"Türk Solu, Statükoyla Yapamadığını PKK'ya Havale Etti”

Bu bölgede yaşayanları yakından ilgilendiren kavramlar var; savaş, düşük yoğunluklu savaş, saldırı, çatışmasızlık, eylemsizlik, ateşkes, geri çekilme, silah bırakma.

Ayşe Karabat / Al Jazeera

Şu andaki durumun tarifi Diyarbakır'nın nabzını tutabilen kişilere göre saldırı. Nereye doğru gideceğini kuvvetli bir biçimde tahmin edebilen yoktu geçen hafta ama artık gittikçe tırmanacağını düşenenler çoğunlukta.

Kürt milliyetçisi olmakla birlikte HDP çizgisinde olmayan biri de şu tespiti yapmıştı: 

“Belki PKK bütün gücüyle yüklenmeyi tercih edebilirdi. Ama şimdilik bunu yapmıyorlar. Belki başka hesapları olduğundan. Ama PKK içinde de görüş ayrılıkları var. Bir kısmı meselenin tırmandırılmasına karşı."

PKK içindeki görüş ayrılıklarına dikkat çeken kişi, 'özerkilk ilanlarında istediğini bulamayan' PKK'nın, şehir kadrolarına 'arkanızdayız' mesajı verdiğini vurguladı.

Eski bir bölge milletvekili, devletin henüz bütün gücüyle yüklenmediğine işaret etmişti geçen hafta: 

“Devlet bütün gücüyle yüklenmiyor. Bunun da iki göstergesi var. Birincisi dikkat edin, ölen güvenlik güçlerinin önemli bir kısmı devletin yaptığı operasyonlarda değil, PKK'nın saldırılarında ölüyor, yol kontrolü yapan polisler gibi. Bu devletin gücünü sınırlı bir biçimde kullandığına işaret ediyor. Büyük operasyonlar yapılsa, her iki tarafatan da ölen çok olur. Tutuklamalar, PKK’nın şehir yapılanmalarına yönelik değil, kitlesel olmaktan çok özerklik ilan edenlere yönelik gözdağı tutuklamaları.’

Aynı kişiyle PKK'nın Dağlıca saldırısından sonra tekrar konuştum. 

"Şehir içi operasyonlar artacaktır, kırsaldaki etkin operasyonlar da. Ben seçimler yaklaştığı için, çatışmaların fiili olarak dozunun düşebileceğini düşünmüştüm ama bunun böyle olmayacağını görüyorum." 

Konuştuğum kişilere göre PKK saldırılarını nereye doğru evrileceği, şiddetlenip şiddetlenmeyeceği ya da kesilip kesilmeyeceği uluslararası etkilerin yanı sıra seçimlere de bağlı.

Dağlıca saldırısından sonra meselenin uluslararası boyutuna dikkat çekiyorlar ama onların öngörüsü, şimdiki durumun önce düşük yoğunluklu savaşa, sonra da savaşa dönüşme olasılığı. 

Kürt siyasetinde etkin görevlerde bulunmuş kişi  durumu şöyle özetledi:

“Net olan bir şey var: Görüşme romantizmi bitti. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. ”

Seçmeninin HDP’ye tepkisi

Konuştuğum kişilere göre, 1 Kasım seçimlerinde bölgede 7 Haziran seçimlerinden çok farklı bir sonuç çıkması sürpriz olur. Ama bu 7 Haziran seçimlerindeki siyasi atmosferin değişmediği anlamına da gelmiyor. 

HDP'nin bölgede alacağı oy ne olur? Bu soruyu sorduğum kişilerin bazılarına göre, bölge seçmeninin bir kısmı HDP’ye tepkili. Bunun çeşitli nedenleri var:

"Seçmeninin önemli bir bölümü HDP siyasal olarak güçlensin istemişti. Şiddet değil siyaset konuşsun istemişti. Bu, şeçmenin şiddetten HDP'yi sorumlu tuttuğu anlamına gelmiyor ama yaşadığı hayal kırıklığını HDP'ye yansıtıyor ister istemez."

Demirtaş’ın 'ton farkı'

Görüştüğüm diğer bir kişiye göre  HDP’nin oylarında azalma olma ihtimali , HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarında hissedilen ton farkı. Bu duruma da Demirtaş’ın yaptığı, “silah yoluyla özerkliği doğru bulmadığı” açıklamasını örnek gösteriyor.

Demirtaş’taki 'ton farkının' başka bir nedeni de, onun Ağustos ayında yaptığı Avrupa gezisinde iyi karşılanması. Avrupa’dan 'Meclis'te güçlü bir şekilde olmanız çok iyi olur', mesajı almış olması.

PKK'nın Dağlıca saldırısından sonra HDP'nin tutumunun daha da önem kazanacağını söyledi:

"HDP, barış partisi olacabilecek mi, göreceğiz ama ben HDP'nin ateşi düşürecek bir tavır takınıp takınamayacağından emin değilim."

HDP’ye başka bir tepki nedeni daha

Bölgedeki HDP seçmeni de homojen değil. İçinde çekirdek taban da var, eskiden AKP’ye oy vermiş olanlar da. HDP seçmeni arasında sınıfsal farklılıklar da var. Daha uzlaşmacı düşünenler de, daha sert bakanlar da.

Bu seçmenlerin bir kısmı, HDP’nin Türkiye partisi olma adına radikal sol çevrelerle yaptığı işbirliğinden pek memnun değil:

Tek başlarına 300 oy alamayacak siyasetçiler, bizim sırtımızdan milletvekili oldu. Bu kişilerin bize kattığı bir şey de yok. Amaç bizim haklarımızsa, bizim isteklerimiz aslında başkanlık sistemi ile olur. O sistemin nasıl olması gerektiği ayrı bir tartışma konusu. Başkan’ın kim olması gerektiği de. Sonuçta bu tutum, bizim çözüme AKP ile gitmemize taş koyan bir tutum.” 

Bir işadamı da şunları söyledi:

Ne olur yanlış anlamayın. Berkin Elvan bizim de çocuğumuz. Elbette biz de çok üzüldük. Üzülmemek mümkün değil zaten. Ama bugün Berkin Elvan’ın adını herkes biliyor da, bizim ölen çocuklarımızın adını niye kimse bilmiyor? Onların önceliği biz değiliz.

Eski milletvekili de şunları söyledi:

Radikal Türk solu, statükoyla çözemediği sorunları Kürtler'e havale etti.

Başka bir soru

Bazılarına göre, radikal Türk solu ve Erdoğan nefretiyle hareket edenlerle işbirliği yapmak, HDP’nin elini zayıflattı. Çünkü bu söylem, beraberinde AKP ile koalisyonu ilk günden engelleyen bir tutuma dönüştü ve bedeli de çatışma ortamına dönüş olarak ödendi. Dolayısıyla bu söylemden vazgeçilmesi gerektiğini düşünenler var. Onlara göre HDP, bir siyasal parti olduğunu, siyasal partilerin amacının da Parlamento ve iktidar olduğunu unutmamalı ve bu konuda kendini gözden geçirmeli.

Böyle düşünenler  PKK yöneticilerinden Duran Kalkan’ın, ‘HDP özeleştiri yapsın, HDP’nin seçim sonrası AKP ile o denli karşıtlaşması hatalıydı’ yönündeki açıklamasına dikkat çekiyorlar.

Eski milletvekili bu açıklamanın çok da ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyor:

Kalkan, kendi savaş kararının maliyetini HDP’ye yıkmak istiyor.”   

Fakat bir sivil toplum örgütü temsilcisine göre, Kandil’in hesabı bambaşka. Bunu Dağlıca saldırısı da gösterdi:

Kandil tek parça değil. Bu yapı içinde çözüm sürecine başından beri ikna olmamış, bu sürece inanmamış ya da işine gelmediği için benimsememiş  kişiler var. Bu kişiler için, halkta şu anda kendilerine karşı hissedilen kırgınlığın da bir anlamı yok. Bu çatışma ortamının HDP’nin batıdaki bazı oylarını yitirmesine neden olabileceğini de görüyorlar ama umursamıyorlar. Seçim işin taktik boyutu. Stratejik hesap başka olabilir. Akıllarından geçen  şu olabilir; çözüm süreci denilen ve bir yere gitmeyecek olan süreç bitti. Artık, müzakere dönemine geçilmesi gerek. Bu çözüm süreciyle olmuyorsa, varsın taraflar kendi pozisyonlarını tahkim etsinler. Ancak bu tahkim edilmiş liderliklerle gerçek görüşmelere, taleplerimizi ortaya koyacak görüşmelere başlayabiliriz. Zaten zaman da bizim lehimize çalışıyor.” 

Öcalan faktörü

‘Herkesin ve her kurumun önderi benim, diğerleri olsa olsa lider olur’ diye düşündüğü bilinen Öcalan’ın tavrının ne olacağı da bölgede yapılan tartışmaların önemli bir konusu. 

Öcalan’ı 'çok fazla yüklenildiği için ikide bir atan sigortaya' benzeten Kürt siyasetinde etkin görevlerde bulunmuş kişi, 'Öcalan’ın tavrı kritik dönemlerde, örneğin 2012’deki açlık grevlerinin bitirilmesinde işe yaradı ama bu sigortaya biraz daha yüklenilirse işe yaramaz hale gelebilir,” yorumunu yaptı.

Dikkat çektiği başka bir nokta da, Öcalan’ın karar alırken, kendi pozisyonuna çok güvenmesine rağmen, HDP, Kandil, Avrupa’daki diasporayı ve bu grupların birbirleriyle olan ilişkisini de dikkate aldığı:

Öcalan, sözünün gerçekten dinlenileceğine emin olmadıkça bir şey yapmaz. Şimdi de sözünün gerçekten dinlenilmeyeceği bir ortam olduğunu hesaplıyor olabilir ama öte yandan onun durumuna ilişkin yapılan bir pazarlık varsa, tavrı da değişebilir.

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu