13.Rad Suresi 11. ayette geçen, bir kavim kendi nefsinde olan olumlu şeyi olumsuz yönde değiştirmedikçe (hatta yuğayyiru ma bi enfusihim), Allah o kavimde olan olumlu şeyi olumsuz yönde değiştirmez (innallahe la yuğayyiru ma bi gavmin) ifadesi, ıslah çabalarımız hakkında önemli ipuçları vermektedir.
8.Enfal Suresi 53. ayette, bir kavimde olan olumlu şey, Allah’ın bir kavme verdiği nimeti (ni’meten en’amehe ala gavmin) olarak tefsir edildiği gibi, 50’den 54’e kadar olan ayetlerde de, olumsuz değişimin (tağyir) sebep ve neticelerine değinilmektedir.
Ayetlerde geçen tağyir terimi (yuğayyiru, muğayyiran), nötr yada olumlu değil, olumsuz bir anlama sahiptir. Olumlu (ıslah) olan bir şeyin, olumsuza (fesad) doğru değişmesini, yani bozulmayı ifade etmektedir.
Ayetlerde bir kavmin durumunun olumsuz yönde değişmesinin, o kavmin kendi iradesi ve çabalarının (kesb) bir neticesi olduğu açık (mubin) ifadelerde bildirilmekte ise de, tam tersi yönde bir kuralda bu ayetlerden çıkarılabilir. Bir kavmin olumsuz olan durumunun olumlu yönde değişmesi de (ıslah), tamamıyla o kavmin iradesinin ve çabalarının (kesb) neticesidir.
Lakin, olumlu yönde değişme ile olumsuz yönde değişme arasında birtakım farklar bulunmaktadır. Mesela, olumsuz yönde değişme (tağyir) için her hangi bir çaba göstermek gerekmez. Toplum nötr durumda bile kalsa, olumsuz yönde değişme söz konusudur. Olumlu yönde değişme (ıslah) içinse, mutlaka ciddi ve doğru çabalar göstermek gerekir. Mesela, bir ev ciddi çabalar neticesi inşa edilebilirken, aynı evi kendi haline bıraktığımızda ise, zamanla çökecek duruma geldiğine şahit olabiliriz.
Yine, olumlu değişimler zor ve uzun süreli uğraşıları gerektirirken, olumsuz değişimler kolay ve kısa zamanda gerçekleşebilmektedir. Mesela, bir ev yapmak için uzun zamana yayılmış uğraşılar gerekirken, yıkmak içinse imha gücü yeterli patlayıcı yeterlidir.
Tüm bu hususları dikkate aldığımızda, değil olumlu yönde değişim gerçekleştirebilmek, mevcut olumlu durumu muhafaza için bile, olumlu yönde değişime doğru ıslah çabaları göstermemiz gerektiğini söyleyebiliriz.
Yani, olumlu yönde değişim için gösterilen çaba, olumlu neticeler vermese bile, en azından bulunulan olumlu durumun muhafazasını temin edecektir. Lakin, olumlu yönde değişim için ciddi ve doğru bir çaba yoksa, bulunulan olumlu durumdan, olumsuz yönde bir değişim - bozulma kaçınılmaz olacaktır.
Realitede (yaşanan – mevcut durum) ise, genelde olumsuz yönde değişim teşvik ve çabası baskın durumdadır. En başta nefislerin hevası ve şeytanın çabaları olmak üzere; medya, devlet, ulusal ve uluslar arası şer odakları vs. hep olumsuz yönde değişim için kesintisiz bir teşvik ve çaba içindedirler. Hele günümüzde durum çok daha vahim bir hal almış olup, şeytan ve dostlarının fesad çabaları almış başını gitmektedir.
Bu durum, ıslah sorumluluğunun bilincinde olanların, olağanüstü denebilecek seviyede ıslah çabası içine girmelerini; en azından bireysel ıslah durumlarını muhafaza edebilmeleri açısından, elzem kılmaktadır.
Söz konusu ayetlerden çıkarılan söz konusu toplumsal değişim kanunları (sünnetullah), yukarı doğru devlet ve dünya bazında, aşağı doğru aile ve kişi bazında da geçerlidir. Yani, bireyden tüm dünyaya, ancak ıslah çabaları ile olumlu bir değişim söz konusu olabilirken; tüm bu alanlarda ıslah çabası göstermemek bile bozulma sebebidir.
Dikkat edilmesi gereken bir hususta şudur. Islah çalışmalarının olumlu neticeleri en fazla kişisel (nefsi) bazda görülürken, yukarıya doğru gittikçe (aile, toplum, devlet) zayıflayacaktır. Lakin, bir alanda olumlu netice alınabilmesi, sadece o alanda ıslah çabası gösterilmesiyle mümkün olmayıp, bütün alanlarda gerekli ve yeterli ıslah çabası gösterilmesiyle mümkündür.
Mesela, kişinin sadece kendi nefsi bazındaki ıslah çabaları, ne kadar kuvvetli olursa olsun, kişisel bazda bile olumlu değişime sebep olmaz. Kendi nefsinden dünya bazına kadar olan tüm alanlarda gerekli ve yeterli çabayı göstermesi halinde ise, toplumsal alanlarda (aile, toplum, devlet vs) olumlu değişim olmasa bile, kişisel değişim ve felah gerçekleşecektir.
Nitekim, 71.Nuh Suresinin tamamı, 11.Hud Suresi 36’den 48’e olan ayetler ile 66.Tahrim Suresi 10. ayetten anlaşılacağı üzere; Nuh (as)’ın çabaları değil toplumu bazında, hanımı ve oğlunda bile olumlu değişime sebep olmamış, lakin Nuh (as) ve ona tabi olanların dünyevi ve uhrevi kurtuluşuna zemin hazırlamıştır.
Bu nedenle, hayatın tüm alanlarında ıslah çabasına girmek, imani anlamda dünyevi ve uhrevi kurtuluşumuz için zaruridir. Yani, nefsimizden başlayıp devlet ve hatta dünya bazında yaptığımız tüm ıslah çalışmalarını, aslında kendi kurtuluşumuz için yapıyoruz.
5.Maide Suresi 35. ayette takvaya ve kurtuluşa erişebilmek için en önemli vesile olan cihad kavramı bu çabaları ifade ettiği gibi; aynı surenin 105. ayetinde geçen, siz kendize bakın, üzerinize düşeni yaparsanız, başkalarının dalaleti size zarar vermez ifadesi de, kişinin sadece kendi nefsinin ıslahını değil, tüm boyutlardaki ıslah çabaları içinde olması gerektiğini ifade etmektedir. Zaten, peygamberimizin peygamberlikten vefatına kadar olan hayatı da, bu gerçeğe en güzel örnekliği oluşturmaktadır.
7.Araf Suresi 163’ten 166’ya kadar olan ayetleri okuduğumuzda; kişisel bazda nefsini ıslah çabalarının kişisel ıslah için bile yeterli olmadığını; kişisel ve toplumsal bazda ıslah çabalarına girişenlerin ise, toplumun kurtuluşuna vesile olamasalar bile, bu çabalarının kişisel kurtuluşlarına vesile olacağını anlıyoruz. Bu ayetlerde, sosyal ıslah çalışmalarımızın, aslında kendi ıslah ve kurtuluşumuzun anahtarı konumunda olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Islah çabalarında çok iyi kavranılması gereken bir hususta şudur. Bir kavmin tercihlerinin ortalaması, o kavmin kaderini tayin edeceğinden, durumu olumsuz olan ve ıslah çabalarına olumlu karşılık vermeyen bir kavimden olumlu neticeler ummak boş bir beklentidir.
Yani, doğru ıslah çabaları toplumsal ıslah için yeterli olmayıp, bu çabalara karşılık toplumun iradesini olumlu yönde kullanması derecesinde toplumsal ıslaha sebep olacaktır. Yukarıda verdiğimiz Nuh (as) misalinden de anlaşılacağı üzere, peygamberler gibi ıslah çabalarını en doğru ve en yeterli şekilde yerine getirenlerin bile, toplumu oluşturan bireyler iradelerini ıslah yönünde kullanmazlarsa, değil toplum, kendi ailelerinin ıslahına bile vesile olmaları söz konusu olamayacaktır.
Bu nedenle, ıslah çabasında olanların bu durumu hiç unutmamaları, toplumsal bazda olumlu neticelere değil, olumlu hedeflere kilitlenmeleri, ıslah çabalarına hemen neticeye ulaşılacak bir kısa mesafe koşusu olarak değil, son nefese kadar sürecek bir maraton koşusu gibi bakmaları gerekmektedir.
Zaten ıslah çabalarının ulaşacağı son nokta olarak, teoride olsa bile, pratikte bir hedef bulunmamaktadır. Mesela 2.Bakara Suresi 193 ile 8.Enfal Suresi 39. ayetlerde, fitne olmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar Allah yolunda savaşılması (gıtal) emredilmektedir. Bildiğimiz kadarıyla tarih boyunca bu durum hiç gerçekleşmediği gibi, bundan sonrada muhtemelen gerçekleşmeyeceğine göre; ıslah çabaları kişilerin hayatları boyunca sürmekle kalmayıp, kişileri aşacak ve nesilden nesile aktarılacak aktarılarak kesintisiz devam edecek bir bayrak koşusuna da benzetilebilir.
Kaldı ki, yukarıda açıkladığımız gibi, ıslah çalışmalarında arzuladığımız bir takım hedeflere ulaşsak bile, ulaşılan bu neticelerin muhafazası bile, yine ıslah çabalarını zaruri kılmaktadır. Aksi halde ulaşılan olumlu seviyeden geriye dönüş (tağyir) başlayacaktır.
Bunun en güzel misali, peygamberimiz ve ilk 2 halife döneminde ulaşılan toplumsal ıslah seviyesinin, 3. halife Osman döneminden itibaren ümmet bazında yeterli ıslah çabalarının gösterilmemesi neticesi gün geçtikçe olumsuz yönde değişmesi olup, ümmetin bu gün bulunduğu felaket derecesin de ki seviyede, 1400 yıldır gerekli ve yeterli ıslah çabalarının gösterilmeyişinin acı bir neticesidir. Dolayısıyla, ümmet bazında olumlu yönde değişim ve asgari bir ıslah seviyesine erişebilmek içinde, çok uzun vadeli ve çok ciddi ıslah çabalarının gösterilmesi elzemdir.