Türk Ergenekonu ve Kürt Ergenekonu birlikte, Türkiye’deki düzenin değişmemesi için el birliği ile canhıraş bir direniş sergiliyorlar..
Türkler de, Kürtler de bu süreçte yaşananları iyi okurlarsa birlikte bu karanlıklardan kurtulacağız..
Bana kalırsa aslında Türk’e yumruğu atan el ile, polise tetik çeken ya da Yıldız’a yumruk atan el aynı el.. Tıpkı, Sivas’ta kibriti tutuşturan el ile Başbağlar’da tetiği çeken elin aynı olması gibi.. Biri diğerinin bahanesini, gerekçesini oluşturuyor.
Bu işin CHP’si, MHP’si yok.. Şeyh de fahişe de aynı kadroda görev yapıyor..
Farklı dillerde aynı şarkıyı söylüyorlar aslında.
Biri diğerinin varlık ve meşruiyet gerekçesini oluşturuyor.
Bir paranın iki yüzü gibi..
Sinir bozucu bir süreçten geçiyoruz, ama sabırlı olmak gerek..
“Türkiye neden böyle” sorusunun cevabı işte bu gelişmelerde gizli..
CHP anayasa değişikliğini engellemek için elinden geleni yapacak gibi. Onlar içeride, birileri dışarıda, derinlerden gelen mesajın gereğini yapıyor gibi sanki..
Bu süreçte CHP’liler de, MHP’liler de, BDP’liler de aslında millet önünde sınav veriyorlar.. Kimin bu süreçte nerede durduğunu görmek için tarihi bir fırsat doğdu.
Tarih biz yaşarken yazılıyor..
Sabırlı olmak gerekiyor. Bu olayların bu şekilde yaşanıyor olması oylamanın sonucu kadar önemli..
Yasama makamında yaşanan engellemeler, tartışmaların detaylarında derin gerçeğe ilişkin tarihi anekdotlar yakalayabilirsiniz..
Öfkelerin zail ettiği aklın hezeyanı insanın sinirlerini bozsa da, Türkiye’nin derin gerçeği bu stres ortamında deşifre oluyor..
Bu arada Danıştay’dan gelen katsayı kararı gibi, Yargıtay’dan gelen, yok denen silinti kaydın ortaya çıkması gibi.. Kim, niçin sildi o kayıtları, şimdi onu bulmak gerekiyor.. Aslan neden Perinçek’in elini öpmek istiyor, onu da çözmek gerekiyor.. Biri MHP çizgisinde dindar mesajlar veren bir sanık, ötekisi Komünist..
Sabır, sabır.. İnanın, anayasa değişikliği vesilesi ile Meclis’te yaşanan olaylar tarihi bir öneme sahip. Orada yaşananlar, sarfedilen sözler, bugün olduğu gibi, gelecekte de Türkiye’deki darbe tarihinin, hukuk devleti mücadelesinin tarihini yazmak isteyenler için eşsiz öneme sahip belgeler.. Tarih biz yaşarken yazılıyor.. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız..
Bu gerçekler ışığında insanların siyasi tercihleri şekillenecek.
Bana kalırsa CHP de, MHP de, BDP de, hep birlikte AK Parti’nin değirmenine su taşıyorlar..
Ne o öyle “savaş” tartışmaları.. O “gensoru” girişimleri.. Genel Kurul’dan kaçmalar.. Öfkelerinden ne yaptıklarını bilmiyorlar, bu yaptıklarının dışarıdan bakıldığında nasıl görüldüğünü pek bilmiyorlar anlaşılan..
Ama öğrenecekler. Keskin sirke politikasının küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramadığını görecekler..
Şunlara bakar mısınız, Meclis çatısı altında darbeye, darbecilere destek vermek için nasıl çırpınıyorlar. Hukuka, adalete, barışa karşı nasıl bir tavır içindeler..
AK Parti, bütün bunlara rağmen yine bu kadar şeyi iyi başarmış..
İçeride, dışarıda, ekonomide, teröre karşı, mafiaya karşı..
Baksanıza bir katsayı konusunda neler yaşandı..
Başörtüsü konusunun niçin çözülemediği şimdi daha iyi anlaşılıyor..
Herkes, yedekleri dahil “topyekûn savaş” için düğmeye batılar sanki..
Kimi sureti haktan görünerek, dindarları iktidara karşı kışkırtma çabasında, kimi milliyetçi duyguları harekete geçirmeye çalışıyor, kimi şehid ailelerinden dem vuruyor. Kimi laikleri harekete geçirmeye çalışıyor.. Kimi sendikaları kışkırtıyor, kimi esnafı, kimi işsizleri iktidara karşı harekete geçirmeye çalışıyor.. Bütün bu sorunların nereden kaynaklandığı belli değil mi?
Kendi günahlarının faturasını iktidara ödetmeye çalışıyorlar.
Ama artık bu militanlar kendi ailelerini bile ikna edemeyecek hale düştüler.. Toplumun önüne çıkacak güçleri yok.. Öfkeli tavırları, en yakınlarının bile etraflarından dağılmalarına sebep oluyor.. Ne yapacaklarını kendileri de bilmiyor ve kendi aralarında da tartışıyorlar. Uzlaşamıyorlar..
Şaşaladılar, suçluyu ihbar ediyorsun, suçluyu değil, ihbar edeni cezalandıran bir kafa bunların kafası.. Ortaya belge koyuyorsun, belgeye bakmıyorlar, belgeyi ortaya koyanın peşine düşüyorlar..
Bazı gerçeklerin anlaşılması için bu olayların yaşanması gerekiyordu..
Bu süreçte, Baykal ve Bahçeli’nin üslûbu, ne kadar can sıkıcı olursa olsun, gerçeğin anlaşılmasını zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı bir rol oynamaktadır.. Bırakın konuşsunlar. Daha çok konuşsunlar, tehdit etsinler, hakaret etsinler. Sonunda her söyledikleri söz, aleyhlerine bir delil oluşturmuyor mu?
Onlar da bir şeylerin ellerinden gittiğinin farkındalar.. Gelecek için bir iddiaları yok. Geçmişi de sahiplenemiyorlar. CHP kendi geçmişini sahiplenebilir mi mesela. Asla! Bugün ise suçüstü oldular.. Şecaat arzederken kendi günahlarını sayıp döküyorlar..
Bir gün onlar da gerçeği anlayacaklar. Belki o zaman fazla nefesleri de kalmayacak. Mahcup bir şekilde sessizce kalabalıklar arasından geçip kendi uzletlerine çekilecek, bir süre fırsat bekledikten sonra, belki hatıralarını yazarken mahcup bir şekilde pişmanlıklarını dile getireceklerdir..
Bugün ne kadar çok konuşurlar ve çırpınırlarsa, yarınki pişmanlıkları ve mahcubiyetleri o kadar büyük olacak.
Selam ve dua ile.
VAKİT