Çağın en büyük sorunlarından biri olan bağımlılığın önüne geçmek için harekete geçen AID Uluslararası Doktorlar Derneği, ‘Bağımlılığa Karşı El Ele: Sivil Toplumun Rolü ve Yeni Yaklaşımlar’ başlıklı panel düzenlendi. İstanbul Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gerçekleşen programa akademisyenler, gazeteciler ve STK temsilcileri olmak üzere bir çok kişi katıldı. Toplantıda açıklanan rakamlara göre Türkiye’de 2 milyon alkol, 2 milyon sanal kumar, 3 milyon teknoloji ve 1 milyon 300 bin uyuşturucu madde bağımlısı var. Riskli gruplar arasında Çocuk sığınma evleri, yetim ve dağılmış ailelerin çocuklar var.
YÜZDE 31’İ SİGARA İÇİYOR!
Araştırmada gençlerin yüzde 31,3’ünün sigara içtiği, yüzde 4.9’unun alkol aldığı, yüzde 4.1’inin sadece bir kez uyuşturucu kullandığı, yüzde 1.2’sinin ise ara sıra uyuşturucu kullandığı, yüzde 1.1’inin ise sık sık uyuşturucu kullandığı ifade edildi. Bu tür maddelerin kullanımının sadece gençlerin bireysel yaşamını olumsuz etkilemekle kalmadığı sosyal yaşama direk yansıdığı aktarıldı. Cinayetlerin yüzde 60’ının, saldırıların yüzde 40’ının, tecavüzlerin yüzde 33’ünün alkol ve madde kullanımıyla doğrudan bağlantılı olduğunun altı çizildi. Katılımcılara göre çok yüksek olan bu sayıları azaltmak için Kamu kurumları, STK’lar ve vatandaşların ortaklaşa çalışması gerekiyor.
PAYLAŞILAN BİR BAĞIMLILIK
Programda konuşan Afyon Kocatepe Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Dr. Meryem Şahin, “Bağımlılıkla ilgili çalışırken çoğu zaman bağımlının kendisini merkeze alıp çevresini unutuyoruz. Halbuki bağımlının çevresindekiler de benzer riskler taşıyor. Hanesinde bir bağımlı olan çocuk görünmez olarak kalıyor. Buradaki bağımlı anne, baba ve kardeşler olabilir. Bağımlıların yüzde 60’lık bir kısmı maddeyi evde kullanıyor ve yüzde 77’si ailesiyle yaşıyor. Lise öğrencileri ilk kullandığı maddeyi büyük oranda ailesinden temin ediyor. Bağımlılık bir aile hastalığıdır. En basitinden aile işlevinde bir gerileme oluyor. Anne yada baba bağımlı ise akşam yemekleri birlikte yenmiyor. Bu çocuklarda depresyon daha çok görülüyor. Çocuklar hane içerisinde şiddeti ya kendi bedenlerinden yada istismara uğruyorlar. Psikolojik etkilerin yanında bir de bütün bu sürecin sonucunda genetik faktörlerinde etkisi var. Alkol bağımlılarının çocuklarında alkol bağımlısı olma dört beş kat fazla. Madde bağımlılığında iki kat fazla. Eroin bağımlılarının akrabalarında kullanım söz konusu. Eğer bir çocuğun ailesinde madde kullanımı varsa bu çocuğun madde kullanımı yüzde 56 iken kullanmayanın oranı yüzde 14’e kadar düşüyor. Karşımıza paylaşılan bir bağımlılık çıkıyor. Genel önleme çalışmalarından ziyade bu çocuklara ulaşmalıyız” dedi. (Yeni Şafak)