Ahmet Varol / Yeni Akit
6 günde bitirilen savaştan bitirilemeyen direnişe
Arap-İsrail savaşları olarak nitelendirilen ve Arap ülkeleriyle siyonist işgal rejimi arasında vuku bulan savaşların en geniş çaplısı Altı Gün Savaşı diye de anılan 1967 Haziran Savaşı’dır. Bu savaş İsrail’in 5 Haziran 1967 sabahı Mısır’a saldırmasıyla başladı. İsrail uçakları önce Akdeniz üzerinden Mısır’ın batı tarafındaki askeri hava alanlarını bombalayarak üç saate yakın bir süre içinde 300 kadar Mısır askeri uçağını yerde imha ettiler. İsrail uçaklarının bu saldırıda Akdeniz›deki Amerikan filosundan ikmal yaptıkları ileri sürülmüştür.
Mısır’ın tüm askeri uçaklarını yerde imha eden İsrail, hemen ardından Gazze’ye ve Sina yarımadasına karadan ve havadan saldırı başlattı. Mısır askerleri ciddi direniş göstermeden Gazze ve Sina’yı teslim ettiler.
İsrail, Mısır›ı etkisiz hale getirdikten ve Süveyş Kanalı’na kadar olan bütün toprakları ele geçirdikten sonra Ürdün ve Suriye tarafına yöneldi. Bu ülkeler tarafından da ciddi bir direnişle karşılaşmayan İsrail kuvvetleri Ürdün’den Doğu Kudüs ve Batı Yaka’yı Suriye’den de Golan Tepeleri’ni işgal ettiler. O zaman Suriye Hava Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olan Hafız Esed’in devlet başkanı olma emelini gerçekleştirmek için ABD ile anlaşarak Golan Tepeleri’ni bile bile teslim ettiği ileri sürülmüştür. Golan Tepeleri’nin coğrafi konumu, stratejik durumu ve Sukutu’l-Ğulan (Golan’ın Düşüşü) isimli kitapta dile getirilen hususlar bu konudaki şüpheleri destekliyor.
Kudüs ve Batı Yaka’nın (Batı Şeria) kaybedilmesinde buraları hakimiyetinde tutan Ürdün’ün o zamanki kralı Hüseyin’in ihanetinin büyük payı olmuştur.
Bu savaşın İsrail açısından en önemli sonucu, sınır tartışmasını 1948’de işgal ettiği bölgenin dışına taşıması oldu. Normalde siyonist rejim 1948’de işgal ettiği bölgelerde de işgalci olduğu halde, hem BM’nin sinsi oyunları, hem de Arap ülkelerindeki rejimlerin ihanetleriyle uluslararası platformda sınır tartışmasını 1967 öncesinde işgal ettiği alanın dışına çıkarabilmiştir.
Bu yüzden diplomatik platformda siyonistlerin 1948’de ele geçirdikleri topraklardaki işgalleri “meşru hakimiyet” olarak görülürken ve bu bölge uluslararası alanda “İsrail” olarak tanımlanırken, sadece 1967’de ele geçirdiği bölgelerdeki hakimiyeti işgal olarak tanımlanmaya başlanmıştır.
1967 Savaşı’nda sadece altı gün içinde Mısır, Ürdün ve Suriye’den oluşan üç Arap ülkesine galip gelerek Gazze, Sina Yarımadası, Kudüs, Batı Yaka ve Golan Tepeleri’ni içeren geniş bir alanı işgal eden siyonist işgalci, 7 Ekim 2023’te başlattığı ve dokuzuncu ayına giren soykırım savaşında Gazze Şeridi’ni tamamen yerle bir etmesine rağmen direnişi dize getiremedi.
Üstelik işgal rejimi askeri teçhizat, teknoloji ve eleman yönünden 1967’ye göre çok daha güçlüdür. Bunun yanı sıra çatışan taraflar arasında güç dengesizliği, askeri imkan ve teçhizat farkı kat kat fazladır.
ABD işgal rejimine 1967 Haziran Savaşı’nda da tam destek veriyordu. Ama bu sefer işgal rejimine sadece ABD değil İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere Batı emperyalizminin başını çeken tüm ülkeler, İslam’a karşı savaş halindeki Hindistan başta olmak üzere doğunun birçok zulüm rejimi de siyonist katillerle birlikte saf tutmuş durumdadır. Sadece askeri malzeme ve teçhizat değil aynı zamanda asker ve uzman göndererek işgalci katillerle birlikte cephede saf tutmuş durumdalar.
Kısacası Gazze’de bugün siyonist ırkçılarla birlikte bütün küresel emperyalizm savaşıyor. Karşılarında ise birkaç bin mücahit kararlılıkla direniyor. İşgalci siyonistler küresel emperyalizmin destek vermesi durumunda, çok kısa süre içinde Gazze’deki direnişi bitireceklerini sanıyorlardı. Ama işgal rejiminin başbakanı Netanyahu savaşın başlangıcında belirlemiş olduğu amaçların hiçbirini gerçekleştiremediği gibi savaşın sarsıntıları onun tarafında da ciddi açıklara, çatlaklara sebep olmaya başlamış durumda. Üstelik işgal rejiminin bu savaştaki kayıpları 1967 Haziran Savaşı’ndaki kayıplarından onlarca kat fazladır.