Ola Karakurt / TRT Haber
"Libya'daki savaş, Tunus'ta yaşanıyormuş gibi bir ortam var. Libyalıların uğruna (birbirimizle) savaşıyoruz. Oysa ki Tunus'un Libya konusundaki rolü barıştırıcı olmalı."
Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi, Haziran'ın sonunda 20 saat süren bir parlamento oturumundan sonra, Libya'daki savaşın Tunus'taki siyasete yansımasını bu sözlerle özetledi.
Orta Doğu'da 2011 yılında başlayan “Arap Baharı” adıyla bilinen ayaklanmalar sürecinin kıvılcımını ateşleyen Tunus, demokratikleşme yoluna adım attığında yeni siyaset sahnesinde farklı görüşleri temsil eden aktörler varlık gösterdi.
Ancak Tunus'un yanı başındaki Libya'da dış aktörlerin müdahalesiyle savaşın gittikçe körüklenmesi Tunus'u da derinden etkiledi.
Ülkedeki görüş ayrılıkları gittikçe sivrileşti, kutuplaşma siyasetin ana özelliği haline geldi.
Krize giden yol: 2019 seçimleri
2019'un ekim ayında düzenlenen seçimlerin sonuçları, Tunus'un bugün yaşadığı siyasi krizin adeta habercisi niteliğindeydi.
Başkanlık seçimlerini, geleneksel müesses nizamın dışından gelen Anayasa Profesörü Kays Said kazandı.
Ancak Tunus halkı, Kartaca Sarayı'na gelen yeni cumhurbaşkanı hakkında, devrimi ve doğrudan temsili desteklediği, partilerin ve merkezi yönetimin rolünün azalmasıyla ilgili kanaati ve mevcut siyasi sisteme karşıtlığı ile ilgili tekrarladığı söylemleri dışında çok az şey biliyordu.
Elde ettiği yüksek oy oranına rağmen, Kays Said'in birçok konuda siyasi tutumu belirsizliğini korudu. Az sayıda danışmanın dahil olduğu karar alma mekanizması büyük ölçüde gizemli kaldı.
Parlamento seçimlerinin ise istikrarlı ya da en azından sürdürülebilir bir hükümet doğuramayacağı ilk günden itibaren belliydi. Zira, seçimden birinci çıkan Nahda Hareketi bile parlamentodaki sandalyelerin çeyreğinden de az sayıda milletvekili çıkarabildi. Buna karşın sınırlı sayıda milletvekili çıkaran parti sayısı hayli yükseldi.
Tunus'ta devrim sonrasında siyasi temsili artırmak için belirlenen yüzde 3 oranındaki seçim barajı, parlamentoda parçalanmış yapıyı doğurdu. Bu çok seslilik, zaman zaman yönetim krizleri ve hükümetlerin yıkılmasıyla sonuçlanıyor.
Hükümet kurma arayışları ve İlyas Fahfah hükümeti
Bu tablo koalisyon hükümeti için durumu zorlaştırdı. Mevcut siyasi bölünmeler ve ideolojik kutuplaşma, Nahda'nın seçimden sonra hükümet kurmak için gösterdiği aday Habib Cemeli'nin kabinesinin parlamentodan güven oyu almasını engelledi.
Ülke, Tunus anayasasının hükümet kurma yolunda işaret ettiği ikinci yola başvurdu; “Cumhurbaşkanı hükümeti” diye tabir edilen ve pratikte cumhurbaşkanının, parlamentodaki partilerden hükümet kurma görevi için aday önerilerini teslim aldıktan sonra bu önerilere bağlı kalmak zorunda olmadan belirleyeceği bir isme hükümet kurma görevi vermesi...
Cumhurbaşkanı Said'ın, partilerin önerdiği isimlerin arasından 'Yaşasın Tunus' partisinin adayı İlyas Fahfah'ı bu görev için seçmesi hem sürpriz etkisi yarattı hem siyasi aktörlerin arasında gerilime neden oldu.
Zira, Fahfah'a verilen siyasi destek diğer adaylara nazaran daha zayıf sayılıyordu. Ayrıca cumhurbaşkanlığı için daha önce adaylığını koyan bir isim olarak yarışı yüzde 0.34 puanla açık arayla kaybetmiş olması, halk tarafından destek alamamış bir isim olarak değerlendirilmesine neden olmuştu.
Fahfah'ın mensup olduğu Özgürlükler ve Emek için Demokrat Bloku Partisi ise parlamento seçimlerinde bir sandalye bile kazanamamıştı.
Tüm bunlara rağmen, partilerin yeniden seçime gitmek konusunda istekli olmaması ve Fahfah'ın siyasi taraflarla yaptığı görüşmeler sonucunda bir orta yol formüle edilmesi sonucunda bir hükümet kurulabildi.
Nahda Hareketi Partisi, Demokrat Akım, Halk Hareketi ve Yaşasın Tunus Partisi'nin katılımıyla oluşturulan koalisyon hükümeti 27 Şubat'ta yani seçimden 4 ay sonra parlamentodan güvenoyu aldı.
Eski rejimin elçisi Abir Musi'nin liderliğinde Gannuşi karşıtı blok
Tunus'ta Libya ile ilgili yapılan açıklamalar nedeniyle yaşanan polemikler sıklıkla siyasetin gündemini meşgul etti.
Libya'da uluslararası toplum nezdindi meşru olan Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) mayıs ayında ülkenin doğusundaki Vattiye Hava Üssü'nü ele geçirmesinden sonra Gannuşi'nin UMH Başkanı Fayez Serrac'ı telefonla arayarak tebrik etmesi, bu polemiklerden birini başlatmıştı.
Hem sağ eğilimli Halk Hareketi Partisi hem eski rejimin savunucusu konumunda olan Özgür Anayasa Partisi, Gannuşi'yi bu adımından ötürü hedef tahtasına oturttu.
Gannuşi'yi 'Libya'da taraf tutmakla' suçlayan bu 2 parti Tunus'un tarafsızlığının korunması gerektiğini savundu.
Ülkede dış ilişkiler ve diplomasinin cumhurbaşkanına ait yetkiler olduğunu öne süren 2 taraf, Gannuşi'nin parlamento başkanlığından uzaklaştırılması için girişimler başlattı.
Parlamentoda 16 milletvekili bulunan Özgür Anayasa Partisi Meclis Grup Başkanı Abir Musi liderliğinde yürütülen Gannuşi karşıtı girişimlere, Libya'daki darbeci General Halife Hafter'in destekçisi olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli medya tarafından yoğun ilgi gösterildi.
Gannuşi'yi Libya konusunda taraf tutmakla itham eden bu partiler ise Libya'da Hafter'i destekleyen Mısır-BAE aksanına yakın bir pozisyon almakla eleştirildi.
Fahfah hükümetindeki kriz
Meclis'te Gannuşi'nin parlamento başkanlığının düşürülmesi için yapılan oylama, her ne kadar gerekli oy sayısına ulaşılamaması nedeniyle Gannuşi'yi yerinden edememiş olsa da, Gannui'nin başkanı olduğu Nahda Hareketi ile beraber koalisyon hükümetinde yer alan Halk Hareketi'nin Özgür Anayasa Partisi ile beraber Gannuşi aleyhinde oy kullanmış olması Fahfah hükümetinin içindeki çatlakları daha da derinleştirdi.
Başbakan Fahfah'ın ortak olduğu bazı şirketlerin kamu ihaleleri aldığı ortaya çıkmasından sonra kendisine yöneltilen çıkar çatışması ve yolsuzluk suçlamaları ile ülkede siyasi kriz yeniden tırmandı.
Ancak Fahfah istifa çağrılarına rağmen görevini sürdürmekte kararlı bir tavır sergiledi.
Fahfah'a karşı pozisyon alan Nahda Hareketi, 12 Temmuz'da gerçekleştirdiği toplantıdan sonra 'alternatif bir siyasi tablo' oluşturmak için diğer partilerle istişareler başlatacağını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Said'in Fahfah'tan yana tavır sergilemesi ve onun hala yetkili bir başbakan olduğu şeklindeki açıklamaları ise Parlamento Başkanı Gannuşi ile Cumhurbaşkanı Said'i karşı karşıya getirdi.
Artan baskı sonucunda Fahfah istifa ederken hükümetteki Nahda Hareketi'nin bakanları görevden alındı.
Gannuşi ile Said arasındaki gerginlik
Fahfah hükümeti krizi Gannuşi ile Said arasındaki yaşanan ilk gerginlik vakası değildi. İki isim Libya konusundaki farklı pozisyonları nedeniyle daha önce de karşılıklı zıt açıklamalarda bulunmuştu.
Mayıs ayında Gannuşi'nin Serrac'a yaptığı tebrik Said tarafından tepki ile karşılanmıştı.
Gannuşi'ye örtülü bir eleştiri yönelten Said “Tunus'ta bir tane cumhurbaşkanı var” çıkışı ile Nahda Hareketi liderinin Libya konusundaki tutumunu hedef almıştı.
Trablus merkezli UMH'yi askeri müdahalelerle devirmeye çalışan darbeci General Halife Hafter'i silah ve mühimmatla destekleyen Fransa'ya yaptığı ziyaret sırasında Said, Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile düzenlediği ortak basın açıklamasında Libya'da UMH'nin meşruiyetini sorgulamıştı.
Macron'un Türkiye karşıtı sözler sarf ettiği basın açıklamasında Said, Libya'daki UMH'nin meşruiyetinin geçici olduğunu savunarak ileriki süreçte Libya halkı tarafından seçilen yeni bir meşruiyetin ortaya konulması gerektiğini öne sürmüştü.
Said'in bu açıklamasından sonra, Nahda Hareketi'nin 40'ıncı olağan şura toplantısında konuşan Gannuşi UMH'nin Libya'daki tek meşru hükümet olduğunun altını bir kez daha çizmişti.
Tunus'ta sistem tartışması
“Tunus'taki meşruiyete saygı duyuyoruz. Ancak, çoğunluğun iradesi gerçek ve tam olarak temsil edilmesi adına bu meşruiyeti gözden geçirme zamanı geldi.”
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 1 Ağustos'ta sarf ettiği bu sözlerle, cumhurbaşkanlığı adaylığından bu yana mevcut sistemin değiştirilmesinden yana olan tutumunu bir kez daha dile getirmişti.
Aslında Zeynel Abidin Bin Ali'nin rejimine son veren 2011 devriminden 9 yıl sonra Tunus'ta birçok aktör, mevcut siyasi sistemin ülkeye ekonomik ve sosyal refahı getiremediği konusunda hemfikir.
Ancak her tarafın, sorunun kaynakları ve nasıl çözülmesi gerektiğine dair farklı görüş ve önerileri var.
Birçok uzman ise sorunun 2014'te yürürlüğe giren yeni anayasadan kaynaklandığı görüşünde. Zira anayasa, yürütme erkini cumhurbaşkanı ile hükümet arasında bölüştürerek çift başlılığa yol açıyor.
Ülkedeki siyasi sistem ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi olarak nitelendirilebiliyor. Mevcut sistem, bu iki sistemin sentezlenmesinden oluşturulmuş Tunus'a has bir hibrit sistem olarak değerlendiriliyor.
Yetki tartışmaları ve Anayasa Mahkemesi yokluğu
Cumhurbaşkanı Kays Said, yerel meclisler yoluyla doğrudan temsil ilkesine dayalı ve Cumhurbaşkanına daha geniş yetkileri tanıyan yeni bir sistemin gerekliliğini savunuyor.
Kimi uzmanlar ise cumhurbaşkanının yürürlükte olan anayasadaki muğlaklıkları kendi lehine yorumladığı ve yetkilerini genişletmeye çalıştığı eleştirilerini yöneltirken Said'in, partilerin aralarındaki uzlaşmaz tavrından dolayı hala oluşturulamayan Anayasa Mahkemesi'nin eksikliğinden faydalandığına işaret ediyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said, Fahfah'ın istifasından sonra 26 Temmuz'da hükümet kurma görevini, partilerin sunduğu adayların dışından olan eski İçişleri Bakanı Hişam Meşişi'ye vermesi birden çok anlam taşıdı.
Anayasan metnini kendi lehine yorumlayıp yetkilerini sonuna kadar kullanmakta kararlı olan Said, ne Nahda Hareketi'nin adayını ne de Gannuşi karşıtı Demokrat blokun adayını seçmek istedi.
Bunun anayasa metni ile ne kadar örtüşüp örtüşmediği tartışan partiler ise ülkede halen anayasa mahkemesi olmamasının ne denli büyük bir boşluk oluşturduğunun farkına vardı.
"Tunus'un demokrasisinden kaygı duyan ülkeler"
Tunus'ta tarafların hem fikir olduğu bir başka nokta, dış müdahalelerin ve Tunus'taki demokrasiye düşmanlık yapan ülkelerin olması.
6 Ağustos'ta yaptığı konuşmada bazı Arap ülkelerin Tunus'taki demokrasiden kaygı duyduğuna işaret eden Gannuşi, bu ülkelerin meclisteki oylamada parlamento başkanlığının düşürülemediği için hayal kırıklığına uğradığını söylemişti.
Nahda Hareketi'nin Parlamento Grubu Başkanı Nureddin el-Buheyri daha önce, Gannuşi'nin görevden alınması için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından milletvekillerine para dağıtıldığını iddia etmişti.
Kays Said ise 22 Temmuz'da silahlı kuvvetlerin özel birliklerine yaptığı ziyaret sırasında Tunus'ta bazı tarafların dış aktörlerle iş birliği yaparak ülkeyi kaosa sürüklemeye çalıştığını, ancak Tunus'un bu planları akamete uğratmaya hazır olduğunu vurgulamıştı.
Bu tarafların kim olduğunu belirtmeyen Said, Tunus'un kanuna ve meşruiyete bağlı kalacağının altını çizdi.