Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak
Sosyal muhit ve imkân eşitliği olarak Fatih Kütüphaneleri...
Geçen haftadan en çok hangi haberi hatırlıyorsunuz? Ya da hangi haberin manşeti sizi kendi hayatınızın gerçeği ile, başkalarının hayatının tecrübesi ile karşılaştırdı?
Çocukluğu-mun, gençliğimin ve dahi ahir ömrümün yaz haberlerini tek bir manşette özetleyebilirim. Her yaz sıcaklar artınca aynı manşet tekrar edilir: “Halk plajlara hücum etti.” Hangi halk? Hangi plajlar? İstanbul’a kar yağmayınca Türkiye’ye gelmeyen kış gibi, yazın sıradan günlerine dair haber budur işte.
Evinde ya da iş yerinde bu manşete maruz kalan insanlar ne düşünür? Haberi yapan için onların ne düşündüğünün bir önemi yoktur. Haberi yapan, yani benzer haberlerden kopya çeke çeke manşet atan, internet sayfasında “tıklayıcıları” birkaç dakika daha oyalayabilmek, böylece de ziyaretçi sayısını yüksek göstermek isteyen “haberci”, kendisini haberin muhatabı olarak, haberle duygusal iletişime geçen biri olarak düşünmez. İşini yapıyordur ve işinin yaraya merhem olmakla, ihtiyacın ortaya getirilmesine yardım etmekle, talep kültürü inşa etmek kaygısı ile pek de alakası yoktur onun nezdinde. Yaz mevsiminin tatil görmeyen yüzü üzerine haber yapmayı pek düşünmez.
“Sosyal medya icat oldu, liyakat yerini buldu” teslimiyeti içinde kimsenin işini iyi yapmakla ilgili bir derdi kalmamıştır. U. Beck’in “içerinin dışarıyı ele geçirmesi” olarak özetlediği durum kamusal hizmeti “birlikte fotoğraf çektirme” aktivitesine dönüştürmüştür. Birlikte fotoğraf çektirilir, ziyarete gelen makam sahibine teşekkür edilir ve işin ne kadar iyi yapıldığını, yani verilen pozun ne kadar önemli olduğunu alınan like sayısı, yani “rakamlar” ortaya koyar.
O rakamlar ki “baĞzı” yerlerde daha da öne çıkar. Festivallerde, stadyumlarda... Yani her zaman “hadi eller havaya” organizasyonlarında.
“Haber değeri taşımayan” değerli işler vardır bir de...
Mesela yaz sıcağında, tatil yapamayan, ama istikbaline doğru yürümek isteyen, imkânı sınırlı gençler ne yapar?
“Dışarı çıkmayın!” uyarılarının yapıldığı 3 Ağustos Perşembe günü Fatih Belediye Başkanı Sayın Ergün Turan’ın davetlisi olarak Fatih Kütüphaneleri’ni ziyaret etmek üzere Maltepe’den Fatih’e yola çıktık.
Uzakların yakın, yolların ıssız olduğu bir Ağustos günü için kütüphane ziyareti benim açımdan çok anlamlı oldu. 2013 yılından bu yana kütüphanelerin sayısının arttırılması, yaşam alanı olarak yeniden planlanması gerektiğine dair yazılar yazıyorum. İstanbul’un yüz akı İSAM Kütüphanesi’ne benzer kütüphanelerin her ilde ve İstanbul’un her ilçesinde olması gerektiğine dair kamuoyunu ikna etmeye çalışıyorum.
Bir mekânı yaşam alanı olarak inşa eden ruh, toplumun her kesiminin dolaysız bir şekilde doğrudan karşılaşmasıyla oluşur. Kütüphaneler, aynı amaç paydasında dolaysız karşılaşma mekânı olmaları bakımından toplumsal barış için en önemli mekanlardandır.
Fatih Belediye Başkanlığı binasında bulunan Fatih Merkez Kütüphanesi, esasında “yeniden işlevlendirilmiş bir mekân”. Daha önce çeşitli müdürlüklerin olduğu zemin kat, Başkan Ergün Turan tarafından mükemmel bir kütüphane haline getirilmiş. Turnikelerden QR kod okutularak girilen kütüphane 24 saat açık. Üyeler, üç öğün çorba, sınırsız çay ve günde iki defa kahve içme imkanına sahipler. Cuma günleri bir hayırseverin katkısı ile dönüşümlü olarak Boşnak böreği ve nohutlu pilav ikramı var.
Günün en sıcak saatlerinde kütüphane dolu idi ve sırada bekleyen öğrenciler vardı. Bilgisayarlı masa ya da okuma masası tercihinize göre, sıranın gelmesini beliyorsunuz.
Bendeniz kütüphane hakkında bilgi alırken; nefes nefese koşan bir öğrencinin telaşı Başkan Bey’in dikkatini çekti. Mola süresi bitmeden kartını okutması gerektiğini söyledi öğrenci. Masasını kaybetme telaşında olan öğrenciye kaç saattir burada olduğunu sordum. Sabah 8’de kütüphaneye girmişti. Sabah 8’den akşam 17’e kadar çalışan bu öğrenci için kütüphanenin sunduğu sessiz ve serin ortam bulunmaz bir nimet.
Bilim, sanat ve ahlak bir muhit içinde inşa olur. Her meşrep kendisine yakın kişilerle bir arada olmaktan zevk alır. Gençlerin öğrenme ve araştırma paydasında bir araya gelmesi sınırlı bir çevrenin içinde kalmayarak toplumun her kesiminden yaşıtları ile kütüphane ortamında iletişim içinde olması önemli.
Nitekim Fatih Vatan Kütüphanesi’nde sohbet ettiğimiz genç kızlar Bağcılar’dan geldiklerini söyledi.
Fatih Vatan Kütüphanesi, Fatih Belediyesi’nde çalışan mimarlar tarafından yeniden işlevlendirilmiş çok hoş bir mekân. Metro’ya birkaç metre mesafede bulunan kütühpane, 14.03.2023 tarihinde açılmış. Kütüphane, 2.000 m² alanda inşa edilmiş olup 340 kişiye çalışma imkânı sunuyor; 25.425 kitap üyelerin hizmetinde. Vatan Kütüphanesi henüz birkaç aylık bir kütüphane olmasına rağmen 68 bin kişiye hizmet vermiş.
12 saat açık olan Vatan Kütüphanesi, kullanıcıların her türlü ihtiyacını cevap vermek üzere tasarlanmış. Nitekim bendenizi en çok Sezai Karakoç Toplantı salonu heyecanlandırdı. Önceden randevu almak şartıyla bu salonda yaklaşık 20 kişilik toplantılar yapabilirsiniz.
Fatih ilçesi ruhuna uygun olarak adeta yeniden inşa ediliyor.12 yeni kütüphane açılmış olması bunun en büyük göstergesi. Dikkatinizi çekerim, kitap kafeden bahsetmiyorum, kütüphaneden bahsediyorum.
Meraklısı için notlar:
1- Fatih genelinde toplam 2.090 kişi ve 161.950 kitap kapasiteli on iki yeni kütüphane açılmış.
Suriçi Kart toplam üye sayısı 202.000.
2022 yılı kütüphane kullanıcı sayısı (kullanıcı hareketi) toplam 1.371.656.
2- Proje aşamasındaki kütüphaneler:
Darüşşafaka Kütüphanesi.
Ekim 2023 tarihinde açılması planlanan Darüşşafaka Kütüphanesi, toplam inşaat alanı 724 m² olan 208 üye kapasitesine sahip olacak.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi ve Kültür Tesisi.
2.760 m² alanda, 738 kişi kapasiteli kütüphane binası için belediye ile üniversite arasında bir protokol imzalanmış.
3- Yazının daha fazla uzamaması için çocuk kütüphanelerinden bahsetmedim. İnşallah başka bir yazıda çocukların okuma zevki kazanması ve dikkat dağınıklığı ile mücadele için çocuk kütüphanelerinin önemine dikkat çekmek istiyorum.