Türkiye Solunun Referandum Değerlendirmeleri: Hem Nalına Hem Mıhına

Atilla Aytemur, IKBY’de yapılan bağımsızlık referandumunu değerlendirdiği yazısında Türkiye’deki Sol-Sosyalist kişi ve çevrelerin olaya nasıl baktığını gözler önüne seriyor.

Atilla Aytemur’un konuyla ilgili yazısı şöyle:

Sosyalistler Kürt Referandumuna Nasıl Baktı?

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de gerçekleştirdiği “Bağımsızlık Referandumu” geride kaldı, ama yarattığı gerilim devam ediyor.

Başta Türkiye hükümeti olmak üzere, Barzani’nin gördüğü geniş baskı nedeniyle son dakikada (ve belki kendisine verilecek bazı sözler karşılığında) vazgeçeceğini bekleyenler, hayal kırıklığı ve kızgınlık içinde.

Türkiye, İran ve Irak merkezi yönetiminin yaptığı açıklamalar ve aldığı somut politik kararlarda, dozajı giderek artan bir sertleşme gözleniyor.

Tansiyon yükseliyor

Mesud Barzani bir yandan attığı adımı savunuyor, bir yandan da başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere yönelik son derece ılımlı, diyalog yanlısı ve yatıştırıcı açıklamalar yapıyor.

Bağdat’ın sınır kapılarının ve Erbil havaalanın üç gün içerisinde merkezi yönetim yetkililerine devredilmesi için verdiği ultimatomu reddetmesi, Habur sınırında günlerdir askeri tatbikat yapan Türk ve Irak silahlı kuvvetlerinin topraklarına girmesi halinde kayıtsız kalmayacaklarını açıklaması dikkat çekiyor.

İran hava sahasını ve sınırlarını kapadı. Benzer önlemlerle çıtayı habire yükseltmesi bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barzani’nin olası tavrı konusunda yanıldıklarını açıkladı. “Aşiret lideri” söylemine geri döndü. Bütün karşı tedbirlerin masada olduğunu söyledi. Bundan böyle Türkiye’nin siyasi muhatabının yalnızca Bağdat Hükümeti olacağını, icabı halinde petrol vanasının kapatılacağını, uçuşların durdurulacağını, tırların giriş ve çıkışına izin verilmeyeceğini vurguladı. (Nitekim bu yazının Serbestiyet’e gönderilmesinden sonra, Erbil ve Süleymaniye’ye uçuşlar süresiz olarak durduruldu.) Bölge Kürtlerinin açlıkla dize getirileceği, Habur Kapısı’nın kapatılıp alternatif kapılar açılacağı (Nusaybin’de Ovaköy olacağı) söylenir oldu.

MHP bir türlü tatmin olmuyor

İnanılacak gibi değil ama, iktidarın gayri resmi ortağı MHP, nasıl yapmışsa Kerkük’e gidecek beş bin ülkücü gönüllü belirlediğini Bahçeli’nin açıklamasıyla duyurdu. Bu milis gücü ne zaman kuruldu, kim eğitti, nerede çalıştılar... gibi sorulması normal sorular havada asılı kaldı.

Sürekli olarak hükümete,  “Ne duruyorsunuz, haydi savaş ilan edin” diye baskı yapıyor. Hükümetin yaptığı açıklamaları ve aldığı tedbirleri yeterli bulmuyor. Sıkıştırma çizgisi izliyor. Irkçı, militarist ve maceracı teklifleri sorumsuzca dile getiriyor.

Tam bu sırada Başbakan Binali Yıldırım  “Kimseye savaş ilan etmiyoruz” derken, ekonomiden sorumlu bakan Nihat Zeybekçi de sağduyulu bir duruş sergileyerek sınır kapılarının kapatılmasına ve ticareti olumsuz etkileyecek bir ambargo uygulanmasına karşı olduğunu açıkladı. 

Anlaşıldığı kadarıyla, önümüzdeki günlerde bu konuda epey tartışma yaşanacak ve ilginç saflaşmalara tanık olacağız. Türkiye’nin kısa zamanda diyalog kapılarını aralayan bir makule döneceğini umuyorum.

Yazımın asıl konusuna gelince,  sosyalist solda yer alan parlamento dışı partilerin ve diğer bazı siyasi yapıların referanduma yaklaşımını aktarmak istiyorum.  Kürt partisi olarak bilinen partileri, programında yer yer sosyalist çizgiler bulunan HDP’yi ve kendini sol olarak tanımlamakla beraber sosyalist gelenekle ilgisi bulunmayan CHP’yi bu yazıya dahil etmedim. Diğerlerinin ise önce bazı ortak değerlendirmelerini sıralayıp, takiben her birinin ne dediğini doğrudan kendi ifadeleriyle yansıtmaya çalışacağım.

Sol, Erdoğan, AK Parti ve CHP eleştirisini öne çıkardı

Aralarında önemli farklar olsa bile, yapılan açıklamaların birçok ortak noktası olduğu da görülüyor.

* 1916 tarihli Sykes-Picot anlaşmasına dikkat çekiliyor; Ortadoğu’nun emperyalistler arasında paylaşıldığı belirtilip, bugün de bir benzerinin yaşandığı ileri sürülüyor. Bölgenin emperyalizmin müdahalesi altında etnik-mezhebi temelde bölünerek yeni sınırlar oluşturulduğu; bu durumun bölge halklarına kanlı iç savaşlar dışında hiçbir şey vaat etmediği öne çıkarılıyor.

* Ulusların ve halkların kendi kaderlerini tayin hakkına olumlu vurgu, bütün partilerin açıklamalarında ortak bir ilke olarak yer alıyor. Bu yöndeki bir talep ve uygulamanın engellenemeyeceği, gayrimeşru ilan edilemeyeceği, başka bir ülke içinde cereyan eden böyle bir olaya müdahalenin uluslararası hukukta bir dayanağı olmadığı belirtiliyor. Referanduma doğrudan ve açık cümlelerle karşı çıkan ÖDP, HTKP ve TKP dahil bütün sosyalist partiler bu temel prensibi vurguluyorlar.

* Türkiye’nin kendi Kürtleriyle ilişkisinin eleştirisi de önemli bir ortak nokta olarak öne çıkıyor. Aysel Tuğluk’un annesinin yaşadığı topraklara gömülmesinin engellenmesi hatırlatılıp, MGK’nın toplumdaki çoğulluğu korumak için ne yapmayı düşündüğü soruluyor. TBMM’den tezkerenin geçirilmesinin hem referanduma, hem de Suriye’de Rojava’ya müdahale amacı taşıdığı ifade ediliyor.

* Açıklamaların çoğunda, gerek çok sayıda Kürdün yaşadığı İran, Irak ve Türkiye gibi ülkelerin, gerekse ABD, Rusya ve Batı ülkeleri gibi referandumdan rahatsız olan diğerlerinin Barzani’ye “referandumu erteleyin... iptal edin” çağrıları eleştiriliyor. “Kürtlere kimse derdiniz, talebiniz nedir, diye sormuyor” deniyor.

* Diğer bir husus olarak da, cihatçı gruplar ortadayken, Irak Kürdistanı bölge halkının barış ve iyi ilişkiler perspektifine dayalı bir gelecek kurma niyetinin “tehdit” sayılmasını anlamanın güç olduğu ifade ediliyor. Bölgenin savaşa değil birbirini dinleyen ve anlayan; barış, eşitlik ve adalet içinde bir arada yaşamanın imkanlarını yaratan politikalara ihtiyacı olduğuna vurgu yapılıyor.

* Bunlara ilaveten, CHP tezkereye verdiği destek nedeniyle çok sert bir şekilde kınanıyor.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve AK Parti hükümetine can simidi olduğu eleştirisi getiriliyor. CHP’nin, milliyetçi islamcı sağ iktidar blokundan oy devşirme peşinde, yeniden Yenikapı Ruhu’na yöneldiği ileri sürülüyor.

* Açıklamaların tümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bir süredir izlediği dış politika ağır eleştiri konusu olurken, ülkeyi savaş atmosferine soktuğu ve toplumsal muhalefeti böldüğü, baskı sistemi oluşturarak kendine uygun bir seçim ortamı hazırlamak istediği belirtiliyor.

REFERANDUMA KARŞI ÇIKANLAR

ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi)

Başkanlık Kurulu açıklaması

 “…Kuşkusuz ki bir halk nasıl istiyorsa öyle yaşamalı ve kendi kaderini özgürce tayin etmelidir. Ancak bu genel ilke koşullardan tümüyle bağımsız olarak da düşünülemez. Bugün, Irak’ta gerçekleşecek bağımsızlık referandumu bölge halkları arasındaki birliği güçlendirecek, emperyalizmin bölgeye yönelik müdahalesini sınırlayacak bir sonuç üretmeyecektir [vurgular benim – AA]. Aksine, bağımsızlık referandumu Irak’tan başlayarak bölgesel düzleme taşınacak yeni bir iç savaşın tetikleyicisi olacaktır. Bu da bölgede …Amerika’nın, büyük güçlerin ve bölgesel aktörlerin daha çok müdahale imkanına kavuşması sonucunu doğuracaktır.

 “…Irak’ta çözüm: Demokratik ilkeler etrafında bir birliğin oluşturulmasını temel alarak, yeni bir yurttaşlık ve demokratik yönetim modelinin geliştirilmesidir. Elbette bu yönetim modeli Kürt halkının statü sorununun demokratik bir biçimde çözümünü içermelidir.

“…Bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi özelinde gündeme gelen bağımsızlık referandumu oylaması esasen iki yıldır fiili Başkanlık sürdüren, parlamentoyu işlevsiz kılan Barzani önderliğinin yönetememe-iktidar krizini aşma, kendisini bir ulusal lider olarak pekiştirme ihtiyacının sonucudur.

“Erdoğan ve AKP hükümeti şikayetçi oldukları tablonun oluşmasından birinci derecede sorumludur. AKP iktidarı, uzun zamandır Irak merkezi hükümetinden bağımsız olarak, Barzani ile özel bir ilişki içerisindedir. Irak merkezi hükümetinin inisiyatifi dışında petrol-doğal gaz transferi, ekonomik-siyasi özel ilişkilenme ile Irak’ın parçalanmasının ve bugünkü bağımsızlık referandumunun taşlarını döşemiştir…”

HTKP (Halkın Türkiye Komünist Partisi)

Parti Merkezi açıklaması

“…Emperyalistler tarafından desteklenen Erdoğan ve Barzani, Türklerin ve Kürtlerin bağımsızlığının, kardeşçe ve ortak geleceklerinin önündeki engellerdir.

“…Kaderini emperyalist Batı’yla birleştirmiş Barzani iktidarının bağımsızlıktan söz etmesi ne kadar trajikomikse, topraklarını NATO’ya, askeri üslerini İsrail’e kullandıran, Suriye’yi bölme planlarının uygulayıcısı ve Lozan’ı tartışmaya açan Erdoğan’ın Batı’ya ya da Barzani’ye meydan okuyan tavrı o derece samimiyetsizdir.

“…Dünyadaki tüm diğer halklar gibi Kürt halkının da kaderini kendi özgür iradesiyle tayin etme hakkı elbette vardır ve savunulmalıdır.

Kaynak: Serbestiyet

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!