Mehmet Beyhan / Milat
Kıl payı kurtulan Trump değil, Amerika'dır!
Birkaç gündür Latin Amerika ülkelerinin kapısı durumunda olan ve Karayipler bölgesinin son derece stratejik önemine sahip Panama’dayız. Panama ile ilgili gözlemlerimi paylaşmak isterdim. Ancak bizi takip eden dostlardan Trump’a yapılan saldırıya ilişkin gelen yoğun sorular üzerine bu konuyu yazmayı uygun gördüm. Zira hâlâ Panama’dayız gelecek hafta ekstra bir gündem olmazsa Panama’yı yazarız inşallah.
Öncellikle Amerika’nın devletlerarası ağı, iç içe geçmiş kültürleri kapsayan yapısı ile büyük bir çeşitlilik arz ettiğini belirtmemiz lâzım. Latin Amerika’dan ‘’Ortadoğu’ya, Afrika’dan Asya’ya etki sahaları bulunan bir güçtür. Dışardan Amerika’ya bakan biri, kamu diplomasisinden halk etkileşimine uzanan bir vizyonla sistematik bir hâl aldığını görür.
Ancak Amerika’nın hem kendi içinde hem de dışında ciddi sıkıntıları, ikilemleri, çelişkileri olan bir ülkedir. Bir taraftan Çin’in ucuz işgücü Amerikalı sermaye sahiplerine daha fazla para kazandırırken, diğer taraftan Çin’i alternatif bir güç yapma ikilemi ile karşı karşıya bırakıyor.
Bir taraftan, farklı ülkelerdeki zeki gençlere imkân sağlayıp, sürekli yeni icatlar keşfederek, Amerikan’ın ekonomisine, imajına değer katarken, diğer taraftan Silikon Vadisi’ndeki önemli araştırma merkezlerinin başında yabancıların olması ‘’güç’’ ile ‘’güvenlik’’ ikilemi arasında bırakıyor.
Ayrıca bugün Amerika’nın politik yapısına baktığımızda büyük bir bölünmüşlük görüyoruz. Örneğin Demokratlar, Trump için: ‘’Ülkeyi bir psikopata teslim edersek Amerika’nın saygınlığı kalmaz.’’ Buna mukabil Cumhuriyetçiler de: ‘’Ülkeyi yaşlı bir bunağa teslim edersek Amerika’nın saygınlığı kalmaz’’ diyor. Yani Kasım’da Amerikan halkı, ‘’Bunak Başkan’’ ile ‘’Psikopat Başkan’’ arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktır.
Amerikan’ın dünyadaki saygınlığı başkanların kişisel varlığı ile değil, başkanların sahip olduğu vizyon, diğer ülkelerle barış ve adalet temelinde kuracakları ilişkilerle sağlanır. Amerika ikircikli tutumu terk etmediği sürece, bazı ülkeler belki şerrinden korkar ama asla saygı duymaz.
Amerika, Ukrayna konusunda Rusya’ya işgalci diyor ama İsrail’in Filistin’i işgal etmesine ses çıkartmıyor. İsrail, tüm dünyanın gözü önünde Amerika’nın verdiği silahlarla Filistin’de soykırım işlerken, sadece seyrediyor. Suriye’nin Kuzey’inde İŞİD terör örgütünü bahane ederek, PKK terör örgütüne silah veriyor. 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan FETO’cu teröristleri Türkiye’ye iade etmiyor. Böyle bir Amerika’ya dünyada kim saygı duyar?
Kısaca belirtmek gerekirse: Amerika’nın yaşadığı ikilemler ve çelişkiler, ekonomiden siyasete, eğitimden kültüre her alanda sığlaştırmayı doğuruyor. Amerika sığlaştıkça kutuplaşıyor. İşte Trump’ın vurulması, yaşanan ikilemlerin, çelişkilerin ve sığlıkların sonucudur. Kutuplaşma Amerika’da artık endişe verici boyutlara erişmiştir.
Hadiselere geniş bir açıdan bakacak olursak, bir toplumda kutuplaşma derinleştikçe, mesele iktidar ile muhalif seçmenler arasında yarış olmaktan çıkar. Zira kaybeden taraf, kazanan tarafı kendi değerlerine, varlığına, ölümcül bir tehdit oluşturduğunu düşünmeye başlar. Hâl böyle olunca toplumda şiddete eğimli insanların ortaya çıkması kaçınılmaz olur.
Bu bağlamda 6 Ocak Kongre Baskınını hatırlayalım. Kongre Baskını da kutuplaşmanın şiddete geçişin somut bir göstergesiydi. Trump saldırısına ilişkin şiddeti vurgulamak için yapılan bazı haber ve yorumlarda ‘’Trump kıl payı kurtuldu’’ diyorlar. Bende diyorum ki kıl payı kurtulan sadece Trump değil, Amerika’dır. Zira Trump öldürülseydi Amerika’da nelerin olabileceğini bir hayal edin!
Şimdilik Panama’dan güzel ülkemin güzel insanlarına selam ve saygılar