Sık sorulan, daha doğrusu kimilerinin sık sorduğu sorulardan birisi şu: "Neden Ergenekon, Susurluk kadar toplumsal destek toplamadı"?
Bu soru kendi içinde hüküm taşıyor, Ergenekon soruşturmasının bir temizlik operasyonu olarak toplum tarafından yeteri kadar desteklenmediği varsayımından yola çıkıyor. Ve bu, Ergenekon'un toplumsal meşruiyetinin zayıflığı varsayımı, açılan davanın "siyasi" nitelik taşımasının bir kanıtı olarak ileri sürülüyor.
Bu anlayışa göre Ergenekon soruşturması "iktidar-muhalefet çekişmesi"nin bir manivelasıdır, bunun dışında çok ciddi bir gerçekliğe işaret etmez, toplum da bunun farkındadır.
Peki gerçekten öyle mi?
Ciddi ve güvenilir bulduğum az sayıdaki araştırma şirketinden birisi, Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Grubu'nun bir çalışması, daha doğrusu son çalışması bakın ne tür veriler sunuyor bu konuda.
Soru şu:
"Ergenekon diye bir örgütün var olduğuna inanıyor musunuz?"
Yanıtlar şöyle:
Evet inanıyorum: yüzde 62,5
Hayır inanmıyorum: yüzde 27,2
Fikrim yok: yüzde 10,3…
Devam edelim…
"Türkiye'de yaşanan faili meçhul cinayetlerle Ergenekon örgütü arasında bir ilişki olduğuna inanıyor musunuz" sorusuna, "evet" diyenler yüzde 55 oranında, "hayır" diyenler ise yüzde 29…
Ergenekon'un varlığına inanmak ile dünden bugüne uzanan cinayetlerin resmi çeteler tarafından işlendiğine inanmak arasındaki paralellik açık olarak çıkıyor ortaya…
Bu tablo, Susurluk'ta olduğu gibi, toplumun vicdanında Ergenekon'la ilgili hükmün verildiğini gösterir. Daha önemlisi Ergenekon soruşturmasının Susurluk'tan hiç de aşağı kalmayan bir toplumsal desteğe sahip olduğunu ortaya koyar.
Bir adım daha ileriye gidelim ve şu soruya gözatalım:
Araştırmada, "Ergenekon Davası kapsamında üst düzey sivil ve asker bürokratların gözaltına alınmasını, sorgulanmasını ya da tutuklanmasını normal karşılıyor musunuz" sorusuna, daha doğrusu Ergenekon soruşturmasının en çok tartışılan yönüne verilen yanıt gerçekten önemli ve çarpıcı.
Zira, "Evet, normal karşılıyorum" diyenlerin oranı yüzde 60…
Bu tür araştırmalar genel eğilimleri gösterirler.
Genel eğilimin "temizlik" istikametinde olduğu ortada…
Bununla birlikte Türkiye'nin aşırı siyasallaşmış, siyasetten haraketle kutuplaşmış bir toplum olduğunu da gösteriyor bu tür araştırmalar.
Nitekim yukarıdaki soru ve yanıtlara siyasi parti seçmenleri bazında baktığımızda ortaya çarpıcı bir farklılaşma çıkıyor.
Örnek?
AK Partililer, Ergenekon'un varlığına yüzde 79 oranında inanırken, son seçimlerde CHP-DSP'ye oy vermiş kişiler çoğunlukla tersi yönde düşünüyor. Bu kesimin yüzde 58'i Ergenekon'un varlığına inanmıyor.
Aynı kesimin, yani CHP-DSP seçmenlerinin yüzde 24'ü Ergenekon'u "vatansever bir örgüt" olarak görürken, bu oran MHP'de bile yüzde 18 kalıyor ve AK Parti'de yüzde 4'e düşüyor.
En azından MHP'liler Susurluk'a oranla büyük bir terakki içinde görülüyor.
Devam edelim…
CHP'liler faili meçhul cinayetlerin Ergenekon tipi örgütler tarafından işlendiğine inanmıyor.
Oran yüzde 50.
Vahim…
Soldan, sosyal demokrasiden söz ediyoruz, gerçekten vahim…
Ve hastalık birden çok…
Önce sosyal demokrasinin ölümcül hastalığı geliyor. Ancak Türkiye'de hemen her meselenin aşırı siyasallaşmaya tâbi olması da bir başka hastalık, bu çerçevede lider sultasının meşruiyeti ise bir diğeri…
Ergenekon konusunda rakamlar Türkiye'nin genel olarak demokrasi talebi peşinde koştuğunu gösterse de siyasi tavır ve lider etkisi konusunda ibre ters yönde.
Baykal'ın aldığı tavrın CHP'yi "faşizan" bir söyleme doğru götürmesi, bunun açık bir örneği…
Evet, sonuç olarak, Susurluk'u merkez alıp Ergenekon'dan ayrıştıranlar yanılıyor.
Toplum hassas ve kulağını kabartmış durumda…
YENİ ŞAFAK