Filistin Enformasyon Merkezinin Haberi:
Bölgesel ve uluslararası birçok çevrenin hararetli teşvikiyle, Gazze üzerindeki kuşatmayı kaldırma girişimlerinin sonuçsuz kalmasından sonra, Türkiye ile işgal rejimi İsrail’in çıkarları yeniden kesişti.
Türkiye-İsrail ilişkileri, Gazze kuşatmasını kırmak için 581 aktivistle yola çıkan ve Gazze açıklarında uluslararası sularda seyreden filoda yer alan Mavi Marmara gemisinin işgal güçlerinin korsanca saldırısına maruz kalıp Türkiyeli 10 kişinin şehit edilmesi üzerine kesilmişti.
İlişkilerin düzelmesi için Türkiye, işgalci rejimin özür dilemesini, şehitler için tazminat ödemesini ve Gazze üzerindeki kuşatmayı kaldırmasını şart koşuyordu.
Birçok tarafın arabuluculuğuyla İsrail’in özür dilemeyi, şehitlerin yakınlarına 20 milyon dolar tazminat ödemeyi ve Gazze kuşatmasını hafifletmeyi kabul etmesi üzerine iki ülke arasında anlaşma sağlandı.
Anlaşmanın duyurulmasından sonra Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım Ankara’da, Siyonist Başbakan Benyamin Netanyahu da Roma’da eş zamanlı olarak anlaşmayla ilgili bilgi verip, ilişkilerin düzeldiğini; bunun sonucunda büyükelçilerin atanacağını ve yardım gemilerinin de kuşatma altındaki Gazze’ye ulaştırılacağını duyurdular.
En kârlı kim çıktı?
Ortadoğu’da oynanan satranca baktığımızda bu anlaşmada hem İsrail’in hem de Türkiye’nin ilişkilerin düzelmesiyle kâr ettiğini söyleyebiliriz. Bir tarafın mutlak kâr ettiğini söylemek zor görünüyor.
Siyonist işgal rejimi konusunda uzman olan Dr. Naci El-Bata Filistin Enformasyon Merkezi’ne yaptığı değerlendirmede “Konuya siyah beyaz mantığıyla bakmamak gerekir. İki taraf da bundan kazançlı çıktı. Bölgedeki sorunlar nedeniyle İsrail kriz ve yalnızlık yaşarken, işlediği cinayetler nedeniyle yargılanma korkusu taşıyordu. Türkiye ise daha çok Batı siyasetine girme ihtiyacı hissediyor” dedi.
İşgal rejimi konusunda uzman olan araştırmacı Muhammed Muslih, Dr. Naci’ye katılırken, anlaşmada iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğunu, güvenlik, ekonomik ve siyasi olarak stratejik çıkarlarının NATO sisteminin bir parçası olduğunu söyledi.
Muslih değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“İçerde çalkantı yaşayan, dışarıda ise Avrupa’dan uzaklaşan Adalet ve Kalkınma Partisi, İsrail ile yaptığı bu anlaşma ile daha uzun süre iktidar kalacaktır. Diğer taraftan Türkiye’nin, başta Filistin davası olmak üzere Ortadoğu’daki sorunlarda rol almaya ihtiyacı vardır.”
Anlaşmadan Netanyahu istifade eder
Netanyahu bu anlaşmayla konumunu daha da güçlendirdi. Çünkü kendisi, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Gazze’ye açtığı savaşta Türkiye’nin Gazze üzerindeki etkisini müşahede ettikten sonra bölgesel olarak Türkiye’nin her yönüyle kendisi için önemli olduğunu görmüştür.
Filistin Enformasyon Merkezi’ne konuyu değerlendiren araştırmacı yazar Muslih, İsrail’in yıllardır işlediği cinayetler nedeniyle uluslararası arenada ciddi bir boykot yaşıyorken, Amerika’nın da güvenlik ve ekonomik çıkarları için bölgedeki iki müttefikinin uzlaşması için sürekli baskı yaptığını belirtti ve “İsrail daha önce silah ve yedek parça sattığı, güçlü ekonomik ve turizm ilişkilerinin olduğu, güçlü bir ortağını ve stratejik müttefikini geri aldı” ifadesini kullandı.
Gazze ve tüneller
Türkiye’den gelecek ilk yardım, birinci derecede insani, ikinci derecede ise gelecek itibariyle siyasidir. Günler önce anlaşma için Türkiye’nin, Gazze’de yaşanan insani krizleri çözmek için elektrik santrali kurma, deniz suyunu arıtma ve Ashdod Limanı üzerinden Gazze’ye insani yardım ulaştırma konularında ısrar ettiğiyle ilgili haberler çıkmıştı.
Naci El-Batta yaptığı değerlendirmede “Türkiye yüksek çıkarlarına uygun hareket ediyor. Gazze için birçok Filistinlinin yapmadığını yaptı. Gazze kuşatmasını yarması sağlık, su ve elektrik alanında olmuştur” dedi.
Başka gözlemciler ise İsrail’in Türkiye’nin ısrarla vurguladığı Gazze kuşatmasını hafifletme şartını, kayıp askerlerle ilgili görüşmelere başlamadan ve Gazze üzerindeki güvenlik kordonunu konuşmadan kabul etmesinin Hamas’a dönük bir jest olduğunu söylüyorlar. Zaten bu konular Türkiye ve Katar üzerinden tartışılmaya başlanmış bile.
Muslih yaptığı değerlendirmenin devamında, Hamas hareketinin çevresine örülen güvenlik kordonunun hafifletilmesine ihtiyacının olduğunu, varılan anlaşmanın Türkiye’nin de bölgedeki konumunu güçlendirdiğini söyledi.