Tunus'ta Nahda'nın Devrim Nöbeti
Yasin AKTAY
Stratejik Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen, Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından desteklenen çalıştayların Moritanya faslından sonra Tunus'a geçiyoruz.
Tunus'ta bugünlerde yaşananlar benzerlerini Türkiye'de defalarca seyrettiğimiz türden filmler. O açıdan birilerine çok ilginç gelmeyebilir. Tabi aynı filmin sadece isim ve mekan değişikliğiyle, ama aynı senaryolarla tekrar çevrilmesine özel ilgi gösterenler için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Biri Şubat ayında diğeri de Temmuz ayında olmak üzere iki muhalefet partisi lideri faili meçhul siyasi cinayete kurban gitti, örneğin. Maktullerin cenazesi daha yerden kalkmadan her ikisinde muhalefet bir zil sesi beklermiş gibi sokaklara dolup hükümeti bu durumdan sorumlu tutup istifaya davet etti. Sokaklar günlerce hükümeti protesto gösterilerine sahne oldu.
Model Türkiye'de laik duyarlılığı harekete geçiren ve topyekun muhafazakar çevreleri hedef tahtasına koymayı sağlayan siyasi cinayetlerin kopyası gibi. 2006 yılında Danıştay baskınıyla yaşadığımız son örneğinde cumhurbaşkanından yüksek yargı organlarına, muhalefetinden ilişik sivil toplum örgütlerine kadar herkes sefere hazır kuvvetler gibi koşmuşlardı kendilerine yazılan göreve. Allah'tan o gün katil suçüstü yakalanmış da cinayetin kodları kısa süre içinde çözülmüş, önceki örneklerde elde edilen türden bir fayda sağlanamamıştı. Tunus'ta da muhalefet hemen İktidarın büyük ortağı Nahda'ya yüklemek istediler cinayetleri, ama katiller yakalanamasa da Nahda'ın sergilediği siyasi basiret sayesinde olay laikçi kesimlerin ellerinde patlamış.
Tunus'ta muhalefet Nahda'ya karşı yekpare bir görüntü veriyor ve devrim sonrası Anayasanın yeniden yazılması ve seçim sisteminin yenilenip seçimlere gidilmesi hususunda mümkünse Nahda'nın hiç bir şekilde kazanamayacağı, iktidardan uzak tutulabileceği formüler üzerinde durmaya çalışıyorlar. Laik, liberal ve batıcı olarak geçinenler bir yandan ulusal diyaloğu sürdürürken bir yandan da siyaset dışı yollarla, mümkünse askeri darbeyle Nahda'yı devre dışı bırakmanın her türlü fırıldağını çevirmekten geri durmuyorlar.
Siyasi yelpaze içinde demokrasi, sandık, halkın iradesi gibi kavramlar üzerinde duran Nahda'dan başka bir hareket olmaması gerçekten ibretlik bir durum. İslam dünyasında sol, liberal, laik ve batıcı değerleri savunanların demokrasi pratiğinden ve felsefesinden bu kadar uzak duruşlarının istisnai bir durum olmadığını teyit ediyor gösteriyor Tunus. Çünkü artık Türkiye, Mısır ve Yemen gibi örneklerinde de aynı tipoloji karşımıza çıkıyor. Bu tipolojiye sahip Tunuslular da Mısır'daki askeri darbeden ibret alıp bu rezillikten uzak duracağına aynı şeyin kendi ülkelerinde de tekrar etmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Sokakları harekete geçiriyorlar, genel grevi, protestoları deniyorlar.
Bütün bu olayları Nahda'nın üst düzey yöneticilerinden birisinden dinlerken içi kararan Hakan Albayrak kendini tutamayıp 'bize verebileceğin iyi bir haber yok mu yahu?' diye çıkışınca, Nahda yöneticisi, bu anlattıklarım kötü, tamam, ama bu kadar kötülüğe rağmen Allah'ın inayetiyle sonunun nasıl iyiye gittiğini göstermek için anlatıyorum' diye karşılık verdi.
Nitekim, bütün bu partiler, topu birden bir araya gelip yaptıkları mitinglerde en fazla 60-70 bin kişiyi toplarken, Nahda bir karşı hamleyle 350 bin kişiyi meydanlara toplayınca bunlar yelkenleri indirmek zorunda kalmış.
Bu zamana kadar sürekli Nahda'ya karşı diğer siyasi partilerin yanında yer alan ve bizim 28 Şubat'taki 'beş atlı'ya denk gelen işçi ve işveren sendikaları ile sivil toplum kuruluşları sokaklardan umduklarını bulamayınca, son zamanlarda sahneye tarafsızlık iddiasıyla çıkıp siyasi partiler arasında arabuluculuk yapmayı denemiş. Ancak arabulucu teklif olarak tamamen muhalefetin tekliflerini, yani hükümetin istifasını önceleyen bir paketi öne sürmüş.
Buna rağmen Nahda'nın bilge lideri Raşid el-Gannuşi, hiç bir kompleks yapmadan alabildiğine tavizkar bir tutum takındığı halde muhalefetin pes etmeyen hırçınlığının kendiliğinden teşhir olmasını sağlıyor gibi. Yaptığı tavizkar manevralarla muhalefetin uzlaşmaya yanaşmayan hırçın tabiatının iyice ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu sayede muhalefetin bütün manevraları boşa çıkıyor.
Siyasi cinayetlerden hemen sonra bir darbe beklentisine giren muhalefet, Gannuşi liderliğindeki Nahda'nın soğukkanlı tutumu sayesinde diyalog dışındaki yolları tüketmiş durumda. Ancak diyalog masasında da bütün hünerlerini ortaya koymaya ve masada Nahda'ya karşı bir birlik sergilemeye çalışıyorlar. Bu birliğin geçmiş seçimlerde aldıkları oy oranlarının ellerinde garanti olduğunu varsayıp yanılıyorlar, çünkü partilerin birleşmesinin her zaman tabanların da birleşmesi anlamına gelmediğini görmüyorlar. İlginç olan bu varsayımı Nahda'nın da benimsemiş olması.
Bu arada Hakan Albayrak 'Suud'un Solcularını' yazdı.
Gerçekten de Tunus'ta Suud'un sol, liberal ve laiklere verdiği destekle ilgili söylentiler artık söylentinin ötesinde aleniyete varmış durumda. Suud'un Selefilerden ziyade solculara meylediyor olması ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir, ama aslında selefilik Suud'un son zamanlardaki dış politika tercihlerinde ilk kaybettiği destek olmuş görünüyor.
Sadece Suud değil, Birleşik Arap Emirlikleri'nin de tıpkı Mısır'da olduğu gibi Tunus'ta da bir darbe hazırlığı içinde olduğu aleniyet kazanmış durumda. BAE Polis Şefi Talip Dahi Halfan'ın son zamanlarda yaşanan protesto gösterilerinin arkasında olduğunu açığa vuran beyanları Media Plus internet sitesinde yayımlandı. Bu beyanında Halfan, Tunus'taki sol, liberal kuruluşların, sonucunda hükümeti devirecek gösterilerde garanti verdikleri başarıyı gösterememiş olmaktan dolayı kendilerine saydığı paraları geri istiyor.
Ne yalan söyleyeyim, bu haber hepimizi neşelendirmeye yetti.
Zalimlerin nasıl bir inkılapla devrileceklerini gösterecek alametlerin bu vesileyle çoğalacağı bir Kurban Bayramı diliyorum, Allah'a ve dostlarına yakınlaşacağımız, zalimlerinse hayatımızdan uzaklaşacağı bir bayram.
YENİ ŞAFAK