Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Adam olmak için okumayı bilmek
Ve çok küçükken çalışmayı öğrenmek gerek.
Bir çocuk vatan için kendini eğitmeli
Ve okulda çalışmayı öğrenmeli.
Vakit geldi, düzgün adımlarla yürüyelim
Genç çocuklar, asker olalım.
Sevgi, çalışmak, itaatle birlikte
İşte üç sözcük ki unutmamak gerek.
Onları unutmamak ve Fransa’ya söylemek
O’nun için çocuklar yaşamayı ve ölmeyi bilmek.
1800’lerin sonunda Fransa’daki anaokullarında en fazla söylenen “Asker Öğrenci” isimli marştan alıntılanan bu cümle ulus devletin ideolojik arka planını eğitim yoluyla nesillere aşılamaya çalışıyordu. Yeni tanrı olan devlet ve vatanı bayraklı marşlı bayramlarda “kutsamak” artık bir görevdi. Laik eğitimde Tanrı’ya ve Tanrı karşısındaki görevlere yer yoktur, ama onun yeri çocuklara benzer bir bağımlılığa götürecek olan cumhuriyetçi bir moralle “yurttaşlık ödevleriyle” doldurulmuştur.[1]
Verme sakın düşmana cennettir Anadolu
Bırakma hiçbir zaman kutsidir Ata yolu…
Yüce Cumhuriyete Ulu Tanrı diye tap;
Altıok’u kendine gökten inme Kur’an yap!...[2]
1940 senesinde yayımlanmış olan bu şiir ise Kemalist Türkiye’nin kısa bir özeti niteliğinde. Tıpkı Fransa’daki örneğe benzer bir şekilde burada da yücelik devlet ve onun inşa edilmiş kutsallarıyla ilişkilendiriliyor. Her iki örnekte de benzer bir kaygı söz konusu. Çocuk yaşta insanlara yürünecek yeni bir yolun işaretleri sunuluyor. Dünyanın değiştiği ve geçmişin değerlerinin yerine artık başka kutsalların varlığı marşlarla ve şiirlerle öğretiliyor.
Milli Eğitim denilen şeyin inşa etmeye çalıştığı insan tipinin “başarılı” örneklerine milli bayramlarda şahit oluruz. Bu yeni insan kadim bayramlardan ziyade milli bayramlara kıvançla katılan bir profile sahiptir. 29 Ekim ise şüphesiz ki Türkiye’nin yeni rejiminin ilan edildiği bayram olması hasebiyle farklı bir yere sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti 100 yıllık bir hikayeyi tamamladı. Geçmişten bugüne Türkiye toplumu bu yeni rejim sayesinde nasıl bir başarı inşa edebildi sorusu büyük boşluklar taşıyor. Aslında mesele başarılı olmak değil. Mesele insan onuru ve ahlakına uygun bir yaşam sürmemize imkan sağlayacak atmosferin mümkün olup olmadığı…
İzahı olmayan şeyin mizahı olur veciz ifadesi “milli bayramların Cumhuriyeti” olan Türkiye’nin kronik sorunlarını açıklayabilmenin tek yolu bazen. Cumhuriyet ideolojisi ve onun resmi eğitiminin tornasından geçen nesiller akıllarını Cumhuriyet kutsallarına bağlılıklarını sunmak için tabiri caizse kırmış durumdalar. Kuzey Kore olunca herkesin dalga geçtiği örnekler Türkiye’de yaşandığında ana haber bültenlerinde anchormanler tarafından büyük bir kıvançla izleyicilere sunuluyorlar.
Bir örnek Amasya’dan… TRT’deki haberi olduğu gibi aktarıyoruz:
Amasya’nın Merzifon ilçesinde yaşayan genç bir çiftçi, tarlasına traktörüyle Türk bayrağı çizdi.
Geçen yıl tarlasına traktörüne taktığı pullukla ’Cumhuriyet’ yazarken askerlerin helikopterden çektiği görüntüleri Milli Savunma Bakanlığı tarafından "Cumhuriyet sevgisini tarlasına yazacak kadar devlet ve millet sevdalısı çiftçimizi, yürekten selamlıyoruz" notuyla paylaşılan Eren Yiğit, bul yıl da aynı heyecanla tarlasına ay-yıldız işleyip Türk bayrağı çizdi.
Yakup köyünde çiftlik yaparak geçimini sağlayan 28 Ekim 1998 doğumlu Yiğit, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dediği günün yıl dönümünde doğmak benim için ayrı bir gurur verici. Bu yılda Türk bayrağımızı çizmeye çalıştım. Cumhuriyetimizin 101. yaşı kutlu olsun” diye konuştu.
Traktörüne taktığı pullukla önce cumhuriyet yazan bir sene sonra ise bayrağı toprağa işleyen çiftçiyi motive eden şey ne? Bu soru üzerinde hepimizin uzun bir süre düşünmesi gerekiyor herhalde… Bu kadar boş bir işe devletin gösterdiği ilgi de TRT’den Milli Savunma Bakanlığı’na uzanan saçmalıklar silsilesini gösteriyor.
Gerçeklikten ve anlamdan uzak işlere harcanan vakit bu işlere yüklenilen değerle yakından ilişkili. Bir yerlere yetişmek için bile saniyelerin hesabını yaptığımız bir çağda seküler kutsallar söz konusu olduğunda insan ve zaman kaybının hiçbir önemi olmuyor. Zira böylesi boş işlere gösterdiğiniz alakalı Türkiye'de el üstünde tutulmanızı sağlıyor! Türkiyelileri bu simülasyondan uyandırmanın yolu nedir bilen varsa bu tarafa gelsin...
Genç çiftçimiz şimdiden önümüzdeki sene pullukla toprağa hangi “milli kutsalı” işleyeceğini düşünmeye başlamış olmalı. Bir şeyler bulmakta çok zorlanacağını sanmıyoruz…
[1] Kürşat Bümin, Batı’da Devlet ve Çocuk, Patika Yayınları, s.82. (Asker Öğrenci şiiri de aynı eserden alınmıştır. Kürşat Bümin konu hakkındaki başka bir güzide çalışmasını okumak için: https://www.yenisafak.com/yazarlar/kursat-bumin/tarada-19-mayis-sikintisi-30647 )
[2] Güven G. Öztan, Türkiye’de Çocukluğun Politik İnşası, Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 200