polis var ortada dolaşan ne de bekçi! Dolaşsalar bile bu tür vakaları görüp geçiyorlar... Sokaklarımız giderek Kolombiya’nın tekinsiz sokaklarına dönüşüyor.  

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya sesleniyorum! Bu serseriler şehirlerimizi tımarhaneye çevirmeden bu gidişata dur deyin. İstanbul’un insan sağlığını bozan gürültüsünü susturun. Sokaklarını temizleyin. Şehirlerimizi yaşanmaz hale getirenlere geçit vermeyin!  

Yorum Analiz Haberleri

Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...
Mimaride insani saiklerin yerini; kârlılık ve verimlilik aldı...
Siyonist çeteye karşı direnişle geçen bir yıl...
“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil