Trump'ın Sosyal Medya Kararnamesi Ne Anlama Geliyor?

​​​​​​​Sosyal medya platformlarını 'taraflı' olmakla suçlayan Trump, geçenlerde bu platformlarla ilgili bir kararname imzaladı. Bu kararnamenin içeriğini mercek altına alarak sosyal medyayı ne yönde etkileyebileceği sorusunun cevabını aradık.

Ola Karakurt / TRT Haber

ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı bir paylaşımın sosyal medya sitesi Twitter tarafından 'teyite muhtaç' olarak etiketlenmesi akabinde perşembe günü sosyal medya platformlarına dair bir kararname imzaladı.

Kararname, internet ortamında hizmet sağlayıcılarının yükümlülük ile haklarını düzenleyen ve “Section 230” yani “Fasıl 230” olarak bilinen yasanın yeniden gözden geçirilmesini öngörüyor.

Ayrıca kararname bu mecralarla ilgili şikayetlere bakacak bir çalışma grubunun oluşturulması ve bu grubun şikayetleri, başsavcılarla görüşmesini ön görüyor.

Peki kararname tam olarak ne diyor? Fasıl 230 şu anki haliyle ne anlama geliyor?

Aslında Donald Trump'ın sosyal medya platformları ve teknoloji şirketlerine karşı hasmane tavrı yeni değil. Zira, ABD'li Başkan yıllardır bu şirketlerin taraflı olduğunu, ifade özgürlüğünü kısıtladıklarını öne sürüyor ve bu şirketleri cezalandırmakla tehdit ediyor.

Ancak geçen hafta Twitter'ın, Trump'ın paylaşımlarına uyguladığı etiketleme politikası, Trump için bardağı taşıran son damla oldu.

Twitter platformunu çok aktif kullanan ve 80 milyonu aşkın takipçisi olan ABD Başkanı, böylelikle bu ve benzeri şirketlere karşı tehditkar söylemini ilk kez eyleme geçirdi.

Twitter'ın daha önce hiçbir siyasetçinin paylaşımlarına karşı benzer bir politika uygulamadığını öne süren Trump, platformun özellikle onu hedef alarak taraflı bir duruş sergilediğini iddia ediyor. Bu ve bunun gibi uygulamalardan dolayı sosyal medya platformlarının cezalandırılması gerektiğini savunuyor.

Bundan dolayı ABD Başkanı Trump, bu şirketleri koruyan "Fasıl 230"un revize edilmesini istiyor.

Peki uzun süreden beri sık sık tartışmalara neden olan Fasıl 230 ne diyor?

Aslında bu yasa temelinde, 18 yaştan küçükleri uygunsuz ve müstehcen içeriklerden korumak için hazırlanmıştı. Yasa, ifade özgürlüğü gereği kullanıcıların her türlü paylaşımlarının müdahalesiz bir şekilde platformlarda yer almasına karşın hizmet sağlayıcıları, belli kriterlere bağlı içerikleri denetleme ve sansürleme hakkını veren ve bu hakkın kullanımından doğabilecek hukuki sorumluluktan muaf tutuyor.

İşte Trump'ın kararnamesi de İletişim Kuralları Yasası kapsamındaki 230'uncu faslın yeniden gözden geçirilmesini ön görüyor ve sosyal medya platformlarının denetlenmesi için zemin oluşturuyor.

Kararname, sosyal medya platformları gibi çevrim içi hizmet sağlayıcıların, 3'üncü bir taraf olan kullanıcılar tarafından paylaşılan içeriklerden sorumlu tutulamayacağı ilkesinin “müdahalesizlik” şartına bağlı olarak uygulandığını öne sürüyor.

Platformların sansürleme faaliyetlerinin bir müdahale olduğunu ve platformları bir editör konumuna getirdiğini, buna göre, platformların editörler gibi belli bir sorumluluğa sahip olması gerektiğini savunuyor. 

Fasıl 230, çevrim içi hizmet sağlayıcıların bir içeriğin “müstehcen, iffetsiz, şehvet uyandıran, pis, aşırı şiddet içeriyor, taciz niteliği taşıyor ya da başka şekilde sakıncalı” olduğuna kanaat getirmesi halinde, “iyi niyet” çerçevesi kapsamında bu içeriği sansürleyebileceğini, burada platformlara herhangi bir hukuki sorumluluk yüklenemeyeceğini ifade ediyor.

Trump da kararnamenin girişinde, sosyal medya platformlarının bazı içeriklere müdahalelerinin “iyi niyet” kapsamında olmayabileceğini savunuyor. Bundan dolayı sansürlemelerin ele alınması gerektiğini, eğer ki siyasi görüşe dayalı sansürleme olduğu yönünde kanaat getirilirse ifade özgürlüğü kısıtlaması dolayısıyla platformlara belli bir sorumluluk getirilmesi gerektiğini öne sürüyor.

Trump 230'uncu faslı nasıl revize etmeyi planlıyor?

ABD Başkanı bu yoldan çıkarak Fasıl 230'un geliştirilmesi, hukuki sorumluluktan muaf tutulacak istisnai durumların daha net ve detaylı olması gerektiğini belirtiyor. Federal İletişim Komisyonu dahil olmak üzere bazı kurum ve heyetleri harekete geçirerek Fasıl 230'un bu perspektiften tekrar gözden geçirilmesi ve varsa tavsiyelerini 60 gün içinde sunmasını istiyor.

Bunun yanı sıra Trump, bu mecralarla ilgili şikayetlere bakacak bir çalışma grubunun oluşturulmasını ve bu grubun şikayetleri, başsavcılarla görüşmesini ön görüyor.

Kararnamenin bir başka önemli maddesi, reklam veya herhangi bir amaçla federal kurumların sosyal medya platformlarına yaptığı ödemelerin rapor edilmesi ile ilgili.

Sonuç itibarıyla kararname, ilgili kurumların sosyal medya platformlarına dair yeni düzenleme yapması için zemin sağlıyor. Böylece taraflı olduğu tespit edilen şirketlere cezai işlem uygulama ihtimali doğmuş oluyor.

Kararname -uygulanırsa- sadece sosyal medya platformlarını değil başka çevrim içi hizmet sağlayıcılarını de etkileyecek. Zira kararname, “online platform” ifadesini şu şekilde tanımlıyor:

"Kullanıcıların içerik üretmesini, paylaşmasını veya sosyal ağa katılmasını sağlayan herhangi bir internet sitesi ya da uygulama ve tüm genel arama motorları."

Sosyal medya platformlarının seçenekleri ne?

The Washington Post gazetesi, adını belirtmediği iki farklı kaynaktan aldığı bilgilere dayanarak, teknoloji şirketlerinin şimdiden bu yasaya karşı atacağı adımları değerlendirdiğini öne sürdü.

Gazeteye göre masadaki seçenekler arasında, kararnamenin iptal ettirilmesi için yargıya başvurmak da var. Ancak her iki kaynak henüz bu konuda herhangi bir kararın verilmediğini belirtiyor.

Gazeteye görüş veren ve yine adı verilmeyen hukuk uzmanları, kararnamenin yargı önünde ele alınacağına kesin gözüyle bakıyor. Zira Kongrede birçok isim ve teknoloji şirketi, kararnamenin anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyor.

Twitter, adımın "tepki olarak atılmış siyasi bir hamle" olduğunu savunurken. Facebook şirketi konuyla ilgili açıklama yaparak karara mesafeli tavrını ortaya koydu.

Facebook: Kurallar herkes için geçerli

Facebook Sözcüsü Liz Bourgeois, Fasıl 230'un lağvedilmesi ya da sınırlandırılmasının ifade özgürlüğünü genişletmeyeceği aksine kısıtlayacağını savundu.

Facebook'un ifade özgürlüğünün korunmasına inandığı kadar kullanıcıların zararlı içerikten korunmasına da inandığının altını çizen Bourgeois, "Kurallar herkes için geçerli" ifadesini kullandı.

Şirketin açık bir politika izlediğini ve bu konuda hiçbir siyasi görüşe dayalı ayrımcılık yapılmadığını savunan Bourgeois, "Platformlarımız, her siyasi görüşten geniş insan ve şirket kitlesini güçlendirdi. Onlara seslerini duyurmak ve insanlara ulaşmak için yeni yollar sundu" dedi.

Fasıl 230'un yasa metnini yazan senatörlerden Demokrat Ron Wyden ise Trump'ın imzaladığı kararnamenin tamamen yasaya aykırı olduğu görüşünde.

Wyden, Trump'ın "sadece Facebook, Twitter ve YouTube gibi şirketlere zorbalık yaparak kendisine ayrıcalıklı muamele istediğini" öne sürdü.

Sosyal medya şirketlerine yöneltilen eleştiriler

Sosyal medya platformlarının çalışma şekline yön vermeye çalışan sadece Donald Trump değil. Daha önce çok sayıda Demokrat ve Cumhuriyetçi siyasetçi ile hukukçu, bu yönde adım atılması için çaba göstermişti.

Eyalet başsavcıları ve Kongre, geçen yıl dev teknoloji şirketlerine karşı çok sayıda inceleme başlatmıştı. Aslında Google şirketinin de bu yaz "tekelcilik" suçlamasıyla mahkeme önünde savunma vermesi büyük olasılık.

Arizona Eyaleti Başsavcısı daha bu hafta, gizlilik hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Google şirketine dava açmıştı.

Ancak ABD'de ifade özgürlüğünü etkileyebilecek herhangi bir düzenlemenin -özellikle çevrim içi siyasi içeriklere yönelik- Anayasa ile alakalı bir dizi engele takılması ihtimali çok yüksek.

Bu ihtimal, sosyal medya şirketlerinin içerikleri denetleme politikasını eleştiren çok sayıda Kongre üyesinin bu konuda adım atmaya çekinceli davranmasına neden olmuştu.

"20 yıllık yasa bugünün şartlarına cevap vermiyor" iddiası

230'uncu faslın (sansürlenebilecek içeriğin kriterlerini belirten) kritik paragrafı, 1996 yılında ortaya konulmuştu. Bundan dolayı birçok kişi, internetin bugün olduğu gibi çok fazla yaygın kullanılmadığı bir dönemden kalma yasanın artık uygunluğunu yitirdiği görüşünde.

İnternet sektörünün bu denli genişlemesi ve karmaşıklaşmasından sonra hizmet sağlayıcıların, site ve uygulamalarından faydalanan 3'üncü tarafların ihlallerinden sorumlu tutulmaması gittikçe daha da tartışılan bir konu oldu.

Mesela Amazon şirketinin sitesindeki bazı satıcıların sahte ürün satmasından ya da Uber şirketinin, uygulama üzerinden hizmet veren bazı sürücülerin cinsel tacizlerinden sorumlu tutulamaması, bu yönde epey tartışılan sadece iki örnek.

Demokratlardan da Cumhuriyetçilerden de eleştirenler var

Demokratlar daha önce teknoloji şirketlerini, nefret söylemi ya da taciz niteliği olan veyahut seçimi etkileyen sahte içerikleri daha sıkı denetlemeye zorlamak için bazı adımlar atmış ve şirketlerin bu yöndeki politikalarını sıkılaştırmaması durumunda dokunulmazlıklarını kaldırmakla tehdit etmişti.

Cumhuriyetçiler ise uzun süreden beri platformları sağ eğilimli sesleri sistematik bir şekilde bastırmakla suçluyor. Tabii platformların iddiaları sürekli reddetmesi bu yöndeki eleştirilerin gelmesini engelleyemedi.

Tüm bunlar, ABD'de sosyal medya platformlarının çalışma şekline yönelik tartışmaların bir süre daha süreceğine işaret ediyor.

Trump'ın imzaladığı kararnamenin yargı tarafından engellenip engellenmeyeceği henüz bilinmiyorken, ne şekilde evrileceği de bu mecranın geleceği konusunda önemli bir durak olacak.

Teknoloji Haberleri

AB, uydu internet sistemini hayata geçirmeye hazırlanıyor
Google Maps'in yönlendirdiği bitmemiş köprüde 3 kişi hayatını kaybetti
Türkiye'nin ilk kuantum bilgisayarı faaliyete geçti
ChatGPT artık bilgisayarlardan da konuşabilecek
Yapay zeka destekli arama motorları ırkçılığı teşvik ediyor