Veya, bir siyasî parti mi? Taraf Gazetesi'nin, Genelkurmay'a atfen yayımladığı "Bilgi destek eylem planı" başlıklı "lahika", bütünüyle sivil hayatı askerî hiyerarşiye bağlı olarak tanzim etme amacını taşıyor.
Karşımızda, seçimlere katılmayan ama iktidar mücadelesinde siyasî partilere rakip olan bir siyasî örgüt duruyor. Belgedeki "TSK" vurguları, dış güvenliği sağlamakla görevli bir kuruma değil, bir iktidar odağına ait. Teorik tasnife göre, bir baskı grubu gibi, siyasî rekabeti değişik araçlar kullanarak etkilemeye ve devlet iktidarını biçimlendirmeye çalışan bir dernek; veya propaganda, sivil örgütlerle temas kurma, yandaşlarla işbirliği geliştirme gibi diğer siyasî partilerin kullandığı araçları kullanarak -sadece seçimlere girmeden- iktidarı kullanmayı amaçlayan bir siyasî parti. Her iki durumda da boğazına kadar siyasete bulaşmış bir silahlı güç var karşımızda.
Tablo vahim. Üstelik birkaç açıdan. Birincisi, siyasî hayatın içine bu kadar girmiş bir ordu ile demokratik bir sistemi yaşatamazsınız. İkincisi, işini gücünü bırakıp siyasî hayatı tanzim etme planlarıyla uğraşan bir ordu ile, ülkenin güvenliğini sağlayamazsınız. Üçüncüsü ise, bu kadar geri ve ilkel metodları, elinde silah bulundurma ayrıcalığını kullanarak planlayan ve uygulayan bir kurumun denetimsiz bir şekilde iş görebildiği bir ülkeyi, kıyasıya rekabetin yer aldığı bir dünyada bir milim ileri götüremezsiniz. Kısaca, şayet bu "lahika" doğru ise, her şeyden endişe etmeniz gerekir.
Taraf Gazetesi'nin yayımladığı belgeye karşı, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması tatmin edici değil. Çünkü "açıklama", belgenin "sahte" olduğuna dair bir iddiada bulunmuyor; sadece "resmî" niteliği olmadığını ve onaylanmadığını belirtiyor. Belge adı üzerinde bir "lahika" yani "ek". Ciddi bir kurumun yapması gereken şey, kayıtların arkasına saklanarak sorumluluktan kaçmak değil, kapsamlı bir soruşturma açmaktır. Soruşturma iki ihtimalde de gerekli. Belge sahte ise, TSK'ya hakaret bir suç. Savcılığın harekete geçirilmesi lâzım. Şayet gerçekten Genelkurmay bünyesinde birileri yetkileri olmadığı halde böyle planlar hazırlayıp servise sokuyorlarsa, o zaman Genelkurmay'ın soruşturma açması lâzım. En kötüsü, TSK'yı bütünüyle bir siyasî parti halinde kurgulayan bu belge, yüksek komuta kademesinin bilgisi dahilinde ise, o zaman Meclis'in bir soruşturma komisyonu kurması lâzım. Her açıdan ihmal edilmeyecek, yok sayılmayacak bir durum. Her ihtimal önümüzde vahim bir tablonun olduğunu göstermiyor mu?
Askerî Ceza Kanunu ve İç Hizmet Kanunu'na göre, TSK'nın bu belgede sözü edilen faaliyetlerde bulunması aleni bir suç niteliğinde. Önem sırasına göre karşı karşıya olduğumuz tehditler şöyle. Belgede TSK, toplumdan ve devletten ayrıştırılarak bir siyasî görüşün egemen olduğu siyasî bir taraf haline geliyor. Ülkeyi bölen ve kamplara ayıran bir silahlı güç görüntüsünü, her şeyden önce ülkenin güvenliğine vereceği zararı görmek gerekir. Bu belgeyi, ordunun siyaset üzerinde tutulmasının neden çok önemli olduğuna dair bir delil olarak okumak gerekir.
Bu belgenin hayat bulduğu, kapalı kapılar arkasında geliştirilecek ikili ilişkiler, kulisler ve entrikalarla örülü dünyası başlıbaşına bir problem. Bu dünya, Soğuk Savaş döneminin ideolojik savaş tekniklerini kullanıyor. TSK bünyesinde, Soğuk Savaş'tan kalma bir gayrinizamî savaş anlayışının egemenliğini, aradan geçen yirmi uzun yıla rağmen devam ettirdiği görülüyor.
Temel sorun bu ilkel ve geri kafanın hâlâ iş başında olması, ülkeyi de kendisi gibi ilkel ve geri kalmaya mahkûm etmesi. Geriye çağdaş ve medenî bütün ülkelerin yaptığı şeyi yapabilmek kalıyor: Eline silah verdiğiniz gücün, bu silahları kendi büroratik-kurumsal çıkarı doğrultusunda kullanmasını engellemek için çok sıkı bir denetime tabi tutulması.
Tatminkâr bir cevap bekliyoruz. Ya savcılık soruşturma açmalı, ya Genelkurmay, bu belgenin kaynağı konusunda bizi aydınlatmalı, ya da Meclis duruma el koymalı.
Zaman gazetesi