Hamza Türkmen / Haksöz Haber
Malazgirt, Kudüs, Kosova, Preveze cephelerinde i’lâ-yı kelimetullah uğruna Haçlılara ve diğer küffara karşı İslam’ın çekilmiş kılıcı olanlar, renkleri ve dilleri farklı olsa da aynı istikametin kardeşleriydiler. Çanakkale, Bağdat, Hicaz ve Allahuekber Dağları’ndaki menzilenişleri aynı sevinçler aynı acılar içindi.
Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle aynı ilahi kitabın, aynı kıblenin, aynı safların mü’minleriydiler. Bölgesel örflerinin ve soy birlikteliklerinin ötesinde kendilerini kardeş kılan (49/10) ilahi ve üst değerlerin taşıyıcılarıydılar.
Ancak Kur’an ümmetinin medeni birlikteliğini sağlayan bağlar zayıfladıkça ve sömürgeci Batı’nın onları bir kılan Kitabları ve örnek alacakları Resul algıları üzerinde müfsid oryantalist çalışmalarını artırıp aralarında tefrikayı yaygınlaştırdıkça gücümüz düştü, rüzgarımız kesildi.
Çağın gelişen sorunları karşısında içtihad kapısını kapayan düşkünlüğümüz acıydı. Taklidçiliğe düçar olan fikir kalelerimiz bir ıslah hareketini, yeniden intifadayı alevlendiremediler. Batı’nın ve içimizden devşirdiği işbirlikçi elitlerin saldırıları ve ihanetleriyle karşılaşmıştık.