Türkiye ekonomisi: Ya Suriyeliler giderse?

Türkiyeli ve Suriyeli ekonomi uzmanlarına göre çabuk öğrenen ve kalifiye Suriyeli işgücünün Türkiye ekonomisine katkısı kaybedilemeyecek kadar değerli.

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Resmi rakamlar, Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye göç etmelerinden bu yana Türkiye ekonomisinde istikrarlı bir büyüme gösterse de Suriyelileri bu ekonomik büyümeye dahil etmeyen yetkililerin tavrı ve göçmenlere dönük ırkçı söylemlere karşı duramaması dikkat çekiyor.

Suriyelilerin Türkiye’den ayrılması ile beraber göçmenlerin aktif olduğu iş sektörleri üzerinde ne gibi bir etkisi olacağı henüz net olarak belirlenemiyor. Yabancı iş gücünün kaydedilmemesi de istatistiklerin oluşmamasına neden oluyor.

Ekonomi uzmanları, Suriyelilerin kaybedilmesinin; Türkiyelilerin zorluğundan dolayı uzak durdukları bazı meslek ve sektörleri olumsuz etkileyeceğini belirtiyor.

Suriyeli gazeteci Enab Baladi hazırladığı dosyada ekonomi uzmanları, siyasiler ve araştırmacılarla yaptığı röportajlar üzerinden 'Türkiye’deki Suriyelilerin ekonomiye olan etkisini' değerlendiriyor.

‘Türkiye ekonomisinin Suriyelilerin göçü öncesi ve sonrasında tanık olduğu dönüşüm ve Suriyeli işgücünün ortadan kalkması Türkiye ekonomisi için endişe oluşturuyor mu?’ sorusuna yanıt aranan dosyayı Haksöz Haber okurları için çevirdik.

Türkiye’nin 25 yıllık eğitim sürecine tabi tuttuğu gençlerini, usta-çırak ilişkisinden uzak, temel mesleki becerilerden yoksun devasa bir kitle haline geldiği görülüyor. Teorik çalışmalara sıkışan ve pratikle buluşamayan gençler, mezun olduklarında iş arayışına düştüğü gibi okuduğu bölüm üzerine de çalışamama/iş bulamama sorunu ile karşılaşıyor. Nitelikli insan gücünün hızla düştüğü Türkiye’de, kimi (kötülenen) mesleklerin yabancılara layık olduğu düşüncesinin yerleşmeye başladığı bir atmosfer oluştu.  

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, iktidara geldikten sonra bu konuyu düzeltmeye çalışsa da yeterli bir başarı sağlayamadı. Enab Baladi'ye konuşan MÜSİAD üyesi Alaeddin Şengüler, hükümetin ‘Suriyelilerin mihenk taşı olduğu piyasada’ bir boşluk yaratan üniversiteler ve enstitüler kurmaya odaklandığını' düşünüyor.

Şengüler, Erdoğan'ın Suriyelileri Muhacir ve Ensar söylemi üzerinden ele aldığına dikkat çekerek bunun, “(muhacirlerin) Suriyelilerin (ensara verebileceği) katkılara karşılık olduğuna inanıyor” diyor.

Şengüler, bu tutumun Türkiye’deki halkın geniş bir kesiminin davranışına tekabül etmemiş olduğunu düşündüğünü belirterek, bu durumun tam tersi bir söylemin ortaya çıkarıldığını düşünüyor. Şengüler, ‘Suriyelilerin halkın vergilerinden elde edilen devlet sübvansiyonlarıyla yaşadığı inancı güçleniyor’ diyor.

Şengüler ayrıca, Türkiye devletinin sığınmacılara barınma karşılığında aldığı dış yardımın onlara manevi zarar veren miktarının vurgulanmamasını ve Suriyeli sığınmacılara harcanan miktarlara ilişkin açıklamaların, Türkiye'deki mültecilerin barınmasıyla çelişen açık bir yanılgı barındırdığını ifade ederek bu sorunun giderilmemiş olmasını eleştiriyor.

"Ekonomi, Türkiye'nin sayı ve beceri bakımından yeterli olmamasından değil, Suriyelilerin işgal ettiği sektörlerin terk edilmesinden dolayı; ‘Türkiyelilerin zamana ihtiyaç duyan bir tür pasifliğe neden olduğu’ için olumsuz etkilenecektir. Özellikle bu durum işverenlere zarar verecek bir güçtür.”

Nefret söyleminin ‘Suriyelilerin emekleri’ üzerindeki etkisi

Fabrika ve atölye sahipleri, Suriyeli işçi sayısının azalması nedeniyle boş tesislerinin resimlerini paylaşarak, ‘kötü söylemin ekonomik sonuçlarından kötü etkilendiklerini’ ifade ediyor.

Artan nefret söylemi, sürekli kısıtlamalar ve 'gönüllü geri dönüş' planı kapsamında rastgele sınır dışı etme kampanyalarının tırmanması sonucunda, yaşam koşullarının devam eden kötüleşmesine ek olarak, Türkiye'deki binlerce Suriyeli mülteci başka bir sığınma yeri aramaya zorlandı.

2011'de Suriye devriminin başlamasından bu yana, yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci, ülkelerinde kaybettikleri istikrar ve güvenliği aramak için Türkiye'ye göç etti.

Yıllarca kayıplarını telafi etme girişimleri ve çeşitli alanlarda çalıştıktan sonra, Türkiye'deki çoğu Suriyeli mülteci için bir istikrar durumuna ulaşma girişimleri zamanla bir hayal haline geldi.

Dört ay içerisinde geçici koruma kartına (Kimlik) sahip Suriyeli sayısı 105.778 kişi azaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen Mayıs ayında 1 milyon mülteciyi iade etme projesini duyurduğunda, Suriyelilerin sayısı 3.761.267 Suriyeli mülteciye ulaştı.

Ayrıca Türkiye Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün son istatistiklerine göre, Türkiye'de geçici koruma kartı alan Suriyeli sayısı 3.656.157 kişi olarak belirlendi.

Suriyelilerin iki seçeneği var

Pek çok faktör Türkiye'deki Suriyeli sayısının azalmasına neden oldu. Orta sınıf ve altı için yeri doldurulamaz iki yol ortaya çıktı: "Gönüllü geri dönüş" ya da Avrupa'ya yasadışı göç.

“Yürüdüğümüz yol ölüm yoludur ama bu ülkede yavaş ölüm korkusu, insanları ileriye doğru itiyor” diyen 24 yaşındaki Mahmud Maaravi, bu sözlerle Türkiye'de güvenli bir gelecek elde etme ümidini kaybettiğini aktarıyor ve yasadışı göç yolunu neden seçmiş olduğunu ifade etmiş oluyor.

İstanbul ve Bursa arasında hareket eden ve seyahat izni olmadığı için sınır dışı edilmenin tehlikelerini göz önünde bulundurarak iyi bir iş fırsatı arayan Mahmud, "Bursa şehrinin Kimliği" ni (Geçici) taşırken bu risk altında dört yıl geçirdi.

Bursa'da iş bulduktan sonra çalıştığı bir nakliye firması üzerinden defalarca denemesine rağmen çalışma izni alamadı.

Mahmud, "Türkiye'den ayrıldım çünkü kendimi yeniden insan gibi hissetmeye, ırkçılık ve kısıtlamalara maruz kaldıktan sonra beni kabul edecek insanlarla tanışmaya ihtiyacım vardı" diyor ve ekliyordu: “Devletlerarası hareketin yasaklanması, bana göre bir 'hareketsizleştirme' yöntemidir.”

Bu sert güdüler, Avrupa'ya yasadışı göç yolunu seçen çoğu genç Suriyeli için ortak bir noktayı işaret ediyor.

Yüzlerce insan Suriye'ye geri döndü, kimisi öldürüldü, kimisi kayboldu ve bir çoğu Suriyeli mültecilere hayatın çeşitli alanlarında yaşatılan kısıtlamaların ardından çeşitli şekillerde ve farklı nedenlerle sınır dışı edilerek sürüldü.

Bazıları ise kalmayı denedi. Ancak kendilerine uygulanan kısıtlamalardan kaçmak mümkün olmayan bir hal aldı. Her yerde çok farklı şekillerde ırkçılığa ve dışlanmaya maruz kaldılar. Birçoğu yine göç ederek Suriye’nin muhalif bölgelerine geçmeye karar verdi. Kaçınılmaz bir kader ve tek seçenek olarak dayatılan “Suriye’ye geri dönüş…”

Harmun Çağdaş Araştırmalar Merkezi tarafından yürütülen “Gönüllü Geri Dönüş ve Türkiye'deki Suriyeli Mülteci Gerçeği” başlıklı bir çalışma da dahil olmak üzere, birçok araştırma sonucunda ortaya çıkan sonuçlar bu şekildeydi. 

Sömürü ve açığı doldurma

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Mart 2020'de Suriyeli işçilerin Türkiye'ye sığındıkları yıllar boyunca ekonominin büyümesine katkıda bulunduğunu ve 2017'den bu yana Türkiye pazarındaki işçi sayısının yaklaşık bir milyon Suriyeliye ulaştığını açıkladı.

ILO raporu, Suriyelilerin yaşam ve çalışma koşulları, olası iç göç kalıpları ve mültecilere çalışma izni sağlamanın etkileri hakkında istatistikler sağlayarak bu bilgi boşluğunu tam olarak doldurmayı amaçladı. Türkiye’nin bir türlü ortaya çıkarmaktan kaçındığı verileri…

Türkiye ayrıca, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde, ekonomideki kademeli toparlanmanın ardından 2020 yılının aynı dönemine göre %7,4 ile Yirmiler Grubu (G20) ülkeleri arasında en yüksek ekonomik büyüme seviyesini kaydetti. Covid-19 salgınının getirdiği kısıtlamaların kaldırılmasıyla büyüme rakamları da artışa geçti.

Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre, Suriyelilerin %97'si çalışma izni olmadan çalışırken, Türkiye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2019 yılına kadar (bakanlığın son raporu) Suriyeliler için yaklaşık 140.000 çalışma izni yayınladı.

Geçici koruma kartına (Kimlik) sahip Suriyelilerin, Türkiye'de Suriye ilticasının başlamasından beş yıldan fazla bir süre sonra, 15 Ocak 2016'ya kadar çalışma izni almalarına izin verilmedi ve Suriyeliler sosyal güvenceleri olmadan çalışmaya zorlandı.

Türkiyeli işverenler, Suriyelilerin en büyük bölümünü sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olmadıkları için sömürdü ve bu da onları ücret ve çalışma hakları açısından birçok avantajdan mahrum etti.

Umran Merkezi araştırmacısı Muhammad El-Abdullah, Enab Baladi'ye bu durumu şöyle anlatıyor: “Suriyeli işçilerin bir bölümünün insani yardıma erişimleri ve bunu durdurma korkusuyla ilgili nedenlerle kendilerini sosyal güvenliğe kaydettirmekten kaçındığını biliyoruz. Bu durum Türkiye’deki kimi kesimlerin Türkiye’deki ekonomik kötüleşmeyi Suriyelilerin çalışmalarına bağladığı bir atmosferi meydana getirdiği görüldü. Kötüleşen yaşam koşulları üzerindeki etkileriyle suçlanan Suriyelilere karşı büyük bir medya seferberliği de başlatıldı.”

Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre, işsizlik oranı, 2010'da %11,9'a kıyasla 2021'de %12'ye ulaştığı için Suriyelilerin gelişinden fiilen etkilenmedi.

El-Abdullah, Suriyeli emeğin etkisini derinleştiren şeyin, Türkiyeli işçilerinin %60'ından fazlasının kayıt dışı işçi olarak sınıflandırılması nedeniyle, uluslararası sınıflandırmada alt sıralarda yer alan Türk işgücü piyasasının doğası olduğuna inanıyor. El-Abdullah, "Bu, Suriyeli emeğin bu pazardaki gerçekliğine doğrudan yansıdı ve Türk toplumunda buna karşı bu tarz olumsuz sosyal gerilemelere yol açtı" dedi.

Türkiye, "İşçi Hakları Çöküyor" başlığı altında, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun dünya genelinde işçilere yönelik ihlalleri belgeleyen 2022 yılı raporunda yer alan 148 ülke arasında işçi haklarını en çok ihlal eden ülkeler arasında onuncu sırada yer aldı.

Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre, Suriyeli işçilerin çoğu asgari ücretle çalışırken, Suriyelilerin işi Türkiyeli işçilerin çalışmaktan kaçındığı hazır giyim, ticaret, yasal evrak çıkarma, inşaat ve tarım sektörlerinde yoğunlaştı. El-Abdullah, “Suriyelilerin bu "eksiği" kapatması gerekiyordu.” dedi.

Suriyelilerin Türkiye ekonomisindeki rolü

Ekonomi uzmanlarına göre Türkiye büyüyen bir ekonomiye sahip bir ülke olarak kabul edildiğinden, Suriyelilerin göçü veya iş bırakması Türkiye ekonomisini çöküşe doğru götüremez.

Finans ve bankacılık bilimleri araştırmacısı Dr. Firas Şabo, Suriyelilerin yokluğunda, Afrikalı ve Asyalı işçi alternatifi bulunana kadar Türkiye ekonomisinde belirli bir süre "aksaklık" yaşanabileceğini düşünenlerden. Hızlı öğrenen kalifiye işgücünün kaybedilebileceğini ifade eden Şabo: “Bu senaryoda Türkiye ekonomisinin kaybedeceği şeyin, kalkınmada en büyük rolü oynayan, hızlı öğrenen vasıflı işçiler olduğunu fark ettim. Türkiye’nin yasaları, Suriyelilerin işgücü piyasasına girmelerini sağlayacak çalışma izinleri almalarını şart koşuyor ve Türkiye Çalışma Bakanlığı Türkiye'deki herhangi bir bağımsız işletme sahibi için çalışma izni başvurusu yapmayı bir görev haline getiriyor. Bu durumda da geçici koruma kartına sahip Suriyeliler, kartlarını aldıkları bölgenin dışında çalışamıyorlar.”

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin İnsan Hakları Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Yasin Aktay, Enab Baladi'nin Suriyelilerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisiyle ilgili sorusuna yanıt olarak, "Suriyelilerin ekonomiye katkısı sadece işgücü piyasasıyla sınırlı kalmadığını, Türk şirketlerindeki Suriyeli çalışanlar aracılığıyla Türk ürünlerinin Arap pazarına ihraç edilmesinde büyük rol oynadıklarını" söyledi.

Suriyeli şirketler büyümeye katkı sağladı

Araştırmacı Muhammad El-Abdullah'a göre, Suriyeli sermayeciler Türkiye'ye 10 milyar dolardan fazla yatırım yaptıkları için Türkiye'nin birçok şehrinde çeşitli ekonomik sektörlerde hareketlilik sağladı. Türkiye ekonomisinin büyümesinde önemli bir rol oynayan Suriyeli işadamlarının haliyle Türkiye ekonomisinde belli bir pazar payı da oluştu.

El-Abdullah Türkiye’deki gazetelerden aktarımla; ‘Mart 2021 itibariyle Türkiye'deki Suriyeli şirketlerin sayısı yaklaşık 20.000 küçük ve orta ölçekli şirkete ulaştı’ bilgisini paylaşarak, “Ocak ayı itibarıyla Suriyelilere ait işletmeler, Türkiyeliler de dahil olmak üzere 500.000 işçinin istihdamına katkıda bulundu” dedi.

Rakamlar, Suriyelilerin Türkiye'deki yatırımlarının 10 milyar doları aştığını, 50'den fazla ülkeye ihracat yaptıklarını ve 3 milyar dolarlık ihracat pazarı oluşturduklarını gösteriyor.

Suriyeliler sosyal sermaye ile yatırımcı çekiyorlar

Finans araştırmacısı Dr. Şabo, Suriyeli tüccarların Arap ülkelerindeki ticari ilişkilerinin temsil ettiği "sosyal sermaye" üzerinden yabancı şirket sahiplerini Türkiye'ye getirdiğinin altını çiziyor.

Türkiyelilerin bir kısmının yabancı şirketlerde istihdam edilmesini dayatan iş kanunu sayesinde Suriyeliler, şirketleri ve fabrikaları aracılığıyla Türkiyelilere iş olanakları yaratılmasına katkıda bulunuyor.

Büyük işletmeler ayrılabilir

Umran Center'da görev alan ekonomi uzmanı El-Abdullah, yatırımlarını Türkiye'ye yerleştiren ve Türkiye hükümetinden kolaylıklar alan Suriyeli sermaye sahipleri ve işadamlarının Türkiye’den ayrılmak zorunda bırakılmalarının ekonomiyi etkileyeceğini tahmin ediyor.

El-Abdullah, “Birçok Suriyeli iş adamı, 2012'den bu yana kurdukları ilişki ağını kaybetmek istememelerine ek olarak, başka bir ülkeye taşınmanın maliyetini bildikleri için oldukça tedirgin. Tarım ve inşaat gibi bazı sektörlerde işçi açığını kapatan ve Türkiye'deki işgücünün büyük bir bölümünün çalışmak istemediği meslekleri yapan Suriyelilerin kaybedilmesi kaçınılmaz olarak olumsuz ekonomik sonuçlar doğuracaktır.” dedi.  

El-Abdullah'a göre, istihdamın büyüklüğü ve sektörel dağılımı hakkında doğru ve yayınlanmış istatistiklerin ‘yokluğu’ göz önüne alındığında, Suriyelilerin ülkeden ayrılmasının Türkiye ekonomisinin geleceği üzerindeki beklenen etkilerini tahmin etmek de zorlaşıyor.

Kaynak: Enabbaladi.net

Çeviri Haberleri

Gazze Savaşı: Birleşik Krallık'taki protestolar bir fark yarattı mı?
Filistin halk direnişi nasıl küresel bir harekete dönüştü?
Gazze'de bir şehidin doğum günü kutlanıyor
İsrail, Batı Şeria'da gözaltına aldığı Filistinlilerin alınlarına sayı yazıyor
İsrail'in Lübnan ve Gazze'de artan kayıpları bu savaşın kazanılamaz olduğunun kanıtıdır