Türkiye, “Ortadoğu’nun vicdanı” olabilir mi?

Şükrü Hüseyinoğlu

Geçtiğimiz hafta Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı çıkış gündemdeki ilk sırasını hâlâ koruyor. Forum kapsamında düzenlenen Gazze panelinde, Erdoğan'ın, Gazze'deki soykırım girişimlerini savunan siyonist rejim şefi Peres'e ve kendisine söz hakkı tanımayan panel yöneticisine yönelik haklı tepkisi tüm dünya kamuoyunda büyük bir yankı bulmuştu.

Forumun, Erdoğan'ın restiyle neticelenmesi ardından, yaşadığımız coğrafyada ve tüm dünyada bu olay tartışılmaya başlanmıştı ve o günden bu yana, Davos restini alkışlayan geniş kitlelerin yanı sıra özellikle medyada Erdoğan'ı ağır şekilde eleştiren yorumlar devam ediyor.

Davos'taki restini ve bu tarihî reste yönelik bazı çevrelerden yöneltilen eleştirileri bugünkü grup toplantısında değerlendiren Erdoğan, kategorik olarak İsrail'i ve İsrail toplumunu değil somut bir olay (Gazze katliamı) vesilesiyle İsrail yöneticilerini eleştirdiğini söyleyip Davos'taki tarihî resti yumuşatmaya çalışırken, bu tür durumlarda aynı eleştirileri bundan sonra da tekrarlayacağı mesajını veriyor ve şu iddiada bulunuyor: "Çünkü Türkiye, Ortadoğu'nun ve tüm dünyanın vicdanıdır."

Doğrusu, bu coğrafyada yaşayan biri olarak Erdoğan'ın bu iddiasının pratik bir karşılığa sahip olmasını çok isterdim. Genelde tüm dünya coğrafyasının ve özelde İngiliz emperyalizmi tarafından "Ortadoğu" olarak adlandırılmış olan İslam dünyasının merkezi coğrafyasının vicdanı olan bir toprak parçasında yaşamak onur verici olurdu.

Peki gerçek öyle mi?

Bu nasıl "Ortadoğu'nun vicdanı" olmaktır ki, emperyalizmin ve şımarık çocuğu siyonizmin ölüm kusan uçakları, üs ve eğitim alanı olarak bu coğrafyayı kullanmaktadır?

"Ortadoğu"da yaşayan Müslüman halkların tepesine yağan bomba ve füzeler, Erdoğan'ın "Ortadoğu'nun vicdanı" olarak nitelediği Türkiye'nin hava sahası kullanılarak ateşlenmektedir.

Lütfen sayın Erdoğan! Ne kendinizi kandırınız ve ne de Davos'taki duruşunuzu ayakta alkışlamış olan kamuoyunu... Kendi deyiminizle söyleyecek olursak, lütfen aldanan ve aldatan olmayınız!

Davos'ta dünya istikbarının şımarık çocuklarına karşı ortaya koyduğunuz tarihî resti canı gönülden alkışlayanlardan biri olarak, sizden, tıpkı başörtüsü yasağı gibi bir rejim politikası olduğu için müdahil olamadığınız bu suç ortaklığını hiç değilse süslü yalanlarla yok sayan bir yaklaşıma yönelmemenizi talep ediyorum.

Lütfen, Davos'ta kıyamına tanıklık ettiğimiz vicdanınızın sesini takip ediniz. "Monşerler"in, medyatörlerin, stratejistlerin sözlerinden önce, tüm dünyada büyük bir yankı bulan vicdanınızın sesini dinleyiniz.

"Ortadoğu"da işlenen suçlara yardım ve yataklık eden, Filistinli ve Iraklı kardeşlerimizin üzerine bomba ve füzeler yağdıran uçaklara üs ve eğitim imkanı tanıyan bir statükonun icra makamında olmanın size yaşattığı çelişkiyi ciddi olarak sorgulamalısınız. Bir vicdan böyle ağır bir çelişkiyi nasıl taşıyabilir?

Bu konuda son söz olarak şunu söyleyelim: Türkiye, emperyalizm ve siyonizmle işbirliğini bir rejim politikası olarak benimseyen mevcut statükosu ile asla "Ortadoğu'nun vicdanı" olamaz. Fakat Davos'ta vicdan patlamasına tanıklık ettiğimiz Erdoğan, vicdanının izini sürerek mevcut konumunu sorgulayabilir ve böylece yaşadığı çelişkilerden kurtularak kendi tabiriyle "aldanan ve aldatan olmayacağı" bir istikamete yönelebilir.