Tunusta Nahda Hareketi Merkezine Ziyaret

Tunus’daki son ziyaret gününde “Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Grubu” ikiye bölünerek dört farklı kesimin temsilcileriyle kendi mekanlarında görüşmeler yaptılar.

Mustafa Yılmaz ve Bülent Gökgöz’ün haberi:

Tunus’daki son ziyaret gününde “Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Grubu” ikiye bölünerek dört farklı kesimin temsilcileriyle kendi mekanlarında görüşmeler yaptılar. Ayrıca Zeytuniyye külliyesi ve camii ziyaret edildi. Devrim sürecinde en önemli gösterilerin yapıldığı, ortasında İbn Haldun’un heykeli ve yanında Fransız Büyükelçilik binasının bulunduğu bulvar ve ayrıca Zeytuniye çarşısı gezildi.

İçinde Hamza Türkmen, Ahmet Ağırakça, Abdurrahman Dilipak, Mustafa Aydın, Muharrem Balcı, Ahmet Yıldız, Gülden Sönmez, Turgay Aldemir, Cevat Özkaya gibi isimlerin de bulunduğu gezi grubunun ilk bölümü Nahda’nın siyasi merkezine, Amr El Üreyd’in bulunduğu merkez siyasi büroya ziyarette bulundu. Nahda Siyasi Bürosu Başkanı Üreyd’in Yardımcısı bir önceki gün gerçekleştirilen görüşmeden çok faydalandıklarını ve ziyaret nedeni ile de şükranlarını belirttiklerini ifade etti.

Nahda’nın merkezinde bölümler gezildi tanıtım ve halkla ilişkiler bürosunda merak edilen bilgiler alındı. Gezi heyetine ikramda bulunulurken tanıtıcı broşür, kitapçıklar ve ayrıca içinde 2012-2018 hedeflerini de gösteren anayasa taslağı verildi. Abdurrahman Dilipak hareketin basın bürosu yetkililerine iletişim ve haberleşme yöntemlerinin en son gelişen dijital imkânları hakkında uygulamalı bilgiler sundu.

Nahda hareketinin icra kurulu üyesi ve halkla ilişkiler sorumlularından Muhammed el Akrut ile de görüşüldü. Halkla ilişkiler bürosunun faaliyetleri hakkında özet bilgiler veren El Akrut, kısaca davet faaliyetlerini anlattı. Heyetlerinin alt ofislerinin olduğunu, hanımlara yönelik önemli faaliyetlerde bulunduklarını, hayır amacına yönelik ve belediyeler arası koordinasyon sağladıklarını belirtti. Devrim sonrası aksayan belediyecilik sorunlarını gidermek için Nahda’nın seferber olan gençlik kollarını koordine ettiklerini; ayrıca gelecek seçimlere hazırlık yaptıklarını söyledi.

El Akrut ayrıca belediye çalışanlarına yönelik dersler vermeye çalıştıkları ve Tunus’taki belediyelerin genellikle Nahda hareketinin elinde olduğu bilgisini verdi. Ancak belediyelerde eski rejimin kadrolarının da bulunduğunu bu nedenle işleyişte önemli uyumsuzluklar çıktığını belirtti.

Yutdışında sürgünden dönen veya hapisten devrim sürecinde yeni çıkan ve illegal faaliyet yürüten insanlarıyla ve harekete bağlı kurumlarla çalıştıklarını açıklayan El Akrut;  bu kişilerin bir kısmının şura (parlamento yerine şura ifadesini kullanıyor) meclisinde ve ofislerinde görev aldıklarını belirtti.

Yardım ve dayanışma derneği Emel’in Nahda mensuplarının oluşturduğu bir dernek olduğunu; ancak bu derneğin şu anda bütün topluma hizmet verdiğini belirten El Akrut, bu çalışmalar nedeniyle sürgünden dönen ve hapisten çıkan hareket mensuplarının uyum sorunlarının asgariye indirildiğini söyledi. Hareketin yutdışı dayanışmasının güçlü olduğunu; ancak yurt dışına hicret eden veya uzun yıllar mahkûmiyet hayatı yaşayan insanların ve üyelerinin çocuklarının, kadınlarının ve tüm ailelerinin ekonomik olarak büyük sorunlar yaşadığını ve psikolojik problemler oluştuğunu belirtti.

14 yıl boyunca hücrede yaşamak ve görülen işkenceler

“Nahda hareketi öncülerinin büyük çoğunluğu devrimde yoktu; çünkü devrim sürecinde hapiste veya ve sürgündeydik” diyen Muhammed El Akrut; “ama çocuklarımız ve kadınlarımız meydanlardaydı” diye vurguladı.

“Ben devrim öncesi 16 yıl cezaevinde kaldım. Ömür boyu hapse mahkumdum. 14 sene hücrede yaşadım. Sistematik işkencelerde geçirdik. 14 yıl hücredeydim ve sistematik işkenceye tabi tutuldum. ‘Tavuk çevirme’ dedikleri işkence çeşidini de diğer işkencelerin de her türlüsü üzerimde denendi. Elleriniz ve ayaklarınız tavuk çevirme pozisyonunda bağlanır çırılçıplaksınızdır. Ayaklarınıza elektrik verirler. Litear denen bir madde var, onu özellikle cinsel organınıza dökerler müthiş bir acı verir yerinizde duramazsınız. Sürekli bir diğer işkence çeşidi de şuydu: Ayaklar yukarı bağlanır ve aşağı sarkmış vaziyette başınızı klozet suyuna sokarlar. Birçok kardeşimizin böbrek problemi bu işkencelerden dolayı oluşmuştur. Benim de kolumda işkencelerden dolayı halen sıkıntılıdır. Bir diğer işkence de uykudan yoksun bırakmadır. Ayrıca adi suçlu ve canilerle birlikte aynı hücreye konulursunuz ki onların serkeşliği sizlerin namaz ve oruç gibi ibadetlerinizi bile engelleyebilsin. Hücreden kurtulduğunuzda bu seferde dar bir koğuşta kırk kişi kalmak zorunda bırakılırdınız. Balık istifi diyeceğimiz şekilde bile herkesin uzanacağı yer olmazdı ve tek olan lavaboyu kullanmak hususunda bile büyük müşkülat içinde olurdunuz. Kullanmak için verilen yorganlar da pis, bitli, haşereli ve kanlıydı. Ayrıca ayaklarınız sürekli zincirli ve çıplak halde gezmek zorundaydınız.

Bir diğer işkence yönteminde de elbiseler çıkartılıp otuz-kırk kişilik gardiyan grubu tarafından dövülürsünüz.

Bu arada ‘lideriniz Gannuşi İngiltere’de şatafat içinde yaşıyor’ veya ‘eşiniz sizi aldatıyor’ gibi iftiralarla psikolojik işkencelere tabi tutulurduk.

Hanım mahkumlar da çıplak şekilde işkenceler gördüler. Kadınların göğüsleri çekmecelere yerleştirilip birden çekmeceler kapatılarak sıkıştırılıp büyük acılar hissettirilerek işkenceler yapılırdı. , Nahda’nın kapatılmasından sonra sadece Nahda mensubu yaklaşık olarak otuz bin kişi tutuklandı, işkence gördü bazıları da şehit edildi. Kurşunla yaklaşık yüz elli kişiyi infaz ettiler. Devrimden sonra Geçiş Dönemi Adalet Bakanlığı kuruldu. Bu bakanlık devrim öncesinde hukuksuzluğa maruz kalmış herkesin başvuruları ile ilgilenmekte. Diğer taraftan da siyasi suçlular için de genel af ilan edildi. Bu bakanlık aynı zamanda işkence vakıalarını araştırmaktadır.

Cezaevinde iken ailelerimize mektuplarımızı gardiyanların anlayamayacağı şekil ve kelimelerle yazardık. Bu vesile ile ailelerimizle irtibat kurabilirdik. Cezaevinde yaklaşık elli defa açlık grevine girdim. Ve bunlardan iki aya yaklaşan grevler de oldu. Mesela Cezaevine Kur’an’ın girmesi için otuz günlük grev yaptım. Fizilal-il Kur’an’ın cezaevine gelmesi için açlık grevi yaptım. Yine temizlik, yemek ve ailelerimizle görüşebilmek için açlık grevleri yaptık. Asıl amacımız ise cezaevlerinde hukukun olmadığını göstermekti. Sosyalist muhaliflerden de cezaevlerinde insanlar vardı ancak asıl eziyeti Müslümanlar gördü. Bir de müebbet cezalar yanında müebbet artı 50 sene gibi cezalar da vardı.”

Muhammed El Akrut, daha sonra heyetimizden hakkında 300’den fazla dava açılmış olan Abdurrahman Dilipak’a dayanışma amacıyla yazılı bir flama hediye etti. Gazi heyeti son olarak Nahda merkez binasının önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdi. 

İLGİLİ HABERLERİMİZ:

“Ulustan Ümmete Grubu" El Üreyit'le Görüştü

Ulustan Ümmete Gezi Grubu Tunus’ta

Tunus'ta Emel Cemiyeti İle Tanışma Toplantısı

 Fotoğraf: Mustafa Yılmaz

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Gazze nöbeti devam ediyor
Çocuklar "Hayat Namazla Güzeldir" sloganlarıyla yürüdü
Aksa Tufanı ve kazanımları
Özgür-Der Üniversite Gençliği programlarına başladı!
Diyarbakır Özgür-Der Gençlik Çalışmaları başladı