Toplu idam kararları Mısır’ın ‘kendi iç meselesi’nden mi ibaret?

Sisi yargısının toplu idam kararlarını değerlendiren Yasin Aktay, bunun sadece Mısır’ı değil bütün insanlığı ilgilendiren bir insanlık suçu olduğunu belirterek “Kimse bu bir ülkenin iç işi deyip kenara çekilme lüksüne sahip değildir.” diyor.

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (16 Haziran 2021) şöyle:

MISIR’DA TOPLU İDAM GÖRÜNTÜLERİ, MISIR’I NEREYE GÖTÜRÜR?

Mısır Yargıtay’ı askeri darbenin 8. yıldönümüne yaklaştığımız şu günlerde darbeyle devrilmiş olan Mısır’ın seçilmiş hükümetinin bakanları, partisinin yöneticilerini kapsayan 12 kişi hakkında daha önce verilmiş olan idam kararını onayladığını duyurdu. Bu 12 kişi arasında eski Gençlik ve Spor Bakanı Usame Yasin, Prof. Dr. Prof. Abdülrahman Elbar ve Saffet Hicazi gibi isimlerin yanında kızı Rabia Meydanında keskin nişancı marifetiyle nişan alınarak öldürülen Esma Biltaci’nin babası Hürriyet ve Adalet Partisi genel Sekreteri Muhammed Biltaci de var.

Bir görüşe göre aslında Esma’yı vuran mermiler Biltaci’yi arıyor, onu hedef alıyordu. Esma’nın nişan alınarak öldürüldüğü gün Rabia meydanında binin üstünde insan inanılması zor bir vahşetle, tarama yoluyla veya nişan alınarak öldürüldü, binlercesi yaralandı. Yaralananların toplandığı meydan hastanesi basılarak içindeki insanlarla birlikte yakıldı. Bütün bu şiddete maruz kalan kalabalıktan bu müdahaleye direnecek bir şiddet eylemi sadır olmadı. Bütün yaptıkları bir aydır seçilmiş bir hükümete karşı yapılan darbeyi tanımadıklarını ilan etmek üzere meydanda toplanmaktan ibaretti.

Bütün olanlar dünyanın gözü önünde oldu. İsteyen herkes canlı bir biçimde olup bitenlere şahitlik edebiliyordu. Dünyanın birçok TV kanalı bu müdahaleyi canlı olarak veriyordu. Tamamen barışçıl, hiçbir şiddet sergilemeyen protesto ve gösteri için toplananlara bir süre sabreden darbe yönetimi 14 Ağustos itibariyle modern Mısır tarihinin en kanlı müdahalesini gerçekleştirdi. Ölenlerin dışında toplayabildiğini tutukladı, hapishanelere koydu. Halen hapishanelerde en ağır şartlarda on binlerce siyasi tutuklu bulunuyor.

Tutuklananların bir kısmı alelacele yargılanarak kısa sürede topluca idam cezalarına çarptırılanları oldu. 2014’ün Nisan ayında bir mahkeme bir celsede 529 kişinin idam cezasını yarım saat içinde okudu. Darbenin kendi meşruiyeti bir yana, bu kadar çok sayıda insanın idam cezasına çarptırılması, gerçekten bir suç olduklarına dair ikna edici iddialar olsa bile şeffaf, adil bir mahkemenin normal bir kararı olamaz elbet. Neticede yargılananlar maruz kaldıkları bir şiddetin faili değil mağdurları. Darbeyi yapanların kendilerine darbe yapılanları, üstelik kanlı bir darbeyle devirdikleri insanları bir de idam etmeye kalkışmasının hiçbir adil tarafı olamaz.

Arka arkaya tekrarlayan bu toplu idam kararlarının kadim bir medeniyetin merkezi olan Mısır’ın modern zamanları için verdiği görüntü korkunç, fecaat. Mısır bugün böyle toplu idam kararlarıyla veya infazlarıyla anılmayı hak eden bir ülke değil. Uluslararası insan Hakları kuruluşları böyle bir Mısır’ın İnsan Hakların noktasında dünyanın en kötü görünüme sahip ülkeler arasında olduğunu söylüyor.

Toplu idam görüntüleri, Mısır’ın 8 yıldır yaşadığı hadiselerin toplamı içinde adeta Rabia meydanındaki insanlar dağıtılırken öldürülemeyenlerin bu yolla öldürülmesi gibi bir görüntü veriyor. Oysa o meydandaki insanların binin üstünde insanın katledilmesi suretiyle dağıtılması neresinden bakarsanız her şeyden önce meydanı dağıtanların yargılanmasını gerektiren bir eylemdi. Şu ana kadar orada öldürülen eylemcilerin ölümünden hiç kimse sorumlu tutulmadı, hiç kimse yargılanmadı. Ama o meydanda en doğal hakkını barışçıl biçimde kullanıp sivil protesto eylemi ortaya koyanlardan o kanlı müdahaleye maruz kalıp ölmeyenler zamanla idam edilerek veya ağır hapishane şartlarına terkedilerek öldürülmeye devam ettiler.

Siyasi idamlar, hele böyle bir darbenin ardından oluşan düzenin içinde sürekli ve normal bir davranış haline getirilmiş olan siyasi idam cezalarının adaletle bir ilgisi olmadığı kesin. Bu tür idamlar ya intikam veya siyasi rakiplerin tasfiyesi şeklinde cereyan eder ve bu sadece Mısır’ı değil bütün insanlığı ilgilendiren bir insanlık suçuna dönüşür.

Kimse bu bir ülkenin iç işi deyip kenara çekilme lüksüne sahip değildir. Mısır makamlarından bu yönde gelen savunmalar ve açıklamaların hiçbir kıymeti yoktur. Böyle bir insan hakkı ihlali hem insan olarak hem Müslüman olarak beni fazlasıyla ilgilendirir. Mısır’da İngiliz sömürge zamanlarında bile bu kadar toplu idam cezası verilmemiş, infaz edilmemiştir. İdam edilenler Mısır halkının evlatları ve kendilerine isnat edilen cezalardan ziyade maruz kaldıkları zulüm dolayısıyla alacaklı oldukları hakları var.

Aslında Mısır’ın Etyopya ile Nahda Barajı dolayısıyla daha fazla halk desteğine, uluslararası alanda da daha fazla anlayışa ve diplomatik algı yönetimine ihtiyaç duyduğu böyle bir zamanda bu intikam ve katliam gibi idam cezalarına devam etmesi her şeyden önce ciddi bir siyasi aklın da devre dışı olduğunu gösteriyor.

Gerçi başka bir analiz, tam da bu kaybolan halk desteğinin son zamanlarda yükselen hoşnutsuzluğun bir patlama noktasına gelmemesi için alınmış bir tedbir olduğunu da söylüyor.

Mısır, özellikle Nahda barajının doldurulması dolayısıyla ciddi bir kuraklık ve dolayısıyla açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Bu açlığın toplumda tamamen siyaset dışı bir toplumsal patlamayı tetikleme ihtimali çok yüksek. Bu toplumsal patlamanın siyasi bir öncü veya yönlendiriciyle buluşmaması için bu idamlar şimdiden hem siyasi örgütlere bir gözdağı verme hem de muhtemel hareketlerine karşı ön alma boyutu olduğu konuşuluyor.

Her ne için yapılıyorsa yapılsın, bunlar Mısır’a hizmet etmiyor. Mısır siyasi intikamlarla, yargı eliyle katliamların yapıldığı bir ülke olmamalı. Bu tür akıl-dışı tedbirler, varsa, bir tehlikeyi bertaraf edemez, hatta daha fazla büyütmekten başka bir işe yaramaz. Daha da önemlisi, bir İslam ülkesi olarak Mısır’ın insan hayatının bu kadar ucuzlatıldığı yerlerin başında olmaması gerekiyor. Hayatı hiçe sayılan insanlar bizim insanlarımız. Mısır halkı topyekun bizim kardeşimiz ve bu halk için kötü olan her şey bizi de fazlasıyla üzüyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!