Ola Karakurt / TRT Haber
Libya’daki gayri meşru Halife Hafter yönetimi, Esed rejimi ile kurduğu yakın ilişkileri yeni seviyeye taşıdı.
Şam’da iki gün boyunca yürütülen görüşmelerden sonra iki taraf, yıllardan beri kapalı olan Şam’daki Libya Büyükelçiliği binasını Hafter yönetimine devrederek, açılışını salı günü gerçekleştirdi. Böylelikle Suriye rejimi Libya'daki Hafter yanlısı sözde hükümeti tanıyan ilk yönetim oldu.
Esed’in 2011’de Suriye’nin birçok kentinde barışçıl protestoları bastırmak için kullandığı şiddet, ülkeyi savaşa sürüklerken ülkedeki diplomatik temsilciliklerin çoğu yıllar önce kapılarını kapatmıştı.
Arap Ligi’nin Suriye üyeliğini dondurmasından sonra siyasi ve diplomatik tecrit yaşayan Esed rejimi ülkedeki elçiliklerin yeniden açılması için uzun süreden beri çaba gösteriyor.
Bu çabalar, Libya’da meşruiyet kazanmak için çırpınan darbeci general Halife Hafter cenahında yankı buldu.
Ülkenin doğusundaki sözde geçici Hükümet Esed rejimi ile yakın temasa geçti.
Sözde Başbakan Yardımcısı Abdürrahman Uhayriş ve beraberindeki heyet, Beşşar Esed tarafından başkanlık sarayında ağırlandı.
Suriye Haber Ajansı (SANA), görüşmede iki ülkenin “terörle mücadele ve her türlü dış müdahaleye karşı verilen savaşın ele alındığını” duyurdu.
Bingazi merkezli 218 TV’nin haberine göre, rejimin Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile Şam’da temaslarda bulunan Hafter hükümeti heyeti arasında karşılıklı konsolosluk açılmasını da içeren 46 protokol imzalandı.
Protokollerin, iki ülke topraklarının egemenliği ve "başta Türkiye olmak üzere yabancı ülkelerin operasyonları konusunda koordinasyon ve iş birliğini de içerdiği" kaydedildi.
Bu görüşmeden bir gün sonra Şam’ın elit mahallelerinden birinde bulunan Libya Elçiliğinin açılışı kameraların önünde gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasında Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, iki tarafın Türkiye’ye karşı sadece koordinasyon yürütmekle yetinmeyip "tamamen bütünleşmiş bir duruş sergileyeceğini" ifade etti.
Hafter yanlısı hükümette sözde Dışişleri Bakanı Abdülhadi Huveyc ise Suriye’nin diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerinin yeniden normalleştirilmesi için her türlü desteği vereceğini belirtti.
Mısır ve BAE rolü
Libya’daki darbeci general Halife Hafter yanlısı Tobruk hükümeti ile Suriye rejimi arasındaki yakınlaşmada Mısır ve Birleşik Arap Emirliklerinin rolü çok önemli.
Mısır’da 2013’te darbeyle işbaşına gelen Abdülfettah Sisi, Esed rejimi ile yeniden ilişki kuran Arap liderlerinin başında geliyor.
Suriye Ulusal Güvenlik Sorumlusu Ali Memlük 2018’de Kahire’ye gerçekleştirdiği ziyaretle, iki ülke arasındaki üst düzey temasları gözler önüne sermişti.
Birleşik Arap Emirlikleri de Şam’da elçiliğini yeniden açmıştı
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suriye’de savaşın başlaması ve Esed rejiminin Arap Ligi’ndeki üyeliğinin askıya alınmasından sonra kapattığı Şam elçiliğini 2018’de yeniden açmıştı.
Esed yönetimindeki Suriye’nin Arap Ligi’ne üyeliğinin yeniden aktifleştirilmesi için çabaların olduğu yönündeki söylentilerle eş zamanlı olarak gelen BAE’nin bu adımı, Abu Dabi’nin Esed rejimine desteğini ortaya koydu.
Şam’daki elçiliğini yeniden açan bir diğer Arap ülkesi ise Bahreyn. Benzer bir adımı atacağı zaman zaman iddia edilen Suudi Arabistan ise resmi olarak böyle bir kararı almış değil.
Suudi Arabistan Suriye’de savaşın başlamasından sonra muhalifleri destekledi. Esed’in yönetimi bırakmak zorunda olduğunu sık sık ifade etti. Ancak son 2 yılda Suudi Arabistan’ın Esed’e karşı tutumunda bir yumuşama gözlemlendi. Uzmanlar, rejimi temsil eden bazı heyetlerin Riyad’da düzenlenen faaliyetlere davet edilmesini bu yönde yorumluyor.
"Kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar"
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Veysel Kurt, Hafter hükümetinin uluslararası tanınırlığı olmadığı için herhangi bir ülkede büyükelçilik açma yetkisinin olmadığının altını çizdi.
Kurt, bu hamlenin arkasındaki nedenleri şöyle açıklıyor:
"Bu adımın arkasındaki neden; hem kendilerini meşrulaştırmaya çalışmak hem de Esed rejimi ile Hafter arasında özellikle karşılıklı olarak milisler üzerinden yardımlaşma, yani bir takım Hafter’e bağlı milislerin gerektiğinde Suriye’ye gelmesi, Suriye rejimine bağlı milislerin de Libya’ya gidip Hafter’e askeri destek vermeleri için atılmış bir adım aslında. Bu resmi bir adım değil fakat tam da zikrettiğim bu alışverişi gerçekleştirmek ve üstünü örtmek için atılmış bir adım olduğunu düşünüyorum."
"Paralı askerlerin finansmanı BAE'den"
Kurt'a göre, Esed ile Hafter hükümeti arasındaki yakınlaşmada hem Mısır'ın hem BAE'nin etkisi kritik:
"Mısır özellikle Arap Birliği (Arap Ligi) üzerinden bütün Arap ülkelerini ve liderlerini kendi pozisyonunda tutmak için ciddi bir çaba sarf ediyor. Hafter zaten Mısır’ın en yakın müttefiklerinden birisi. Dolayısıyla Mısır’ın Hafter ile Suriye arasındaki ilişkiyi destekliyor olması önemli.
Fakat burada Hafter ile Suriye rejimi arasındaki ilişkinin esas destekçisinin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğunu unutmayalım. Muhtemelen bu iki aktör arasındaki ilişkinin bütün finansal boyutu BAE tarafından karşılanacak. Başka bir deyişle Suriye’den Libya’ya taşınacak olan milislerin özellikle Wagner grubu altında organizasyonunun sağlanması ve bunun finansman boyutu BAE karşılayacak."
"Türkiye karşıtlığı ciddi bir motivasyon"
Orta Doğu'da diktatöryel rejimlerin yeniden iktidara gelmesini isteyen blokun Türkiye'yi engel olarak gördüğünü belirten Kurt, bu blokun politikasını Türkiye karşıtlığı üzerinden kurduğunu ifade etti:
"BAE, Mısır ve Hafter ekseninde, buna Suriye rejimini de ekleyebiliriz, tabii ki Türkiye karşıtlığı ciddi bir motivasyon oluşturuyor. Çünkü Arap isyanlarının yani halk iradesinin kırılması ve yeniden diktatöryel rejimlerin iktidara gelmesi için bu blok ciddi bir şekilde uğraşıyor.
Bunun önündeki en önemli engel olarak Türkiye'yi görüyorlar. Haliyle kendi hedeflerine ulaşmak için bütün politikalarını Türkiye karşıtlığı üzerinden kurmaları tabii ki tesadüf değil."
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan da söz konusu blokun Türkiye karşıtlığından yola çıkarak bölgede politika geliştirdiği kanısında:
"Orta Doğu’da Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’ın oluşturduğu yeni bir eksen oluşmuş durumda. Bu 3 aktör Orta Doğu’nun farklı bölgelerinde benzer, paralel politikalar takip ediyorlar.
Bu 3 aktörün Orta Doğu’da rekabet ettiği ve üzerinde uzlaştığı konulardan biri Türkiye ile mücadele konusu. Bu açıdan Orta Doğu’nun çeşitli sorunlarında farklı alanlarında Türkiye ile karşıt şekilde farklı aktörleri desteklediklerini şahit oluyoruz. Bunun bir örneği Libya’da yaşanıyor."
"Türkiye karşıtı blok ile Esed arasında doğal bir ittifak"
Oytun, Libya'da darbeci genral Halife Hafter'in yanında yer alan Türkiye karşıtı blokun Esed ile yakınlaşmasının anlaşılabilir olduğunu ifade etti:
"Türkiye’nin Trablus hükümetinin yanında yer almasına karşılık, bu her 3 aktörün, Trablus hükümetini devirmek için çaba sarf eden darbeci Hafter güçlerinin arkasındaki temel güçler olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki etkisini kırmayı hedefleyen bu eksenin, Suriye rejimi ile yakınlaşması ve onunla ilişkilerini geliştirmesi gayet anlaşılabilir. Bu büyük ölçüde Türkiye’yi dengelemeye ve onun bölgedeki nüfuzunu, sahadaki etkinliğini kırmaya dönük bir çaba.
Suriye rejimi ile Türkiye arasında, Suriye krizinin başladığı tarihten bu yana giderek derinleşen bir kriz var. Hatta İdlib üzerinden bir çatışma durumu söz konusu. Buna bağlı olarak Suriye rejimi ile Türkiye karşıtı eksen arasında doğal bir ittifak ortaya çıkmış durumda."
"Birbirlerine meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar"
Oytun'a göre, Esed ile Hafter arasındaki iş birliğinin bir diğer sebebi ise her iki tarafın meşruiyet arayışı:
"Bu iş birliğini diplomatik alana da, siyasi alana da taşıma çabası var. Tobruk hükümetinin Şam’da büyükelçilik açması meselesi, ki Tobruk hükümeti uluslararası meşruiyeti olmayan, BM tarafından tanınan bir hükümet değil.
Dolayısıyla bu anlamda çok geçerliliği olmayan, tek taraflı iki ülkenin kendi arasında vardığı bir anlaşma çerçevesinde atılmış bir adım olarak görülebilir. Bu adımı, birbirlerine meşruiyet kazandırma çabası olarak okumak mümkün."
"Bu yakınlaşmanın arkasında BAE ve Mısır’ın rolü muhtemel"
Oytun iki tarafın arasındaki yakınlaşmada Mısır ve BAE'nin de rolünün olabileceğine dikkat çekiyor:
"Bu yakınlaşmada muhtemelen Mısır ve BAE’nin rolünün olması mümkün. Zira bu iki ülke, özellikle BAE, uzunca bir süre Esed rejimine karşı bir pozisyon geliştirmişken son yıllarda Şam ile ilişkilerini geliştirme çabası içerisinde ve Şam’da tekrar büyükelçilik açtı.
Bu çerçevede Mısır’ın da keza Türkiye’ye karşı hem YPG ile irtibat kurması, hem YPG ile Esed rejimi arasında irtibat sağlaması ve arabuluculuk yapması konusunda bazı çabaları söz konusu. Bu da Türkiye’yi dengelemeye dönük bir çaba.
Mısır’ın hem Hafter arkasındaki temel güçlerden biri olması hem de Mursi’den sonra Sisi yönetiminin Şam ile geliştirmeye çalıştığı daha dengeli iyi ilişkileri olması, bu iki aktörü (Libya ve Suriye) Türkiye’ye karşı bir araya getirme konusunda bir arabulucu rol üstlenmiş olması bir olasılık."