“Tüm İhmal Edilmişler İçin Mücadele Verdik”

Başbakan, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin 10. Yılı buluşmasında konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin (UETD) kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte Avrupa'da yaşayan Türklere hitap etti. 

Erdoğan, konuşmasına gurbetçileri en kalbi duygularıyla, hasretle, muhabbetle selamladığını belirterek başladı.

"Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun" diyen Erdoğan, üzerindeki bir emaneti, bugün bir kez daha sahiplerine teslim etmek istediğini söyledi. 

Başbakan Erdoğan, "Türkiye'nin sizlere selamı var. 77 milyon kardeşinizin sizlere selamı var. Türkiye'deki akrabalarınızın, dostlarınızın, yakınlarınızın sizlere selamı var. Sanmayın ki sadece sizler gurbettesiniz. Sizlerin hasretiyle sizlerin özlemiyle inanın, on yıllardır bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz. Sizin hasretiniz kadar bizler de içimizde hasret taşıyoruz" diye konuştu.

Yarın, Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 31'inci sene-i devriyesi olduğuna işaret eden Erdoğan, Kısakürek'in, "Dağda dolaşırken yakma kandili/Fersiz gözlerimi dağlama gurbet/Ne söylemez akan suların dili/Sessizlik içinde çağlama gurbet/Titrek parmağınla tutup tığını/Alnıma işleme kırışığını/Duvarda emerek mum ışığını/Bir veremli rengi bağlama gurbet/Gül büyütenlere mahsus hevesle/Renk renk dertlerimi gözümde besle/Yalnız, annem gibi, o ılık sesle/İçimde dövünüp ağlama gurbet" dizelerini okudu. 

Başbakan Erdoğan, gurbettekilerin çok büyük çileler çektiklerinin, sıkıntılara maruz kaldıklarının altını çizerek, şöyle devam etti:

"Ama direndiniz, tahammül ettiniz, sabrettiniz. Gurbeti, kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki; millet olarak sizlere minnettarız. Millet olarak her birinize tek tek müteşekkiriz. Milletçe, her birinizle gurur duyuyor, her birinizle iftihar ediyoruz. İşte bugün bir kez daha, sabrınız için, dirayetiniz için, ahde vefanız için, şahsım, ülkem ve milletim için sizlere gerçekten teşekkür ediyorum. Emeğinizle, alın terinizle, vakarınızla 50 yılı geride bıraktığınız, geride onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim, sabrınızı, tahammülünüzü arttırsın. Rabbim, hasretinizi hafifletsin. Rabbim, sizleri de bizleri de muhafaza eylesin dua ediyorum."

"Hesabını mutlaka soracağız"

Geçen hafta Manisa'nın Soma ilçesinde yaşanan maden faciasına da değinen Erdoğan, 301 madencinin, o elim kazada Hakk'a uğurlandığını anımsattı.

Erdoğan, Türkiye'deki acıyı, gurbetçilerin de hissettiğini, Türkiye'nin yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerinin bu acıyı paylaştığını vurguladı. 

Gurbetçilere, Soma faciasının ardından verdikleri maddi destekler, özellikle de duaları için teşekkür eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimize, taziyeleri, temennileri, duaları için teşekkür ediyorum. Soma'dan 10 kişilik bir heyet ziyaretime gelmişti. Onlarla oturduk, dertleştik, durum nedir ne değildir, onlar da madenciydi, baretleriyle geldiler. Onlarla görüşmemin arkasından Şansölye Sayın Merkel ile bir telefon görüşmesi yaptık. Kendisi başsağlığı ve destek mesajlarını iletti. Federal Almanya Cumhuriyeti'ne, Almanya hükümetine, başta Sayın Merkel olmak üzere tüm Alman makamlarına huzurlarınızda, Soma'daki madenlerle geleceğe yönelik ne gibi iş birliği yapabiliriz bunları konuştuk, kendisine şükranlarımı ifade ediyorum. 

UETD, bu organizasyonla hem kendi 10. kuruluş yıl dönümü kutlarken, bir diğer yandan da burada bizim değerler silsilemiz içinden gelen anlayışla bir yaklaşım sergiledi ve burada hatmi şerifler indirildi, Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi, ezan-ı Muhammed'i okundu. Rabbim, inşallah bunları kabul buyursun, 301 şehidimizin ruhunu muazzez etsin. Bir kez de burada, sizlere şu sözü vermek istiyorum. Bu elim kazadaki ihmalleri mutlaka ortaya çıkaracak, hangi kademede olursa olsun bunun hesabını mutlaka soracağız. Şu anda hem idari hem adli soruşturmalar devam ediyor. Şehitlerimizin bizlere emaneti olan yetimlerine, ailelerine devlet olarak sahip çıkacak, acılarını hafifletmek adına ne gerekiyorsa yapacağız ve yapıyoruz."

"Tayyip Erdoğan'a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsin"

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) Soma'daki işlerle ilgili merkez olarak görevlendirildiğini, bu tür kazaların, elim hadiselerin yaşanmaması için de her türlü tedbiri aldıklarını ve çok daha yoğun tedbirler alacaklarını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu elim faciayı yaşarken ülkemizin içerisinde bu ıstırabı duyamayanlar da oldu. Bunlar Türkiye’nin büyük bir yekunu değildi aslında, bunlar azınlık olan, ama buradan nemalanmaya çalışan kesimlerdi, bunlar illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki anamuhalefetin bazı milletvekilleri de bunlarla beraber bu eylemlere ortak oluyorlar, bununla da kalmadılar, şurada İstanbul Beyoğlu Okmeydanı'nda, Şişli Okmeydanı'nda burada birçok illegal eylemlere girdiler ve bir gencimiz orada maalesef öldü, ardından bir gencimiz daha öldü. Ölenlerden bir tanesinin kız kardeşi şöyle söylüyordu, 'siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti' diyor.

Bakıyorsun hemen buraya yansıması olmuş ve burada bazı bu tür örgütler ve buradaki bir kısım medya ne yazık ki Soma faciasını kendilerini için ranta dönüştürmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına farklı şekilde hakaretler ediyorlar. Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu, nasıl biliyorsa cehennemin yolunu onu da anlamak mümkün değildi. Tabi iş sadece bu değil. İşin manidar olan yanı şu, ülkemdeki bazı medya ile bunların anında koordine olması çok anlamlıydı. Şunu tabi gönül rahatlığıyla, huzur içinde söyleyebilirim. Yarın Almanya'da Avrupa Parlamentosuyla ilgili seçimler var, Tayyip Erdoğan'a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsin, böyle bir şey olmaz. Veyahut da Türkiye'deki Gezi olaylarında hopladınız oturdunuz, 17 Aralık'ta hopladınız oturdunuz, 25 Aralık'ta hopladınız oturdunuz. Benim milletim size en güzel dersi 30 Mart'ta verdi."

"Sizin bu oyunlarınız tutmaz"

Başbakan Erdoğan, demokrasiye, sandığa inanılıyorsa, sandıktan çıkan neticeye inanç varsa Türk milletinin verdiği karara da saygının olması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Benim ülkemin halkının verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok, sadece milletimizin onayıdır aslolan. Biz, herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Biz ne yapıyoruz? Dışarıdan izliyoruz, telefon açıp tebrik ediyoruz. Yapmanız gereken Türk milletinin o sandıklarda çıkardığı neticeye saygı duymanızdır, olay budur. Ne Soma’da 301 şehidimizle alakalı, bizim içimiz yanıyor, canımız yanıyor, birileri de kalkıp burada onu suistimal etmeye kalkıyor, aynen ülkemdekiler gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz. Bunlar benim o kömür ocaklarına giren kardeşlerime 'bidon kafalı' dediler, 'göbeğini kaşıyan adam' dediler, 'bunlar bir şey bilmez' dediler ama onlar bir şey bilmediklerini anladılar."

"Ben masada oturarak kömür ocağını tanımadım, kömür ocağına indim" diyen Başbakan Erdoğan, ocağa 4-5 kilometre girerek, oradan kömür çıkardığını, işçilerle oturup, yemek yediğini söyledi. 

Başbakan Erdoğan, "Ama bunlar Boğaz'ın o güzel sularına bakarak demlenenlerden, benim bakanım, Enerji Bakanım Soma’da bu ocaklara girdi, o da girdi orada. O da orada çalışanlarla beraber iftar sofrasına oturdu, iftarını onlarla yaptı. Siz, kimlerle neyi değerlendiriyorsunuz ya? Batı, bunu sen iyi anlaman lazım. Ülkemdekiler ne yazarsa yazsın, ne çizerse çizsin 30 Mart'ta zaten cevaplarını aldılar, bundan sonra da alacaklar" dedi.

Törende hatimlerle, Kur'an-ı Kerim ve dualarla Soma'yı andıklarını, diğerlerinin de ortalığı terörize ederek 2 gencin ölümüne sebep olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, "Batı, hala polisimize fatura kesmeye çalışıyor" ifadesini kullandı.

İstanbul'da yaşanan olaylarda göstericilerin "Şortland" diye tabir edilen polis aracının camı kırılarak içine molotofkokteyli attıklarını, 2 polis memurunu yaraladıklarını ve bu memurların tedavilerinin sürdüğünü, Güneydoğu'daki olaylarda da yaralanan bir polis memurunun şuurunun bir ara kapandığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bütün bu terör eylemlerine karşı ne yapacaktı bizim polisimiz? 'Gel bizi yakın' mı diyecekti, emniyet amirini nasıl dövüyorlar, televizyonlarda izlediniz. Bunlar illegal örgütler, bunlar toplumu terörize etmeye çalışanlar, ortada herhangi bir şey yok ama bunların görevi sürekli terör estirmek. Başaramayacaklar, bu iş de çözülecek ama öyle ama böyle."

"Dinimizden, dilimizden, kültürümüzden taviz veremeyiz"

Kuruluşunda ve geride kalan 10 yılda olduğu gibi bundan sonra da UETD'yi başarılarla dolu bir gelecekte izlemeye yanlarında olmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu unutmayın kardeşlerim, birlikten kuvvet doğar. Biz, Türkiye'de olduğu gibi, burada da, merhum Hacı Bektaş Veli'nin deyimiyle, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Referansımız her zaman demokrasi olacak, hukuk olacak, barış olacak. Nefes alıp verdiğimiz her yerde uyumu savunduk, uyumlu bir toplum olmak suretiyle geleceğe yürümeyi savunduk. Asimile olmadan özünden, öz kültüründen, öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk. Entegrasyona devam edeceğiz ama bunu bazı medya mensupları Almanya'da farklı yerlere çektiler. Bakın, entegrasyon noktasında inanıyorum ki sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız, bundan sonra da çıkarmayacaksınız ama asimilasyon dersek o konuda hayır. Ben, aynısını söylemiştim yine söylüyorum, çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden taviz veremeyiz. Değişimden taviz veremeyiz."

"Yüz yıllar boyunca Almanya ile aslında kader ortağı olduk"

Bu sene, Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 100'üncü yılı olduğunu anımsatan Erdoğan, bunun hem Türkiye hem Almanya için çok büyük anlam ifade ettiğini söyledi.

Erdoğan, 1914 yılında, Osmanlı Devleti'nin, Almanya ile Birinci Dünya Savaşı'nın tarafı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Çanakkale'de, Kafkasya'da, Hicaz ve Yemen'de, Sina ve Filistin'de, Irak'ta, Galiçya'da dedelerimiz çok zor şartlar altında savaştılar. Osmanlı Devleti'nin topraklarını savunduğu hemen her cephede, Türk zabitlerinin yanında Alman subayları da vardı.  Almanya ile birlikte çok ağır bedeller ödediğimiz bu savaşın ardından, Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Biz, yüz yıllar boyunca Almanya ile aslında kader ortağı olduk. Sadece savaşlarda değil, ekonomi mücadelesinde, kalkınma mücadelesinde Almanya ile yoğun iş birliği yaptık. Şu anda da yapıyoruz. 1960'larda yeniden inşa edilen Almanya'ya, Anadolu'dan, Trakya'dan gelen vatandaşlarımızın emeğiyle, alın teriyle destek verdik. İşte karşımda onları görüyorum ama sizin babalarınız buraya 60'lı yıllarda geldiler, bu işin temellerini attılar. Türkiye'den işçi olarak gelen vatandaşlarımız, burada sadece işçi olarak kalmadılar. Almanya'da 80 bin işletme açtınız. 40 milyar avro ciroya ulaştınız, 400 bine yakın istihdam sağladınız. Sadece ekonomide değil, siyasette de vazifeler üstlendiniz. Almanya'da bakan olarak vazife yapan Türkler oldu. Federal parlamentoda, eyaletlerde milletvekillerimiz oldu. Sanatta, sporda, bilimde öne çıkan, çok önemli başarılara imza atan insanlarımız oldu. Sizin bugün buradaki varlığınız, başarılarınız, Türkiye ile Almanya'nın iş birliğine de çok olumlu şekilde yansıdı."

İki ülke arasındaki ticaret hacminin 30 milyar avronun üzerine çıktığına değinen Erdoğan, şunları söyledi:

"Uluslararası yatırımlarda Türkiye ve Almanya hep ilk sıralarda yer aldılar. İşte bakın şimdi G-20'de beraberiz Almanya ile ve şu anda Türkiye dünyanın en büyük ekonomileri arasında 17. sırada. Şu anda 16'ya doğru tırmanıyoruz. Çok daha enteresan bir şey söyleyeceğim, her yıl 4 milyon Alman turist Türkiye'yi tercih etti, hatta çok sayıda Alman vatandaşı Türkiye'ye yerleşti. NATO'da, AGİT'te, Avrupa Konseyi'nde Almanya ile örnek bir iş birliği sergiliyoruz. Avrupa Birliği sürecinde, sizler sayesinde, burada yaşayan vatandaşlarımız sayesinde Almanya'nın çoğunlukla desteğini alıyoruz. Bu ilişkileri her alanda inşallah çok daha ileri seviyelere taşıyacağız. Hem Türkiye'nin hem Almanya'nın kalkınması için, büyümesi için, daha güvenli, daha huzurlu ülkeler olması için, her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz."

Erdoğan, Türkiye'de her fırsatta ifade ettiği bir hususu burada özellikle hatırlatacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Bizim dedelerimiz, bizim babalarımız, bizler, hep birlikte Türkiye'de çok zor zamanlar yaşadık, çok büyük acılara maruz kaldık, büyük badireler atlattık. On yıllar boyunca, siyasi tercihlerimiz, taleplerimiz, beklentilerimiz hep yok sayıldı. On yıllar boyunca, kimliklerimiz, değerlerimiz, inançlarımız tahkir edildi. 'Türk' dediler, 'Kürt' dediler, aidiyetlerimizi yok saydılar. 'Laz' dediler, 'Boşnak' dediler, 'Çerkez' dediler, 'Abaza' dediler, 'Gürcü' dediler, 'Alevi' dediler, 'Sünni' dediler, değerlerimizi yok saydılar. 'Mütedeyyin' dediler, 'başörtülü' dediler, 'sakallı' dediler, 'namaz kılıyor, oruç tutuyor' dediler, maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler bilirim, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniversitede güvenlik güçleri tarafından başörtüleri başlarından sökülüp alınan yavrularımızı bilirim. 

Ne dediler, 'işçisin sen, hep işçi kal' dediler. 'Yoksulsun, hep yoksul kal' dediler. 'Senin başörtün var öyle mi, senden ancak kapıcı olur' dediler. 'Senden ancak hizmetçi olur' dediler. 'Sen doktor olamazsın' dediler. 'Sen öğretmen olamazsın' dediler. 'Sen herhangi bir kurumda yönetici olamazsın' dediler. 'Avukat olamazsın' dediler. 'Parlamentoya giremezsin' dediler ve biliyorsunuz parlamentoda ne dediler, unutmayın, 'atın şu kadını dışarı' dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler, sorunlarını reddettiler, onları asimile etmek istediler. 'Siyasete yaklaşma' dediler, 'bürokrasiye yaklaşma' dediler, 'sorunlarını dile getirme, sorunların için mücadele verme' dediler. Sandıkta, kendi irademizle seçtiğimiz, çok da sevdiğimiz Başbakanımız, merhum Adnan Menderes'i, bir 27 Mayıs günü iktidardan indirdiler, idam ettiler. Bu unutulur mu? Adnan Menderes unutulmuyor, Fatin Rüştü Zorlu unutulmuyor, Hasan Polatkan unutulmuyor ama o kararı verenler unutuldu onları kimse hatırlamıyor. Onlar hesabı o büyük hesap gününde verecek. Öyle geçiştirmek yok."

"Milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldik"

"Ne zaman ki Anadolu'nun, ne zaman ki milletin sesi yükseldiyse, darbe yaptılar, o sesleri susturmak istediler" diyen Erdoğan, "İktidarları sınırladılar, milli iradeye sınır çizdiler, ne dediler, 'sandık her şey değildir' diyerek milletin tercihleri önüne engeller koydular" ifadesini kullandı.

Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002'de, milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldiklerini, 12 yıl boyunca, demokrasi, hukuk, milli irade için yoğun mücadele verdiklerini vurguladı.

Tüm garipler, yoksullar, ihmal, inkar edilmiş tüm kesimler için samimi mücadele verdiklerini dile getiren Erdoğan, şöyle dedi:

"Güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini alt üst ettik. Çetelerle tehdit ettiler, boyun eğmedik. Tahrikler, provokasyonlar yaptılar, terörle üzerimize geldiler, geri adım atmadık. 'Size Cumhurbaşkanı seçtirmeyiz' dediler, bildirilerle tehdit ettiler, millete gittik, milletten güç aldık ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik. Yetmedi, işte geçen yıl, 'Gezi olayları' dediler, ağacı, çevreyi, yeşili bahane ederek, Türkiye'nin istiklaline, Türkiye’nin büyüyen ekonomisine, Türkiye'nin birliğine, kardeşliğine kastettiler, onlara da 'eyvallah' demedik. Çünkü cumhuriyet tarihinin yeşile önem veren bizim gibi bir iktidarı ne geldi ne gelecek. 3 milyarı bulan fidan ve ağaç dikimiyle rekor üstüne rekorlar kıran bir çevreci iktidar var. 17 Aralık'ta, yolsuzluk kılıfı altında, seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Geri adım atmadık, boynumuzu eğmedik, Türkiye'yi 30 Mart'ta sağ salim seçime götürdük ve orada da darbe heveslilerine gereken cevabı milletim verdi. Bu arada biliyorsunuz bir de karşımıza bir şey çıktı, Pensilvanya. Pensilvanya'da, uluslararası çevrelerin maşası olanlar, benim ülkemin istiklaline kastetti, kendi ülkesine ihanet etti, onlara fırsat tanımadık."

Türkiye'de, kendi tercihlerini, yaşam tarzlarını milletin tercih ve yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir zümre olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Alışmışlar millete kibirle bakmaya. Sandık yoluyla değil, demokrasi dışı yollarla millete hükmetmeye alışmışlar. Türkiye'ye, millete rağmen istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Biz, işte bu mütekebbirlere, bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere 'dur' dedik. Ne dedik, 'Bu ülkede biz de varız' dedik. 'Biz milletiz' dedik. '77 milyon, bu ülkenin sahipleriyiz' dedik. Samimiyetle 'demokrasi' dedik, 'hukuk' dedik, 'özgürlük' dedik, en önemlisi de 'kardeşlik' dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikte reformlar yaptık. 30 yıl boyunca nice canları aramızdan alan, nice şehitler verdiğimiz terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Özgürlüklerin önündeki engelleri tek tek kaldırdık. Başörtüsünü, sadece üniversitelerde değil, kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. 77 milyonun kardeşliği için, birliği için, refahı ve huzuru için çok cesur adımlar attık. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, Devlet dairelerinde çalışabiliyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, bu adımları atmaya devam edeceğiz."

"Bu bölgede biz de varız. Bu coğrafyada biz de varız"

İçeride, kendilerini milletten üstün gören, millete kibirle tepeden bakanlar olduğu gibi, zaman zaman dışarıda da böyle kibir abidelerinin olduğunu gördüklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye'ye tepeden bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar var. Türkiye'ye parmak sallamayı, Türkiye'yi kendince tehdit etmeyi, terbiye etmeyi kendisine hak görenler var. Çıkarları zedeleniyor diye, Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, ilerlemesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya, durdurmaya çalışanlar var. İçeridekilere söylediğimizin aynısını, dışarıdaki bu kibir abidelerine de söylüyorum. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye, o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti."

"Durmak yok, yola devam" dediklerini ve yola devam ettiklerini anlatan Erdoğan, "Bu bölgede biz de varız. Bu coğrafyada biz de varız" dedi.

Türkiye'nin 2002'de IMF'e olan borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Erdoğan, Gezi olaylarından önce 14 Mayıs'ta bu borcu sıfırladıklarını aktardı. Merkez Bankası'nın kasasında 2002'de 27,5 milyar dolar bulunduğunu anımsatan Erdoğan, "Şimdi Merkez Bankamızın kasasında 130 milyar dolar var ama şunu da unutmayın, Gezi eylemlerinin olduğunda adeta tavan yapmıştı, 135 milyar dolara çıkmıştı. Düştü, tekrar toparlanmaya başladı" ifadesini kullandı.

Göreve geldiklerinde yüzde 63 olan devletin borçlanma faizini tek haneli rakamlara indirdiklerini ifade eden Erdoğan, yüksek faizin bir sömürü aracı olduğuna inandıklarını dile getirdi.

Erdoğan, yüzde 73 olan kamu net borç stokunun milli gelire oranının yüzde 36'ya indiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İş bilenin, kılıç kuşananın. Büyüyen bir ekonomi, bizim de hakkımız. Demokrasi, hukuk, özgürlükler bizim de hakkımız. Bölgesel ve küresel meselelerde söz söylemek artık bizim de hakkımız. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var. Yeni Türkiye'yi artık herkes kabullenmek zorundadır. Büyük ekonomisiyle aktif dış politikasıyla 21'inci yüzyılın şekillenmesinde teri olan Türkiye'yi artık herkes görmek ve hazmetmek zorundadır. Hiç kimse, hiçbir ülke, hiçbir uluslararası çevre, parmağını sallayarak, kibirle bize istikamet çizemez. Hiç kimse Türkiye'yi azarlayamaz. Kendisine hak gördüğünü, hiç kimse Türkiye'den esirgeyemez. Bizim eleştiriden korkumuz yok. Bizim, demokrasiden, hukuktan, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesinden hiçbir çekincemiz yok. Biz, Avrupa Birliği'ne tam üye olmayı önüne bir hedef olarak koymuş, bunun için samimi olarak çalışan bir ülkeyiz. Bütün engellemelere, yapılan haksızlıklara rağmen, reformlarını kararlılıkla yürüten bir ülkeyiz. Dostlarımız bizden korkmasın, bizden çekinmesin. Barıştan başka, demokrasiden, hukuktan, insanca yaşam şartlarından başka hedefimiz yok bizim. Şimdi burada bir şeyi özellikle söylemek zorundayım. Türkiye içinde, millete kibirle bakanlar ile Türkiye dışında kibirle bakanlar, maalesef çok kirli bir ittifakın içindeler. Yaptıkları karalama kampanyalarıyla yaptıkları algı operasyonlarıyla Türkiye'de iktidarı zayıflatmak, demokrasiyi zayıflatmak, geçmişte olduğu gibi millete tahakküm etmek istiyorlar. Dikkat edin sevgili kardeşlerim. İçeride, o kibir abideleri ne söylüyorsa dışarıda da aynıları, aynısını söylüyorlar. İçerideki bazı siyasetçilerle dışarıdaki bazıları aynı dili kullanıyorlar. İçeride, çıkarları zedelendiği için yalan, iftira yayını yapan medya ile dışarıda onların işbirlikçisi medya, aynı tarz manşetleri atıyorlar."

"Avrupa'nın hangi ülkesinde, polise, askere kurşun sıkanlara müsamaha gösterilir?"

Erdoğan, Türkiye'de basın özgürlüğü yok diye kara propaganda yapıldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"İşte buradan, Köln'den soruyorum, polis öldürmek, basın özgürlüğü müdür? Bekçi öldürmek, basın özgürlüğü müdür? Askere kurşun sıkmak, basın özgürlüğü müdür? Evrakta sahtecilik yapmak, basın özgürlüğü müdür? Cinayet şebekesi terör örgütlerine üye olmak, basın özgürlüğü müdür? Yıllarca bizim terörle mücadelemize sessiz kalanlar, hatta terör örgütlerine sahip çıkanlar, şimdi de 'Türkiye'de basın özgür değil' söylemi üzerinden teröre katkı sağlıyorlar. Acaba Avrupa'nın hangi ülkesinde, polise, askere kurşun sıkanlara müsamaha gösterilir? Elimde hepsinin belgeleri var. Resimli belgeleri var, video ile tespitleri var, hepsi var. Vakti, saati geldiğinde onları da açıklarız, onları da gösteririz. Acaba Avrupa'nın hangi ülkesinde, protesto hakkı adı altında vandallık yapanlara, kıranlara, dökenlere, yağmalayanlara müsamaha gösterilir? Bu kadar reform yapmış, demokratik hak ve özgürlükleri bu kadar ileri standartlara taşımış, milli iradeyi bu kadar savunan kime diktatör sıfatı pervasızca kullanılabilir?"

TOBB'un kongresinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Sen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına 'diktatör' diyeceksin ve bu ülkede bu konuşmalarını aynen bu şekilde devam ettireceksin ve bir de sıkılmadan 'özgürlük yok' diyeceksin" dediğini aktaran Erdoğan, "Ya, diktatörün ülkenin başında olduğu bir ülkede, sen böyle yürüyebilir misin, böyle konuşabilir misin? Mümkün mü?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu'nun Türkiye Barolar Birliği'ni ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, "Aynı şeyi orada da söylemiş. Niye, al birini vur öbürüne. Aslında birbirlerinden hiç hoşlanmazlar. Niye gitmiş, 'Kimi cumhurbaşkanı adayı yapacağız', onu sormaya gitmiş" dedi.

"Manşetler de bize istikamet çizemeyecek"

Başbakan Recep Tayyih Erdoğan, şunları kaydetti:

"Almanya, belki de 'cehenneme git Erdoğan' tarzı, ahlaktan, edepten yoksun, ırkçı ve nefret dolu manşetleri yılda bir görüyor ama Türkiye'de her gün onlarca gazete bundan daha ağır manşetleri atarken, kim çıkıp da 'Türkiye'de medyaya baskı yapılıyor' diyebilir. Bakın, buradan açık açık söylüyorum. Recep Tayyip Erdoğan fanidir, her canlı gibi, vakti zamanı geldiğinde, bir an bile erken ya da geç değil, ölümü mutlaka tadacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti, kutlu yolculuğuna kesintisiz olarak devam edecek, hedefleriyle inşallah buluşacaktır. Benim şahsım üzerinden Türkiye'ye operasyon çekmeye çalışanlar, bilsinler ki milletin kararlı duruşunu, şu dik duruşunu, asil duruşunu karşılarında bulacaklardır. Biz, iktidara manşetlerle gelmedik. İçeride ya da dışarıda atılan manşetler de bilinsin ki bize istikamet çizemeyecek, Türkiye'ye rota belirleyemeyecektir."

"Biz istiyoruz ki Avrupa, Türkiye’yi gerçek fotoğraf üzerinden okusun"

Türkiye’nin gerçek fotoğrafının Avrupa’da görülebilmesi için burada yaşayan Türkiye vatandaşlarına büyük sorumluluklar, Türkiye aleyhindeki karalama kampanyalarının boşa çıkarılması için vazifeler düştüğünü belirten Erdoğan, "Biz istiyoruz ki Avrupa, Türkiye’yi gerçek fotoğraf üzerinden okusun. Biz istiyoruz ki Avrupa, Türkiye üzerine değerlendirme yaparken, yanlı medyanın, kışkırtıcı siyasetin, çıkar çevrelerinin, ideolojinin etkisinde kalmasın, hakkaniyetle değerlendirmeler yapsın. Biz istiyoruz ki Avrupa, Türkiye’ye bakarken, sadece elitleri, sadece belli kesimleri, belli zümreleri değil, 77 milyonun tamamını görebilsin" ifadesini kullandı.

"Ey Batı, Mısır'da olanlarla ilgili niye sesin çıkmıyor?"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin medya ve sosyal medyayla ilgili şikayetlerini eleştirenlerden, kendi ülkelerindeki uygulamaları incelemelerini isteyerek, şöyle devam etti:

"Mısır’da darbeye 'darbe' diyemeyenlerin, en azından Türkiye’de, bir kısım yargı ve emniyet mensupları vasıtasıyla yapılan darbe girişimini iyi okumalarını arzu ediyoruz. Avrupa’da idam var mı? Türkiye’de yok. Avrupa'da var mı? Avrupa'da da yok. Peki soruyorum, acaba Avrupa Birliği ülkelerinden bugüne kadar Mısır'daki verilen idam kararlarına yönelik bir kez güçlü bir ses çıktı mı? Çıkmadı, çıkmadı... Niye susuyorsunuz, niye? Hamile hanımlara bile idam kararı verdiler, genç, yaşlı idam kararı verdiler. Esma kızımızı kurşunlayarak şehit ettiler. Türkiye'de olan bu olaylarla ilgili olarak ey Batı sesin çıkıyor da Mısır'da olanlarla ilgili niye sesin çıkmıyor? Bangladeş'te idam yapıldı, onunla ilgili sesin niye çıkmıyor? 90 yaşını aşkın bir insan orada şu anda orada hücrede tutuluyor, onunla ilgili sesin niye çıkmıyor, o da idamla yargılanacak. Özgürlük bu değil, hukuk bu değil. İşte sıkıntı burada. Ama biz nefes alıp verdiğimiz müddetçe hak neredeyse biz oradayız, biz oradayız. Kim ne senaryo yazarsa yazsın, hangi tuzağı kurarsa kursun, hangi provokasyonu hazırlarsa hazırlasın, biz yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz."

Kararlılıkla yola devam edeceklerini, özgürlükleri genişleterek, Türkiye'nin gücünü, itibarını artırdıklarını, gelecek dönemde de ekonomiyi büyütmeyi sürdüreceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, demokrasinin standartlarını evrensel seviyelere ulaştırmak için çalışacaklarını, özgürlüklerden korkmadan özgürlük alanlarını genişleteceklerini, bu konuda sıkıntılarının bulunmadığını vurguladı. 

"Türkiye’siz Avrupa eksiktir"

Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinden vazgeçmeden, reformları yapmaya, Avrupa değerlerini Türkiye'ye taşımaya devam edeceklerini yineleyen Erdoğan, "Türkiye’siz Avrupa eksiktir. Avrupa içindeki 6 milyona ulaşan Türk varlığı, birçok Avrupa Birliği ülkesinin nüfusundan daha çoktur. Bugüne kadar Avrupa’ya katkı verdik, emeğimizle alın terimizle fikirlerimizle değerlerimizle katkı verdik, daha da çok katkı sunmaya devam edeceğiz. Avrupa içinde yükselen ırkçılığın, vicdanları yaralayan ırkçı cinayetlerin, nefretin, ayrımcılığın panzehiri inanın Türkiye olacaktır. Doğu ile Batı’nın kucaklaşmasının kilidi, medeniyetlerin buluşmasının zemini Türkiye olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Türkiye'nin evrensel değerlerinin, Avrupa değerlerinin güçlenmesine en büyük katkıyı sağlayacağına işaret ederek, başta İslamofobi, antisemitizm olmak üzere, nefret suçlarıyla mücadelede Türkiye'nin örnek teşkil edeceğini söyledi. 

Türkiye'nin siyasetiyle ekonomisiyle insanıyla misyonuyla değerleriyle Avrupa’nın bir parçası olduğunu, Avrupa'nın ve özellikle de Avrupalı siyasetçilerin bunu artık görmeleri, kabullenmeleri gerektiğini belirten Erdoğan, "Avrupa siyasetinin sorunları, Türkiye kullanılarak değil, Türkiye ile çözülür" dedi.

"Sizler, tarihi şanlı bir ecdadın torunlarısınız"

Erdoğan, eski Almanya Cumhurbaşkanı Gustav Walter Heinemann'ın, "Hiçbir şeyi değiştirmek istemeyenler, korumak istediklerini dahi kaybederler" sözlerini anımsatarak, değişime direnen bir Avrupa'nın asla Avrupa olamayacağını aktardı. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sizler, büyük bir ülkenin, büyük bir devletin, dünya üzerinde iddia sahibi olan büyük bir milletin mensuplarısınız. Sizler, tarihi şanlı bir ecdadın torunlarısınız. Sizler, ekonomisi büyüyen, demokrasisi ileri standartlara kavuşan, dünyadaki tüm mazlumların derdini kendi derdi gören bir büyük ülkenin vatandaşlarısınız. İşte onun için asla boynunuzu yere eğmeyeceksiniz. İşte onun için asla kendinizi yalnız hissetmeyeceksiniz.

Almanya makamlarıyla, başta Şansölye Sayın Merkel’le, her meseleyi konuşuyor, görüşüyor, birlikte çözüm yolları arıyoruz. Ortakları Sayın Gabriel ile görüşüyoruz, dertleşiyoruz, çözüm yollarını arıyoruz. Hem Almanya devleti hem Türkiye Cumhuriyeti, her an, her meselenizde yanınızda olacaktır. Dışişleri Bakanlığımız, Büyükelçiliğimiz, konsolosluklarımız her an emrinizde olacaktır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız her an yanınızda olacaktır. Derneklerimiz, vakıflarımız, sivil toplum örgütlerimiz her an yanınızda olacaktır."

"Siz Almanya'nın yabancısı değilsiniz, artık siz bir Alman vatandaşısınız, rahat olun"

Başbakan Erdoğan, Avrupa'ya her gelişinde buralarda yaşanan Türk vatandaşlarından, bulundukları ülkelerin dillerini çok iyi öğrenmelerini, çocuklarına öğretmelerini rica ettiğini anımsatarak, "Ana dilinize, Türkçeye sahip çıkmanızı özellikle sizlerden rica ediyorum. Kültürünüzü, değerlerinizi, anavatanla irtibatınızı asla sekteye uğratmayın ama Almanya’da da bir yabancı gibi durmayın. Kolay değil 50 yıl, artık siz Almanya'nın yabancısı değilsiniz, artık siz bir Alman vatandaşısınız, rahat olun. Siyasete, sosyal hayata, ekonomiye daha fazla katılım sağlayın. Türkiye ile Almanya’nın iş birliğinin artması için daha fazla emek sarfedin. Nice sorunları aştık, nicelerini de aşarız ve inşallah hep birlikte aşacağız" diye konuştu. 

Erdoğan, 10 Ağustos'ta ilk defa Türkiye'de halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçileceğini ve bu seçimde yine ilk kez Türkiye dışındaki vatandaşların bulundukları ülkelerde oy kullanacaklarını hatırlattı. Erdoğan, yurt dışında yaşayan Türkiye vatandaşlarına oy kullanma hakkını geçikmeyle de olsa verdiklerine değinerek, vatandaşlardan demokratik haklarını kullanmalarını söyledi.

Yurt dışındaki vatandaşların 31 Temmuz-3 Ağustos tarihlerinde oy kullanacaklarını belirten Erdoğan, vatandaşlardan yurt dışı seçmen kütüklerine kayıtlı olup olmadıklarını kontrol etmelerini, kayıtlı değillerse de en yakın konsolosluktan kayıt yaptırmalarını istedi. 

Erdoğan, oy vermeye giderken mutlaka Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olan nüfus cüzdanı ya da pasaport bulundurulması gerektiğini anlatarak, yurt dışında yaşayan vatandaşların o tarihlerde Türkiye'de bulunmaları halinde gümrük kapılarında da oylarını kullanabileceklerini söyledi. 

Henüz cumhurbaşkanı adayını tespit etmediklerini, istişare ve araştırmaların sürdüğünü, en kısa sürede adaylarını açıklayacaklarını belirten Erdoğan, "Cumhurbaşkanının sizin oylarınızla seçilmesi, bir milat olacak, milli irade adına, demokrasi adına inşallah bir dönüm noktası olacak. Türkiye daha da güçlenecek, demokrasimiz güç kazanacak, göreceksiniz, ekonomi daha da şahlanacak" dedi.

"Mavi kart" düzenlemesi

Almanya'daki Türkiye vatandaşları için hazırlanması öngörülen "Mavi kart" ile ilgili çalışmaların da son noktaya geldiğini, fevkalade bir durum olmazsa TBMM kapanmadan bununla ilgili yasal düzenlemeyi yapacaklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, yarın gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu seçimlerinin de Avrupa için hayırlı olmasını, oy kullanma hakkına sahip Türkiye vatandaşlarının da bu seçimlerde oy vermelerini özellikle temenni ettiğini aktardı.

Başbakan Erdoğan, toplantının yapıldığı salon dışında bazı gösterilerin olduğuna işaret ederek, "Onlar da bizim vatandaşlarımız. Hiçbir provokasyona mahal vermeden, sağduyu içinde, soğukkanlılık içinde evlerimize döneceğiz. Vakarımızı, ağır başlılığımızı azami derecede sergileyecek, karalama kampanyalarına fırsat tanımayacağız. Türkiye’deki olaylar burada nasıl kışkırtma için kullanılıyorsa, buradaki olaylar da aynı şekilde kışkırtma amacını taşıyor. Hiç birimiz bu tuzağa düşmeyeceğiz. 77 milyon Türkiye’de kardeş iken, yurtdışında da kardeşliğimizi en güçlü şekilde muhafaza edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

"Rabia" işareti yaparak, kendisinin bu işarete, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" anlamı yüklediğini anlatan Erdoğan, salondakilere, "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını söyletti. Başbakan Erdoğan, yaklaşık 1,5 saat süren konuşmasını "Günümüz hayırlı olsun, geleceğimiz aydınlık olsun. 10 Ağustos milletimiz, ülkemiz için aydınlık yarınların müjdecisi olsun" sözleriyle bitirdi. 

AA

Haber Haberleri

Emevi Camii halılarının yenilenmesine Gaziantep talip oldu
"Çarşı"ın Gezi davasında tüm sanıklar beraat etti
Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı