"Toplumsal cinsiyet eşitliği" maskesiyle sapkınlık normalleştirilmeye çalışılıyor!

Ersin Çelik, "LGBT" propagandasının insanlığın üzerinde kurmaya çalıştığı baskıya dikkat çekiyor.

Ersin Çelik / Yeni Şafak

Ülke bayrağına karşı LGBT paçavrası!

Çocuğunuzun öğretmeni travesti olsa ne yaparsınız? Şaşkınlıkla, “Türkiye’de mi?” karşı sorusu gelecektir hemen. Türkiye’de böyle bir zemin yok, çünkü henüz ilk ve orta öğretime sızamadılar. Ancak çaba sarfediyorlar. LGBT ekosistemi ülkemizde; medyada, dijital içerik platformlarında, iş dünyasında, sivil toplum kuruluşlarında, siyasette, üniversitelerde ve sanat camiasında belli aşamada kök saldı. Bunu kabul etmeliyiz. LGBT lobileri tüm dünyayı böyle aşama aşama baskı altına aldı zaten.

Bakın Amerika ne hale geldi. Bir zamanlar dizilerde ve Hollywood filmlerinde eşcinsellik mizah konusuydu. Yıllar içinde dizi ve filmlerdeki dil değişti. Bir süre sonra da dev markalar, ünlü oyuncular LGBT güzellemeleri yapmaya başladı. Geldiğimiz noktada Amerika’da eşcinsellik dokunulmazlık zırhına hatta üstünlüğe dönüştü.

ABD’de 20 eyalet dışındaki tüm eyaletlerde eşcinsel evlilik yasal. LGBT’liler artık sadece sokaklarda ya da ekranlarda değil, okullarda ve kiliselerde dahi çocukların karşısına rol model olarak çıkarılıyor. Endişeli aileler de meydanlara inerek “Çocuklarımızı rahat bırakın” diye feryat ediyorlar. Ancak seslerini kimse duymuyor. Çünkü Amerika, LGBT ekosistemini inşa eden devlet aynı zamanda. Başkan Joe Biden da LGBT'lilerin resmi ev sahipleri ve politik hamileri.

Bu yüzden de ‘lezbiyen’, ‘gay’ ve ‘transseksüel’ kavramlarının okul müfredatlarına girmesi Amerika’da normal görülüyor. Bu yıl çoğu okulda yıl sonu etkinliklerinde "drag queen" denilen travestiler küçük çocukların karşısına çıkarıldı mesela.

Şimdi Amerika halkının yarısı, uzun zamandır maruz kaldıkları LGBT dayatmasının altında ezilmemenin çarelerini üretmeye çalışıyor. Yukarıdaki “travesti öğretmen” sorusuna da yanıt arıyorlar. Amerika halkının diğer yarısı da eşcinsel öğretmenleri destekliyor. Geçtiğimiz hafta Kaliforniya’da bir okul önünde yaşanan veli kavgası ülkemizde de çok fazla konuşuldu. Aileler, çocuklarına okulda LGBT ve trans eğitimi verildiği için tepki gösterdi. LGBT karşıtları ile destekçileri arasında kavga çıktı. Kavgaya müdahale eden polis, ellerinde ABD bayrağı ile LGBT paçavrası olan yüzlerce kişinin karşı karşıya geldiğini duyurdu.

Bakın bundan sonra asıl tartışılması gereken mesele tam olarak “bayraklar çatışması” olacak. Amerika’da Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki siyasi çekişme yeni bir zemine taşındı artık. Demokratlar LGBT’yi yani sapkınlığı temsil ediyorlar. Cumhuriyetçiler de “aileyi” yani neslin devamını savunuyorlar. Demokratlar LGBT paçavralarını, Cumhuriyetçiler de Amerika bayrağını taşıyorlar. Bölünme bu aşamaya geldi ve öyle görünüyor ki daha da keskinleşecek. Amerika’da LGBT karşıtı ailelerin, Cumhuriyetçilerin idaresinde olan eyaletlere taşındığını çok fazla okuyoruz artık.

Bir süredir Amerika’da yaşayan arkadaşım da LGBT baskısına maruz kalanlardan. Telefonda konuşuyorduk, çocuklarını sordum, “Oğlanı okuldan aldım” dedi ve kızgınlıkla anlatmaya başladı: “Buralar iyice çığırından çıktı. LGBT karşıtı olmak artık büyük suç sayılacak artık. Son olarak da okula travesti öğretmen geldi. İtiraz bile edemedik. Çareyi taşınma bahanesiyle çocuğu okuldan almakta buldum.

Neden mi “taşınma” bahanesi? Eğer arkadaşım, okul yönetimine, okula travesti öğretmen geldiği için çocuğu aldığını söylerse nefret suçlamasına maruz kalmaktan çekiniyor. Çünkü Amerika’da böyle onlarca dava ve hatta çocuklara el koyup öğretmeni anne-babanın önüne geçiren mahkeme kararları var.

Ülkemize dönecek olursak… Haziran aylarını gasp eden LGBT’liler bu yıl da “Türkiye’deki güçlerini” sergilemeye çalışıyorlar. Ancak ben bu sene bir “taktik” değişikliği seziyorum. Türkiye’de sermaye gruplarını, medyayı ve sanat camiasını arkasına alan LGBT örgütlerinin toplumda yeterli karşılık bulmaması ve Büyük Aile yürüyüşleri gibi tepkilerin oluşması üzerine, yeniden “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramına dönüş yapılmaya başlandı. İBB'nin sponsor olduğu ve geçtiğimiz hafta yapılan 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Zirvesi'ne katılan bir çok moderatör ve konuşmacı aynı zamanda LGBT aktivisti olarak biliniyor. Ancak bu kapsamlı programın tanıtımında LGBT hiç geçmedi. Kavram olarak “kadınların ve erkeklerin toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımları” anlamına gelen toplumsal cinsiyet eşitliğine dair; eğitim, panel ve atölyelerin hepsinde de “farklı cinslere eşitlik” vurgusu yapılıyor oysa. Farklı cinsten kasıt ise kadın ve erkek değil tabii ki. Özellikle de çocuklardaki cinsiyet karmaşası bu kavram üzerinden yapılan dayatmalarla baş gösteriyor. Çünkü LGBT ekosistemi, kadın ve erkeği hukuk, yasalar ve fırsatlar çerçevesinde değil de biyolojik olarak eşitliyor.

Özetle; LGBT örgütleri bir kez daha başa dönüp, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden kök salmayı deneyecekleri izlenimi veriyorlar. Çünkü Türkiye’de iktidar değişmedi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan LGBT ile mücadele, aile ve neslin devamı hususunda çok kararlı. Yasal düzenlemeler üzerine de çalışılıyor. Umarım çalışmalar, İstanbul Sözleşmesi üzerinden enerjimizi tüketen kısır tartışmalara geri dönmeden ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği tuzağı” fark edilerek yürütülür. Amerika’daki sosyolojik dönüşüm ve mevcut durum ortada ve en iyi “kötü örnek” olarak mutlaka dikkate alınmalı.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?
Spiegel: “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini ‘korumanın’ Almanya'nın ‘varlık sebebi’ olduğu düşüncesi feci bir hatadır”
UCM'nin tutuklama kararları Siyonist çete İsrail'i yalnızlaştırıyor
Daha çok konuşun da hanginize daha çok güvenemeyeceğimizi bilelim
Görsel kültürün fıtrata etkisi