Türkiye’de bulunan göçmen, mülteci veya sığınmacılara karşı artan ırkçı ve ayrımcı uygulamalar hız kesmeden devam ediyor.
Irkçı partilerin popülist söylemlerle körüklediği yabancı düşmanlığı, ötekiye tahammül etmeyen çevreler tarafından daha da vahim bir duruma getirildi.
Başta Suriyeliler olmak üzere muhtelif sebeplerden dolayı Türkiye’ye sığınan mülteciler aleyhinde karalama kampanyaları yürütülüyor, sistematik yalanlar üretiliyor.
Suriyeli mültecilerin geldiği günden bu yana ırkçı tutumlarını değiştirmeyen kesimlerin tavrı anlaşılır iken karalama kampanyasının ikna ettiği muhafazakâr ve mütedeyyinlerin değişen tavrı ise son derece düşündürücüdür.
Esed rejiminin halkına karşı savaş başlattığı 2011 yılından beri Suriyeli muhacirlere ensar olan hükümetin bile şimdilerde etkisini daha da hissettiren ırkçı atmosfer karşısında pasif bir tutum sergilediği görülüyor.
CHP ve İY Parti gibi ırkçı partilerin sürekli dilendirdiği mülteci düşmanlığına cevap veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz seçimi kazandığımızda mültecileri ülkelerine göndereceğiz' diyorlar. Biz göndermeyeceğiz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Ensarın ne olduğunu biliyoruz. Bundan tedirgin değiliz. Sevgili milletimize sesleniyorum. Sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilirler. Ama unutmayın bunun ecri çok büyüktür. Biz her zaman düşmüşün yanında olduk. Bunlar kendilerini öldürmeye gelen katillerden kaçıyorlar ve bize geliyorlar. Biz gönlümüzü açacağız. Kendi insanımız içinde de hiç kimseyi mahzun, kalbi kırık bırakmayacağız.” ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan, her ne kadar konuşmalarının satır aralarında Suriyeli muhacirleri sahiplendiğini söylese de Göç İdaresi Başkanlığı, Geri Gönderme Merkezleri ve emniyet müdürlükleri gibi kurumlarda yaşanan vakalar, durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor.
Bilindiği Göç İdaresi Başkanlığı, her hafta göçmenlerle ilgili istatistikler paylaşıyor. İlk başlarda haftada yaklaşık 2 bin kişiyi sınır dışı edilirken, şimdilerde ise bu sayı 4 binlere ulaşmış vaziyette.
Başkanlığın son olarak paylaştığı verilere bakılırsa bu yıl 40 binden fazla Suriyeli muhacirin sınır edildiği tahmin ediliyor. Başkanlığın paylaştığı verilere göre, bu yılın başından beri 119 bin 817 göçmen sınır dışı edildi. Bunlardan 66 bin 534’ü Afgan, 12 bin 385’i Pakistanlı olmak üzere 78 bin 919’nun uyruğu belirtilirken, 40 bin 898 kişinin uyruğu da belirtilmedi. 2016’dan beri ise 445 bin 326 göçmen deport edildi.
Son zamanlarda Suriyeli muhacirlerin Geri Gönderme Merkezlerine gönderildiği ve oradan da sınır dışı edildiğine ilişkin çok sayıda vakaya şahit olduk. Basit bir adli vakada bile ilgili kurumların eline düşen mülteciler, sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Göç İdaresi Başkanlığının sadece kaçak yollarla gelen ve sorun çıkaran göçmenlerin sınır dışı edildiği açıklaması gerçeklerle pek uyuşmuyor. Başkanlığın haftalık, aylık ve yıllık olarak hedeflediği sınır dışı etme skorlarını tutturma yönündeki şüpheler artıyor.
Bu bağlamda, hükümetin her fırsatta şimdiye kadar 500 binden fazla Suriyeli sığınmacının gönüllü şekilde Suriye’ye döndüğü ve bu sayının 1 milyon 500 bine çıkacağı yönündeki retoriğinin sorgulanması gerekiyor. Bu insanlar gerçekten gönüllü mü gitti? Yoksa gitmeye mi zorlandılar? Savaş ve katliam politikasının sürdüğü Suriye’ye geri dönüşlerin mümkün olmadığı ve hiçbir Suriyelinin yıkımın izlerinin tüm hatlarıyla göründüğü ülkeye gönüllü olarak gitmek istemediği aşikar.
Durum böyle iken Göç İdaresi Başkanlığı ve Geri Gönderme Merkezlerindeki bürokratların sınır dışı etme politikalarıyla çok sayıda kişiyi mağdur ettiği bir gerçek. Şimdiye kadar muhacirlere kol kanat geren iktidarın ilgili kurumlarda çalışan bürokratların keyfi davranmasının önüne geçecek adımlar atması yaşanan mağduriyetlerin azaltılmasında hayati önemi haizdir. Yeni mağduriyetlerin yaşanmaması için mücadele etmek hem insani hem de İslami bir vazifedir. Zira, mültecileri ölüm diyarlarına gönderen mantaliteye karşı mücadele hepimizin sorumluluğudur.