İsrailli askerlerin, Türk vatandaşlarına yönelik terörist nitelikteki fiillerinin cezası olmayacak mı? Niye olmasın ki?
Eminönü’nden Üsküdar’a geçmek için gemiye binen vatandaşımıza, birisi kurşun sıkıp öldürse, denizde işlendi diye, suç soruşturulmaz mı?
Soruşturulur tabii.
Mümkünse hemen, değilse Üsküdar’a yanaşıldığında, polisler gelip, katili alır götürür, yargılanmak üzere..
Peki; İzmir’e gitmek üzere, Sirkeci’den gemiye binen bir vatandaşımıza, açık denizde iken, birisi gelip kafasına kurşun sıksa ve öldürse, ne yapılır?
Geminin ilk varış yerinde, yine katil derdest edilip, savcılığa teslim edilir..
Katil, gemiden atlayıp kaçsa, cinayetin soruşturulmasından vazgeçilir mi?
Tabii ki hayır..
Peki gemi bir Türk limanına gitmek üzere değil de, başka bir ülkeye doğru sefer halinde iken, benzer bir cinayet işlense, bunun cezası yok mu?
Birazcık zor gibi; bu soru..
Ama kanuna baktığınızda, hiç de zor değil.
Türk Ceza Kanunu’nun 8/2-b maddesinde “Suç; (..) b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla, (...) işlendiğinde Türkiye’de işlenmiş sayılır” deniliyor.
Yani ha Şişli’de bir cinayet işlenmiş,ha İzmir’e giden gemide, ha da okyanusta yani açık denizde iken işlenmiş. Hiç farketmiyor..
Hepsi, Türkiye’de işlenmiş suç sayılıyor..
İHH’nın gemilerinden bazıları Türk gemisi idi, bazısı değildi tartışması mı yapıyorsunuz.
Velev ki gemilerden bazıları Türk gemisi olmasın.. Türk Ceza Kanunu 12. maddeye bakın: “Madde 12- Bir yabancı, (..) bir suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır.”
Demek ki, suçu işleyenin yabancı ülke vatandaşı olması, suçun yabancı ülkede işlenmesi, kimseyi yargılanmaktan kurtarmıyormuş.. Türkiye aleyhine bir suç ise, yine Türk kanunlarına göre yargılama mümkün imiş!
Üstelik bu ihtimal, suçun yabancı ülkede işlenmiş olması hali!. Suç açık denizde ise, bu madde, haydi haydi uygulanır.. Zaten gemi, açık denizde iken Türk toprağı sayılır!
Yeter ki, suçun faili Türkiye’ye gelsin..
Belki bir tartışma daha çıkar.. İsrailli askerler Türkiye’ye gelmezlerse ne olacak?
Canım, bizim üç kuruşluk İsrail askeri ile ne işimiz var..
Bizim esas o askerlerin patronlarını yargılamamız gerekmez mi?
Komutanlarını, genelkurmay başkanını, hâlâ destekleyici mahiyette açıklama yapan başbakanı ve cumhurbaşkanını..
Açarız davayı, başlarız yargılamaya. Türkiye’ye şu veya bu sebeble geldiler mi, yakalama kararı ile enselenir, gider mahkemeye hesaplarını verirler..
Olayda uygulanabilecek bir de Ceza Kanunu’nun 13. maddesi var.
O da şöyle: “Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır: (....) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması..”
Görüyor musunuz.. Kanunda birçok suç sıralanmış. İsrail askerlerinin saldırısı, o ihtimallere de girer ama, “deniz vasıtalarının alıkonulması” başlı başına Türk kanunlarının uygulanmasını gerektiren bir suç olarak ceza kanununda düzenlenmiş.
O zaman ne yapmalı?
Hem şehidlerimizin, hem yaralanan vatandaşlarımızın hakları açısından, ayrıca hürriyeti tahdit suçu işlendiğinden, el konulan gemiler ve gemilerdeki yardım malzemeleri sebebi ile uğranılan zararlar açısından, İsrail Cumhurbaşkanı,Başbakanı, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, ilgili komutanlar ve askerler tesbit edilip, hepsi sanık gösterilerek davalar açılmalı..
Bu iş ihmale getirilmemeli.. Yok Bakırköy müydü, Yok Ankara mıydı, yoksa Antalya mıydı tartışmalarını bırakıp, ciddi anlamda olayla ilgili soruşturma başlatılmalı ve derhal ceza davasına dönüştürülmelidir.
Ki; suçlular Türkiye’ye girdiklerinde, hesap sorma imkanı olsun..
Türkiye’nin, sıradan bir devlet olmadığı, vatandaşının hakkını-hukukunu sonuna kadar arayan ve kimseden çekinmeyen bir devlet olduğu cümle aleme gösterilsin!
VAKİT