Türk usulü solculuk: “Katil ya da darbeci fark etmez ben ülke menfaatine bakarım!”

İsmail Saymaz sözleriyle Türkiye’de popüler sol söylemin tutarsızlığını; insan hakları, adalet vs. konularında duyarlılık görüntüsü altında her türlü zulme meşruiyet tanıyabilecek bir ulusalcı zihniyeti yansıtmakta.

HAKSÖZ-HABER

Türkiye’de sol genelde kendini insan hakları ve özgürlük savunuculuğu ve aynı zamanda da despotizm karşıtlığıyla tanımlar. Ne var ki pratikte kendisine karşıt düşünceler söz konusu olduğunda alabildiğine baskıcı tavırlara meylettiği, kendisine yarar sağlayacaksa darbeciliği hoş gördüğü ise iyi bilinir. 

Televizyon tartışmalarının popüler isimlerinden İsmail Saymaz da bu çizilen tabloya birebir uyumlu bir tip. Sürekli sözlerinde insan hakları duyarlılığını ve adaletsizlik içeren uygulamalara tepkili olduğunu yansıtmakla beraber, işin aslı bu tür sorunları teferruat kabilinden gördüğünü pek gizlememektedir. Pek çok sol görünümlü ulusalcıda olduğu gibi İsmail Saymaz’da da asıl belirleyici olan ulusalcılıktır. Kemalist ulusalcı yaklaşımla dünyaya baktığı için adalet ya da zulüm, hak ya da haksızlık diye bir derdi yoktur. 

Onu ilgilendiren tek şey ‘ülke menfaati’dir. Eğer ülke menfaati söz konusuysa katille işbirliği yapmak ya da darbeciyle kucaklaşmak asla sorun teşkil etmez. 

Şüphesiz “bu tutum zaten bu ülkede geniş bir kesimin yaklaşımını yansıtıyor. Bilhassa Müslümanları hedef alan zulümler söz konusu olduğunda laik kesimin tamamı zaten otomatik olarak düşman cephede yer alıyor. Dolayısıyla İsmail Saymaz üzerinde ayrıca durmak gerekmez.” denilebilir. 

Evet, doğrudur. Bu ülkede gazetecisinden siyasetçisine, akademisyeninden hatta din görevlisine kadar çok geniş bir kesimin düşüncesini, gelişmeler karşındaki tepkilerini belirleyen temel saik ulusal menfaat anlayışıdır. Ve bir şekilde bu sağlanacaksa her türlü çirkinlik, kötülük, zalimlik normal görülebilir. 

Ne var ki, ağızlarından hak, hukuk, vicdan, despotizm karşıtlığı vb. sözleri hiç düşürmeyenlerin ülke menfaati adına tüm bu sözleri berhava edecek tavırlar takınması dikkat çekicidir. Vatanseverlik adı altında savunulan bu tutum tipik bir ulus fetişizmi, ülke tapınmasıdır. Ve açık, net bir ilkesizliktir. 

İşte Saymaz’ın geçtiğimiz gün katıldığı bir televizyon programında Türkiye’nin dış politikasını eleştirme adına söyledikleri bu ilkesiz tutumu bir kere daha ortaya koymuş oldu.  

Suriye konusu görüşülürken gazeteci Süleyman Özışık ile tartışan Saymaz, "Suriye ile dost olan sayın Cumhurbaşkanıydı" dedi. Bunun üzerine konuk Özışık "Eksiğiyle söylersen sana yakışmaz. Esed kendi vatandaşlarını öldürmeden Türkiye ile dosttu diye eleştiriyorsun. Şimdi vatandaşlarını öldürüyor. Türkiye ile dost değil yine eleştiriyorsun. Bir katille dostluk yapması mı seni memnun edecekti." diyerek tepki gösterdi.

Saymaz ise şu cevabı verdi: "Suriye'nin canı cehenneme ben ulusun çıkarlarını düşünürüm. Türkiye'nin dış politikasından sapma var. Bunun sebebi de Osmanlı mirası adına Arap topraklarında söz sahibi olma iddiası idi. Biz bu politikaya geçince kadim politikamızı terk edip yalnızlaştırıldık. Bizim Doğu Akdeniz ve Ege'de çıkarlarımızı korumamız gerekiyor. Mısır, İsrail ve Suriye ile ilişkilerimiz bizi ilgilendiriyor. Mısır'da Sisi'nin olması beni ilgilendirmiyor.”

Gündem Haberleri

ABD'den Türkiye'ye "Hamas'a ev sahipliği yapmayın" uyarısı
10 Kasım dayatmasında yeni dönem: Törene katılmayan öğrenci için veliden savunma istediler
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: UCM'nin kararı "umut verici"
Orhan Miroğlu: Bilimsel düşüncenin önündeki en büyük engel Kemalizmdir
HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi