Kenan Alpay’ın yorumu:
Esasen Amerika’nın Türkiye’ye sorduğu soru “gerçek bir müttefik miyiz?” sorusu değildir. En açık ve yalın haliyle Amerika’nın Türkiye’den cevabını beklediği soru “ileri karakolumuz olmaya neden itiraz ediyorsunuz?” sorusudur. Türkiye’deki vize işlemlerini askıya alma kararı ‘yumuşak bir ambargo’ sayılır ve sadece ölçüsüz değil çok daha fazlasıyla hukuksuz bir dayatma ve önü açık bir tehdittir.
Amerika ve Türkiye ilişkilerini kopma noktasına doğru sürükleyen silsile halindeki kritik gelişmeleri önemsizleştirip Büyükelçi John Bass’ın keyfi, sinsi ve Trump yönetimini de tuzağa düşüren paralel bir yapıyı işaretlemek çözüm değil, olamaz da. Kaldı ki “Amerika’yı Ankara’ya atadığı büyükelçi mi yönetiyor?” tarzındaki yaklaşımlar hızla ve en üst perdeden resmen reddedildi. Ancak Büyükelçi Bass’ın üslubu ve tavrı hiç eleştiri konusu yapılmadı. Aksine Washington yönetimi vizeleri askıya alan kararın Dışişleri, Beyaz Saray ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin koordinasyonuyla alındığını açıkça beyan etti.
Sarı Saçlı, Mavi Gözlü Yeni Kurtarıcı!
Saçma ve zararlı bir prestij tutkusu olarak tezahür eden Trump’ın Türkiye’ye yönelik yumuşak, sahiplenici ve ittifakı kuvvetlendirici bir siyaset izleyeceği vehminde ısrar etmenin hiçbir manası ve faydası bulunmadığı net olarak görülüyor. Zaten Obama-Clinton çizgisine nazaran Trump’ın Türkiye’yle daha sıkı ve verimli bir ilişki tesis edeceğine dair kimi hayal kimi uydurma ama hemen tamamı temelsiz olan izah ve analizler birer ikişer boşa çıkmıştır. Sadece medya, sermaye, diplomat, asker hatta başkan boyutunu aşan bir irade olarak Amerika Birleşik Devletleri hegemonyasına itiraz eden, uyumlu bir müttefik olmaktan imtina eden Türkiye’ye karşı adı konulmamış bir düşmanlık siyaseti izliyor. Bu sebeple resmen müttefik olan iki ülke arasında günden güne belirginleşen ölümcül bir rekabetin ve yıkıcı bir düşmanlığın pratiğe dökülüşüne şahitlik ediyoruz.
(...)
Yazının devamı için tıklayın: Türkiye Batı’dan Uzaklaşıyor mu, İtekleniyor mu?