Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 2019 Temmuz ayı itibariyle Türkiye'deki Suriyeli sayısı 3.622.284
2018 verilerine göre ise ikâmet izni verilenlerin geldikleri ülkeler arasında Irak birinci, Suriye ikinci sırada.
Tablo böyleyken Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyeliler iç siyasetin malzemesi olmaya devam ediyor. 31 Mart seçimlerinde AK Parti'nin yaşadığı oy kaybında Suriyeliler politikasının da etken olduğu çok konuşuldu.
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine dönük operasyonlarının bir gerekçesi haline getirilen Suriyelilerin 'gönüllü' dönüşünü sağlamak da siyasetin parçası oldu.
İstanbul'da kaydı olmayan Suriyelilerin kaydı olan illere gönderilmesi, iş yerlerine baskınlar hep seçim sonrası döneme denk geldi.
'Hepimiz Göçmeniz ve Irkçılığa Hayır" kampanya gönüllüleri CHP'nin de destek verdiği 'gönüllü' geri gönderme politikası sonrası Suriyelilerin başka ülkelere gidiş arayışlarının da hızlandığını söylüyor.
AK Partili milletvekilleri tarafından Meclis'e sunulan son torba yasada yer alan 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 18. maddesindeki değişiklik çeşitli eleştirilere neden oldu.
Söz konusu yasa değişikliklerinin önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesi bekleniyor.
Kanun değişikliğinin gerekçeleri arasında 'düzensiz göçle mücadelede daha verimli sonuçlar alınması, ‘gönüllü’ geri dönüşlerin arttırılması ve teşvik edilmesi' yer alıyor.
Yasaya ilişkin STK'lar "Bazı olumlu maddeleri bulunsa da, göçmenlerle ilgili otoriter dünyanın güvenlik konseptini yansıtıyor. Göçmenler ABD’de, Yunanistan’da, Avustralya’da ve her yerde kıskaca alınmak istenirken, Türkiye’deki yasal düzenlemeler de buna paralel bir seyir izliyor. Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerle çelişiyor" diyor.
'Hepimiz Göçmeniz' inisiyatifinin yasa ile ilgili eleştirileri şöyle:
Göçmenler belirsiz süreler boyunca gözetim altında tutulabilecek.
Savaştan veya zulümden kaçarak Türkiye’ye 'yasa dışı' yollarla giren ve iltica etmek isteyenlere bu yol kapatılacak.
Türkiye’den diğer ülkelere geçmek isteyenlere 'teşebbüs' suçlaması ile yaptırım uygulanabilecek.
Sınır dışı etme işlemlerine itiraz (ve bu süreçte sınır dışının durdurulması) süresi göçmenlerin bu haktan yararlanamayacağı kadar kısa tutulacak.
Sağlık güvencesi olmayan göçmenlere bu hizmet sadece bir yıl süreyle verilecek.
Hukuki statüsünde netlik bulunmayan göçmenlere ev kiralayan veya başka hizmetler sunan kişiler 'göçmen kaçakçısı' ilan edilecek.
"Değişiklikler mülteciler için sıkıyönetim demek"
Göç alanında çalışan avukat Abdülhalim Yılmaz, öngörülen değişikliklerin Türkiye'ye sığınmış kişiler için 'sıkıyönetim' anlamına geldiğini söyledi.
Sınır dışı kararlarına itiraz süresinin 15 günden 7 güne indirilmesine dikkati çeken Yılmaz, "Biz o kişinin nerede kaldığını 10 günde tespit edebiliyoruz. 7 gün çok kısa bir süre. Bunun anlamı, itiraz hakkın olsa bile fiilen kullanamayacaksın demek" diye konuştu.
Yılmaz insani nedenlerle evlerini kiralayanlara da 'suçlu' muamelesi yapıldığını belirtti. Yılmaz "Yasadaki değişiklik teklifi ile (Madde 88) ikamet izni sona ermiş, vize ihlali yapmış, yasa dışı duruma düşmüş yabancılara barınma, konaklama sağlayan, ev kiralayanlara 'göçmen kaçakçısı' muamelesi yapılıyor, ağır para cezaları öngörülüyor" dedi.
Yasaya dair olumlu eleştiriler de var
Sınır dışı etme kararının iptali için dava açıldığında bu işlemin dava sonuçlanıncaya kadar kendiliğinden durması düzenlemesi geri getiriliyor, KHK öncesi döneme dönülüyor. “Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez” şeklinde düzenleme yer alıyor.
Bu düzenlemenin olumlu olduğunu ifade eden avukat Yılmaz, "Ancak 7 günlük itiraz süresi çok kısa olduğu için, kaşıkla verilen bir hak kepçeyle alınıyor" yorumunu yaptı. (T24, Haksöz-Haber)