Tuba Çelik, Eşinin Cezaevi Günlerini Anlattı

“Umut Davası”ndan 5 buçuk yıl hapis yatan Abdülhamit Çelik’in eşi Tuba Çelik, yaşadıkları süreci Mazlumder'de anlattı.

Eşi, Uğur Mumcu suikastı iddiasıyla haksız yere 5 buçuk yıl hapis yatan Tuba Çelik, bir sabah namazı vaktinde evlerine yapılan baskınla başlayan ve sadece eşini değil kendisini, ailesini, çocuklarını ve çevresini de derinden etkileyen süreci anlattı…

MAZLUMDER Cezaevleri Çalışma Grubu tarafından organize edilen Cezaevi Söyleşileri’nin 6.’sına “Umut Operasyonu” kapsamında tutuklanıp 5 buçuk yıl hapis yatmış olan Abdülhamit Çelik’in eşi Tuba Çelik konuk oldu. 

MAZLUMDER İstanbul Şube Başkan Yardımcısı ve Cezaevleri Çalışma Grubu Başkanı Av. Kaya Kartal'ın açılış konuşması ile başlayan programda Kartal, Türkiye kamuoyunun özelde ise Müslüman camianın cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluk ve adaletsizliklerden maalesef yeteri kadar haberdar olmadığından, hatta bu konuya ilgisiz kalındığından bahsetti. Amaçlarının cezaevleri hakkındaki eksik ve yanlış algılar ile bilgilerin düzeltilmesini ve bu konuda genel bir ilgi oluşturulması olduğunu belirten Kartal, ardından Türkiye’deki cezaevlerinin durumu hakkında bir takım istatistikî bilgiler verdi. Kartal sözlerinin devamında, devletin mahpuslara yaklaşımının direnç kırmak, uysallaştırmak üzerine kurulu olduğunu, cezaevlerinin özgürlüğü kısıtlayarak cezalandırmadan öte, özellikle muhalifleri bu yolla sindirmek gibi başka amaçları da bulunduğunu vurguladı.

Kaya Kartal’ın ardından sözü, eşi Uğur Mumcu suikastı üzerine, suikasttan 7 yıl sonra başlatılan Umut Operasyonu kapsamında hapsedilen Tuba Çelik aldı. Tuba Çelik konuşmasında, sabah namazı vaktinde evlerine yapılan baskınla başlayan ve sadece eşini değil kendisini, ailesini, çocuklarını ve çevresini de derinden etkileyen süreci anlattı.

Tuba Çelik cezaevlerinin toplumumuz için koca bir bilinmezlik taşıdığını ve kendisinin de eşinin sürecinden sonra bu dünyayla tanıştığını belirterek başladığı konuşmasında; Türkiye’de cezaevine girmenin sıradan bir vak’a olduğunu, bu söyleşiye katılmanın bile 5 yıl sonra hapsedilmeleri için bir gerekçe olabileceğini, bu yüzden insanların bu konu hakkında bilgilendirilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.

Tuba Çelik, 5 Mayıs 2000’de sabah namazına uyandıkları sırada polislerin evlerine baskın yaptıklarını söyledi. Baskın sırasında evin içinde, apartman merdivenlerinde ve sokakta onlarca polis olduğunu ve evlerinin adeta altının üstüne getirildiğini anlatan Çelik, saksıların bile dökülerek altının arandığını belirtti. Güneş doğduğunda aramanın bittiğini ve eşinin götürüldüğünü belirten Çelik, bazı sivil polislerin evlerinde kaldığını ve evde kalan bu polislerin sürekli olarak laubali söz ve hareketlerde bulunduğunu anlattı.

Tuba Çelik konuşmasında, eşinin tutuklanma sebebini gazetelerden öğrendiğini ve Uğur Mumcu meselesinden dolayı tutuklandığını öğrenince çok şaşırdığını çünkü Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü gün düğünlerinin olduğunu belirtti. Bu durumu geçmiş olsun ziyaretine gelen Abdülhamit Çelik’in arkadaşı olan Mavi Marmara şehidi Cevdet Kılıçlar’a anlattığını belirten Çelik: “Bunun üzerine Rahmetli Cevdet Bey evlilik cüzdanımızı sordu. Ben de resmi nikâhımızın 1 yıl sonra kıyıldığını söyledim. Cevdet Bey, düğün davetiyemizin olup olmadığını sordu. Düğün davetiyemiz vardı. Cevdet Bey bunu alıp hemen basına yansıtalım dedi ve böylece bu bilgi basına yansımış oldu” diyerek sözlerini sürdürdü.

Eşine yapılan suçlamanın ilk önce bombayı koyan kişi olduğu yönündeyken, düğün mevzusu ortaya çıkınca eşine yönelik iddianın değiştirildiğini ifade eden Çelik şunları söyledi: “Düğünümüzün Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü gün olduğu basına yansıyınca polis daha önceki suçlamasını birden değiştirerek eşimin bombayı cinayet günü değil cinayetten bir gün önce yerleştirdiğini iddia etti bu sefer. Ardından bunu da değiştirerek eşimin bombayı başkasına koydurttuğunu söylediler. Yani üç defa ifade değişmiş oldu. Bütün gerçekler ve polisin yalan iddiaları apaçık ortadayken ve eşim masum olmasına rağmen maalesef haksız yere 5 buçuk yıl hapis yattı.” 

Eşinin 8 gün boyunca işkence gördüğünü belirten Çelik, bu süreçte eşinden haber alamadıklarını aktardı. Polislerin kendisini de sorguladığını ve düğün hadisesini basına yansıttığı için polislerin kendisine çok kızdığını anlatan Çelik, eşinin 8 gün süren işkencenin ardından ve hem işkencelerden dolayı hem de polislerin baskısından ötürü yarı bilinçli bir halde ve 2 polisin arasında sürünür vaziyette tatbikata çıkarıldığını söyledi.

Cezaevleri ziyaretlerindeki sıkıntılardan da bahseden Tuba Çelik, eşinin Eskişehir Cezaevine gönderildiğini, cezaevinin şehre çok uzak olduğunu belirtti. Çelik bunun mahpus yakınları için ayrı bir işkenceye dönüştüğünü sözlerine ekledi. Çelik’in bu tespitine Kaya Kartal, cezaevlerinin, özellikle F tipi sürecinin ardından, şehir merkezlerinden uzak yapıldığının, bunun ise mahpusu yalnızlaştırmak amacını taşıyan bilinçli bir politikanın sonucu olduğunu ekleyerek katkıda bulundu. Çelik sözlerinin devamında özellikle kış aylarında ziyaretlerin cezaevinin şehre uzak olması nedeniyle çok zorlaştığını, cezaevi ziyaretlerinden birinde bu yüzden donma tehlikesi atlattıklarını belirtti. Ayrıca açık görüşün ise ancak 1 buçuk yıl sonra mümkün olduğunu ifade etti.

Cezaevi ziyaretleri sırasında eşi Abdülhamit Çelik’in arkadaşlarından biri olan Ercüment Öztürk Bey’in kendilerine çok yardımcı olduğunu söyleyen Çelik, “…örneğin Ercüment Beyin bizi sabah alıp kahvaltıya götürmesi dünyanın en güzel şeyiydi. Çünkü o haldeyken birilerinin size yardımcı olması çok hoş bir duygu. Hakikaten mahpus yakınlarına yapılan ufak bir yardım dahi onları inanılmaz derecede mutlu ediyor. Bu yüzden bu gerçekten önemli bir şey ve biz de mahpusların geride bıraktıkları yakınlarına elimizden geldiğince yardım etmeliyiz” diyerek Ercüment Bey’in ve ailesinin yardımlarının kendisinde uyandırdığı güzel duyguları paylaştı. Ancak polislerin Ercüment Bey’i sırf bu nedenden ötürü öldürmek istediğini ifade eden Çelik “Ercüment Öztürk’ü bize yardımcı olduğu için öldürmek istediler. Önce birkaç kez tehdit etmişler. Sonra bir kış günü Ercüment Abiyi alıyorlar. Bu sırada tuvalete girme bahanesiyle hemen telefonla eşine ulaşıp ‘polisler beni götürüyor’ der demez polisler telefonu elinden alıp Ercüment Bey’i şehrin dışında bir araziye götürüyorlar. Tehditler orda da sürüyor ve en sonunda ellerini bağlayıp zorla tarım zehri içiriyorlar. Ramazan ayı olduğundan Ercüment Bey’in midesi boşmuş ve midesi boş olduğundan Allah’tan zehri kusuyor ve ölmekten kurtuluyor. Ercüment Bey bu arada bayılıyor. Polisler öldü diye bırakıp gidiyorlar. Daha sonra kendine gelen Ercüment Bey yuvarlana yuvarlana yola çıkıyor ve yoldan geçen bir cenaze aracına binerek şehre ailesinin yanına ulaşıyor. Yani sırf bize yardım etti diye öldürülmek isteniyor. Eğer Ercüment Bey Allah’ın yardımıyla kurtulmasaydı bir faili meçhule kurban gidecekti” diyerek bu ibretlik faili meçhul girişiminden de bahsetti. 

Sorulan sorulara cevap verdikten sonra, yaşadıklarını hiçbir zaman unutamayacağını ifade eden Tuba Çelik, bu süreçte birçok sıkıntıya göğüs germek zorunda kaldıklarını ama duyarlı insanların kendilerine sürekli maddi ve manevi yardımda bulunduğunu, bunun sıkıntıları göğüslemesi açısından çok önemli olduğunu belirtti. Çelik sözlerinin sonunda her insanın bir şekilde, hastalıkla, sağlıkla, mülkle veya başka şeylerle sınanacağını, kendilerinin sınavının da bu şekilde olduğunu ifade etti. 

MAZLUMDER’in ve Cezaevleri Çalışma Grubu’nun organize ettiği bu çalışmanın, camianın cezaevleri olgusunu daha yakından tanıması ve bu konuya olan duyarlılığın artması için büyük bir fırsat olduğunu belirten Çelik, bundan dolayı MAZLUMDER camiasına teşekkür etti.

(MAZLUMDER İstanbul Şubesi Basın Bürosu)

Haber Haberleri

Mehmet Görmez’den Riyad’daki festival görüntülerine tepki: İslam'ın değerlerine saldırı
Bağdat'taki rehabilitasyon merkezinde 5 bine yakın uyuşturucu bağımlısı tedavi görüyor
Gazze'de 6 ay bombardıman altında yaşayan Salhiya: Bir ayağımız ahirette, bir ayağımız dünyadaydı
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Özgür Özel hakkındaki "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "iftira" soruşturmasında ''yetkisizlik'' kararı