Trump’ın Cüretlendirdiği İsrail
Ahmet Varol / Yeni Akit
Batı’da İslâm karşıtı savaşın ve İslamofobinin arka planına baktığımız zaman uluslararası siyonizmin hizmetindeki medya organları vasıtasıyla yürütülen anti propaganda faaliyetlerinin önemli bir payı olduğunu görürüz. Bundan dolayı Batı’daki siyasi sistemlerin İslâm karşıtı savaşlarıyla uluslararası siyonizmin yürüttüğü medya savaşının iç içe olduğunu söylemek mümkündür. Bunu ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın İslâm karşıtı savaşında da görmek mümkündür. O yüzden Trump’ın İslâm karşıtı savaşının önemli bir boyutunu da Filistin toprakları üzerindeki gayri meşru siyonist işgale sınırsız destek oluşturmaktadır. Bu yönüyle İslâm karşıtı savaşla İsrail muhabbetinin aynı çizgide ve ortamda buluşması dikkat çekicidir.
Trump’ın İslam düşmanlığından ve İslâm’a karşı savaşından kaynaklanan İsrail ve siyonizm muhabbetinin yanı sıra aynı zamanda uluslararası siyonizmle bir akrabalık bağının olduğu biliniyor. Damadının uluslararası siyonizme destek veren bir yahudi olması sebebiyle böyle bir bağ oluşmuş. O yüzden daha başkanlık koltuğuna oturmadan önce işgalci siyonistlere “biraz daha sabredin, ben geliyorum” mesajları gönderiyor ve İsrail’e destek konusunda heyecanlandığını özellikle vurguluyordu. Şimdi de Ortadoğu’yla ilgili politikaları belirleme görevini tamamen bu yahudi damadına devrettiği haberlerde vurgulanıyor.
Son günlerde kamuoyuna yansıyan haberlerde de Trump’ın Filistin meselesinin çözümü konusunda iki devletli formül üzerinde ısrarlı olmayacağına dikkat çekiliyor. Bununla kastettiği siyonist işgal rejiminin tek devlet olarak kalması ve Filistinlilere onun işgalini meşru kabul etmeleri için baskı yapılması. İşin gerçeğinde ABD’nin bu konudaki tavrı dünden bugüne pek değişmemiştir. Eğer ki ABD gerçekten iki devletli çözüm formülünde ısrarlı olsaydı şimdiye kadar bu formül uygulamaya geçirilmiş olurdu. Çünkü BM kararları bunun önünü açıyor. Fakat Trump ABD’nin şimdiye kadar perdenin arkasından yürüttüğü politikasını bugün biraz daha perdenin önüne taşımayı ve işgalci siyonistlere biraz daha cüret kazandırmayı tercih ediyor.
İşgal rejiminin son günlerde oldukça cüretkâr adımlar atmasında da onun ABD’nin resmî politikasını biraz daha açıktan yürütmesinin rolünün olduğunu söyleyebiliriz.
İşgal rejiminin bu cüretkâr adımlarının en önemlilerinden biri ezan yasağını yeniden parlamentosunun yani Knesset’in gündemine almasıdır. Knesset’in Yasama Komitesi ezana yasak getiren yasa tasarısının, göstermelik bazı değişikliklerden sonra yeniden parlamentoda gündeme alınmasını ve oylamaya açılmasını kabul etti.
İşgal rejiminin yasa tasarısında yaptığı değişiklikler tamamen yüzeysel, yanıltma amaçlı ve dediğimiz gibi göstermeliktir. Asıl amacı 1948’de işgal edilmiş Filistin topraklarında ve Kudüs’te ezana yasak getirmektir. Ama kamuoyunu hazırlamak ve alıştırmak amacıyla bazı taktiklere başvurmak istiyor. ABD’nin izlediği tutumdan da bu konuda cesaret alıyor. Fakat unutmamak gerekir ki Filistin halkının ezanların susmaması için vereceği mücadeleye İslâm âleminin destek vermesi işgalci siyonistleri geri adım atmaya zorlayacaktır. O yüzden Kudüs’te ve tevhit çağrısının tarih boyunca önemli bir merkezi olmuş coğrafyada ezanların susturulmasına izin vermemek için Müslümanların uyanık olması, işgalci siyonistlerin bu konuda atacağı adımlara şiddetle tepki göstermeleri gerekir.
Siyonist işgal rejiminin Trump’ın açık desteğinden cüret alarak attığı diğer bazı adımlardan da müteakip yazımızda söz etmek istiyoruz.