Nebahat Tanrıverdi Yaşar / Anadolu Ajansı - Analiz
Tunus siyasetinde yıl içerisinde gerçekleşmesi beklenen cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler nedeniyle 2019 yılı şimdiden önemli bir dönüm noktası olacağa benziyor. Ülke siyaseti, 2011 sonrası dönemde siyasette kutuplaşmanın en üst seviyelere taşındığı nadir dönemlerden birine tanıklık etmekte. Her ne kadar taraflar henüz devlet başkanı adaylarını resmi olarak açıklamamış olsa da, karşılıklı suçlamaların arttığı Tunus’ta tüm siyasi aktörler seçim hattına girmiş bulunuyor. Ancak seçim yarışı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın seçimlere eski rejim ve Nida Tunus lehine müdahale etmeye çalıştığı iddiaları ile daha da karmaşık bir hal alıyor.
Tunus siyasetinde yeni kırılma hatları
Mevcut tabloda Cumhurbaşkanı ve Nida Tunus'un lideri Baci Kaid es-Sibsi, Nida Tunus partisinden uzaklaştırılan ve Yaşasın Tunus Partisi lideri mevcut Başbakan Yusuf Şahid ve Nahda Hareketi'nin muhtemel adayı 2019 seçimlerinin en kuvvetli adayları olarak öne çıkıyorlar. Yaşasın Tunus Partisi’nin Nida Tunus’tan koparak kurulduğu da göz önüne alındığında, Nida Tunus seçimlere kan kaybederek girmeye hazırlanıyor.
Nida Tunus’un güç kaybetmeye başladığı, 2018 yerel seçimlerinde ortaya çıkmıştı. Bu seçimlerde Nida Tunus seçimin galibi gibi görünse de seçimin asıl galibi bağımsız listeler oldu. Bunun yanı sıra Nahda Hareketi de oylarını artırarak ülke siyasetinin köklü bir aktörü olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldu. Öte yandan Nida Tunus her ne kadar yerel seçimlerde oy kaybına uğramakla birlikte siyasi üstünlüğünü korumaya devam etse de bağımsız adayların elde ettiği bu büyük başarı, seküler parti ve hareketlerin ülkede ciddi taban ve organizasyon eksiği olduğunu göstermişti.
Nida Tunus’ta yaşanan kopmalar ve Başbakan Yusuf Şahid önderliğinde Yaşasın Tunus Partisi'nin kurulması, mevcut krizi daha da derinleştirdi. Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi, cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından oğlu Hafız Kaid es-Sibsi’yi lideri olduğu Nida Tunus Partisi’nin genel başkanlığına getirmişti. Cumhurbaşkanı es-Sibsi’nin bu siyasi manevrası, en başından siyasi bütünlüğü tartışmalı olan partide rekabeti de beraberinde getirmişti. Eski yönetici elitlerinden ve seküler siyasetin pek çok cephesinden ismin bir araya gelmesiyle kurulan Nida Tunus’un parti içi rekabete sahne olacağı 2014’ten beri tahmin ediliyordu. Nitekim mevcut uzlaşı hükümeti Başbakanı Yusuf Şahid ile Nida Tunus Genel Başkanı Hafız Kaid es-Sibsi arasındaki gerilim önce parti içi rekabete, ardından bir hükümet krizine dönüşmüştü. Baba-oğul Sibsiler bu süreçte siyasi rakipleri Başbakan Yusuf Şahid’i tasfiye etmek ve cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek için pek çok yol denediler ancak başarılı olamadılar. Öte yandan bir sürpriz hamlenin de Nahda Hareketi'nden gelmesiyle Nida Tunus adına seçim yarışı daha da zorlu hale geldi.
Nahda’dan denklem değiştiren hamle
2011’den bu yana cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarafsız kalmayı tercih eden Nahda’nın lideri Gannuşi, yıl sonunda yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisinin aday olmayacağını, ancak hareketin bir adayla seçimlere katılacağını açıkladı. Nahda’nın bu kararı seçim denklemlerini kökten değiştireceğe benziyor.
Tunus bugüne kadar ilk defa 2014 yılında cumhurbaşkanı seçimleri gerçekleştirmiş ve Munsif Merzuki karşısında Baci Kaid es-Sibsi yüzde 55,6 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmişti. 2014 seçimleri sırasında Nida Tunus’un siyasi söylemi Nahda karşıtlığı üzerine kurulmuştu. 2013 yılında muhalif siyasetçiler Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi’nin suikastlara kurban gitmesinin ardından ülkede siyasi kriz başlamış ve Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT) başta olmak üzere pek çok STK’nin girişimleriyle, seçim kararı alınarak, kriz çözülmüştü. Suikastlar nedeniyle kutuplaşmanın ve Nahda karşıtlığının yükselişe geçmesini fırsat bilen Nida Tunus, 2014 seçimlerinde siyasi söylemini Nahda karşıtlığı üzerine kurmuştu. Bu dönemde ülkedeki kutuplaşmayı derinleştirmemek adına Nahda Hareketi ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermemişti. Nitekim seçimlerden sonra tek başına hükümet kuramayan Nida Tunus, Nahda ile masaya oturmuş ve 2014 sonrası süreçte de koalisyon ortağı olmuştu.
Ancak Sibsi-Şahid rekabetinde Nahda Hareketi’nin uzlaşı hükümeti ve Başbakan Yusuf Şahid’den yana tavır koyması, Nida Tunus Partisi içinde yaşanan kan kaybı ve kopmalar ve Nahda’nın yerel seçimlerde oy oranını artırması gibi gelişmelerin de etkisiyle Nahda Hareketi ile Nida Tunus bir yol ayrımına geldi. Fakat gene de Nahda Hareketi'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarması, Nida Tunus’un ve Cumhurbaşkanı Kaid es-Sibsi tarafından öngörülen ve beklenen bir hamle değildi.
Öte yandan 2011'den bu yanda istikrarlı bir şekilde oy oranını artıran ve kurulan tüm hükümetlerde koalisyon ortağı olan Nahda Hareketi’nin siyaseten daha özgüvenli bir noktaya gelmesi ise şaşırtıcı görünmüyor. Ancak Tunus siyaseti açısından asıl önemli husus, Nahda Hareketi'nin bugüne kadar arka planda kalarak tansiyonu düşük tutmayı hedefleyen politikasında revizyona gitmesi.
Tunus’ta Körfez kartı
Hal böyle olunca Nahda’ya yönelik eski iddialar da yeniden alevlendi. Bu iddiaların temelinde de Nahda Hareketi'nin gizli askeri bir örgütlenmeye sahip olduğu, ülkedeki siyasi suikastların ve saldırıların arkasında olduğu suçlamaları bulunuyor. 2013 yılında muhalif siyasetçiler Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi’nin suikasta kurban gitmesinden beri bu iddialar dile getirilmekte. En son Aralık 2018’de bu suikast davalarını üstlenen Belaid ve Brahimi Savunma Komisyonu doğrudan Nahda Hareketini suçlamış ve partinin kapatılması için dava başvurusunda bulunacaklarını açıklamıştı.
Bu suçlamaların ardından ise dönemin iki önemli ismi –dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanından- açıklamalar geldi. Eski Başbakan Hammadi Cibali, Radio Med’e verdiği röportajda BAE’nin Tunus’ta demokrasiyi sabote ettiğini ve 2013’te gerçekleşen Şükri Belaid suikastında rol oynadığını öne sürdü. Aynı röportajda Cibali, BAE’nin Nahda’yı iktidardan indirmek ve Tunus’ta demokratikleştirmeyi durdurmak adına ülkedeki bazı odaklara finans sağladığına da iddia etti. Eski Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki de Ocak 2019’da BAE ve Suudi Arabistan’ın Tunus’ta eski rejimi yeniden iktidara taşımayı hedefleyen şebekenin bir parçası olduklarını ifade etti. Merzuki meclisteki 214 koltuğun 68’ine sahip olan Nahda Hareketi'nin ülkede gizli şebekelere sahip olduğu iddialarının sahibinin, Nahda’yı seçim yarışının dışına itmek isteyen dış aktörler olduğunu da söyledi.
Tüm bu iddialar 2018’in sonlarında gündeme gelen, bazı Körfez ülkelerinin Tunus’ta siyaseti şekillendirmeye çalıştığına dair suçlamalara birlikte değerlendirilmeli. Özellikle Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’nin gerçekleştirdiği bazı diplomatik görüşmeler bu suçlamalara neden olmuştu. Mısır’daki 2013 darbesine verdiği destekle de tanınan Mısırlı milyarder Necib Saviris, Cumhurbaşkanı es-Sibsi’yi “Tunuslu birçok kurumla ortaklıklar kurmak için” 19 Kasım'da Kartaca Sarayı’nda ziyaret etmişti. Yaklaşık on gün sonra ise Tunus, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı ağırlamıştı. Veliaht Prens Selman’ın Tunus ziyareti hem medyada hem de sokakta büyük bir tepki görmüş, protesto gösterilerine neden olmuştu. Tunus medyası ise ziyareti, Kaşıkçı cinayetinin ardından Tunus demokrasisinin hedefe oturtulması üzerinden manşete taşımıştı. Tunus’taki çok sayıda sivil toplum kuruluşu da ortak bir bildiri ile ziyareti kınayarak, bu ziyareti, “Tunus'a demokrasi ve ifade özgürlüğü getiren Arap Baharı ilkelerine bir saldırı” olarak nitelendirmişti. Tüm bu tepkilere rağmen Cumhurbaşkanı es-Sibsi, Suudi kraliyet ailesinden övgüyle bahsetmiş, Selman’ı “oğlu” gibi gördüğünü ve iki ülke arasında “çok özel bir ilişki” olduğunu ifade etmişti.
Tüm bu gelişmeler ışığında iki önemli Körfez ülkesinin ve Mısır’ın Tunus’ta eski rejimle kuvvetli bağları olan Cumhurbaşkanı es-Sibsi ve lideri olduğu Nida Tunus Partisi ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması sürpriz bir gelişme olmayacaktır. Benzer iddiaların Fas ve Libya için de dillendirildiği düşünüldüğünde, siyasi dengelerin değiştiği ve yeni gerilim hatlarının ortaya çıktığı Tunus’ta bu bölgesel aktörler için yeni fırsatlar ortaya çıkarmış görünüyor. Bu noktada asıl soru Tunus’taki siyasi aktörlerin ülkedeki siyasi geleceklerini korumak adına neleri göze alacaklarıdır.
[Tunus, Libya ve Mısır konularında serbest araştırmacı olarak çalışan Nebahat Tanrıverdi Yaşar Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir]