Muharrem Güneş’in Yeni Akit’teki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (8 Mayıs 2018) yazısı şöyle:
Nahda Hareketi Yeniden
Tunus devlet televizyonunun açıkladığı resmi olmayan ilk sonuçlara göre yerel seçimlerde İslami kanattan Nahda Hareketi Partisi, oyların yüzde 27,5’ini alarak birinci parti oldu. Sol Hareketler ve Nida Tunus ile girdiği şiddetli bir rekabetin ardından Nahda, 16 belediyeden 12’sini kazanmakla kalmadı, aynı zamanda başkent gibi en önemli belediyede de gösterdiği kadın aday ile kazandı. Suad İbrahim, oyların 33,8’ini alarak Tunus tarihinde başkent belediye başkanlığına seçilen ilk kadın oldu. Nahda Yasemin devriminden sonra yapılan ilk mahalli seçimde en kritik mevki olan başkentte Nahda hareketinin eğiliminin aksine İslami gelenekten olmayan Suad İbrahim başta olmak üzere “seküler” dış görünüşlü adaylarla partinin çoğulcu karakterinin öne çıkarıldığı stratejik bir adım atılmış oldu.
Bilindiği gibi kurucu lider Raşid Gannuşi, 2016 yılında hareketin 10. kongresinde partinin manifestosunu açıklarken yapılanmada bir dizi değişikliklere gittiklerini açıklamış, hareketin siyasi yönünü öne çıkarmıştı. Nahda’nın tüm farklı kesimleri kapsayan, dini özgürlüğü ve çoğulculuğu kabul eden bir parti olduğunu, hareketin davet ve eğitim çalışmaları ile siyasi çalışmalarını birbirinden ayıracağını vurgulamıştı.
Devrim sonrasında hareketin başarısını hazmedemeyen kesimler, Nahda hareketini şiddet yanlısı bir oluşum olduğu algısıyla devirmek istemiş, ülkede sol kesimden tanınmış şahsiyetlere yönelik suikastlarda parmağı olduğu yalanıyla Nahda hareketini yıpratma çabalarına yoğunlaşılmıştı. Bu oyunu boşa çıkaran Nahda Partisi, kongrede aldıkları kararlarla kendisini şiddete eğilimli hareketlerden ayrıştırma imkânı da bulmuştu.
Nahda hareketi 2014 seçimlerinde birinci parti olmasına rağmen yönetimde geniş kitlelerin söz sahibi olması gerektiği fikrinden yola çıkarak Cumhurbaşkanlığı koltuğundan ikinci parti lehine çekilerek başbakanlık ile yetinmiş, ülkede hâkim kılınmaya çalışılan endişe ve istikrarsızlık halini Ulusal Diyalog Sürecine çevirmeyi başlatmıştı. Bu yönüyle halkın daha fazla sempatisini kazanan hareket, bu seçimdeki başarısı sonrasında da ikinci parti Nida Tunus partisine ve diğer siyasi partilere müzakereci siyaset yürütme çağrısında bulundu.
Sonuçları ne olursa olsun, Tunus’taki belediye seçimleri yerel boyutlarının ötesinde büyük önem taşıyor. Mevcut siyasi sahneyi istikrara kavuşturmak, güven ortamını sağlamak ve 2019 başkanlık ve parlamento seçimlerine hazırlık için partilere önemli bir fırsat ve sınanma imkânı sunuyor.
Yedi yıl önce Bouazizi’nin kıvılcımıyla Arap coğrafyasına yayılan özgürlük kıvılcımı söndürülmeye çalışıldı. Fakat Tunus tecrübesiyle yaşanan olumlu gelişmeler yaşanan onca sıkıntı ve ekonomik krize rağmen Arap Baharı umutlarının henüz sönmediğinin bir ispatı olarak yorumlanıyor.
Ancak siyasi yorumcular yine de bu süreçte ihtiyatlı olmak gerektiğini hatırlatıyorlar. Seçim öncesi, seçimleri boykot ederek siyasi süreci kilitlemek ve darbeye zemin hazırlamak için gayret gösteren kesimlere fırsat vermemek gerekiyor! Çünkü onlar sadece kendi çıkarlarına ve kargaşa planı yapanların kirli hedeflerine hizmet ediyorlar.
Siyasi analist Cemal Sultan, Tunus’un diğer Arap ülkelerine istikrar ve sükûnet açısından örnekliğiyle umut aşıladığını yorumunda bulundu. İslami hareketlerin bu tablodan alacakları bir ders olduğunu belirttiği yorumunda: “İslamcı hareketler krizleri ve tuzakları aşmak için açılım ve atılımlarla çözüm ürettiklerinde kazandıklarını, ancak geleneksel yöntemlerle kendilerini kapattıklarında kaybedeceklerinin bir örneği olarak Nahda hareketi karşımızda duruyor” diye ekledi.