Tokat Kime Atılmalı?

ZEHRA TÜRKMEN

“Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.” (35/10)

Suriye halkı Baas rejimi ve işbirlikçilerinin katliamlarına, vahşetine, akıl almaz zulmüne karşı bugüne kadar tüm yokluklara, sıkıntılara, zorluklara rağmen yiğitçe ve kahramanca direndi.  Ve bu halk onurlu bir şekilde direnmeye, zalime baş kaldırmaya devam ediyor, Allah yolunda mallarını ve canlarını tereddütsüz ortaya koyan şehitlerimizin mesajını tüm dünyaya haykırmaya çalışıyorlar. Liva et-Tevhid  grubunun komutanı Şehit Abdülkadir Salih’te bu yiğit insanlardan birisiydi. “Sadece Rabbimize dayanıyor ve ondan yardım diliyoruz” şiarını yükselten Suriye halkı üç yıldır on binlerce Salih’ini Allah yolunda kurban verdi.

Ne yazık ki Suriye cihadı, İslami kardeşlik ve dayanışma bilincini kuşanmış az sayıda Müslüman halklar dışında kimseden destek görmedi. Sözde insan hakları, adalet, özgürlük gibi söylemleri dile getiren devletlerin, kurum ve kuruluşların, yaşanan bu vahşete göz yumması karşısında ise asla ümitsizliğe kapılmadı ve yılmadı. 

Despot rejimlere karşı direnen Suriye halkı asıl darbeyi ümmetin yaşanan vahşeti görmek istememesinden ve suskunluğundan aldı. Kahredici olan ve Suriye olayını çıkmaza sokan en büyük sıkıntı ise daha düne kadar kendisiyle övündüğümüz, gurur duyduğumuz ve İslami hareketler için önemli kazınım olarak sahiplendiğimiz İran ve Hizbullah gibi tarafların takındığı işbirlikçi tutumdu. 1400 yıl önce şehit olan Hz. Hüseyin ve arkadaşları için yıllardır yas tutanların bu gün Suriye’de katledilerek ölen on binlerce çocuğun, kadının ve kardeşimizin ölümüne alet olması yüz kızartıcı ve utanç verici bir durum. Baasçı ve Rus zalimlerle işbirliği yapanlar, katliama zemin hazırlayanlar nasıl olurda bugün insanlıktan, adaletten ve erdemden söz edebilirler.   

Suriye’de 2011 yılından bu yana 10 binden fazla kadın ve 11 binden fazla masum çocuk öldürüldü. Baba Esed’in koltuğuna oturan oğlu, babasından miras aldığı katliamlarla üç yıldır halkına yeni Hama’lar, Halepçe’ler ve Felluce’ler armağan ediyor.  

Suriye’de yaşanan katliam görüntüleri ise insanın kanını donduruyor adeta. Her gün aralıksız bombalar yağan, hiçbir gıda ve sağlık malzemesinin içeri sokulamadığı Şam’da açlıktan ölüm haberleri geliyor. Birkaç gün önce ise, bir yaşındaki Sena bebeğin açlıktan öldüğü haberi düştü sayfalara.  Oysa biz “Adı Sena Haydali” diye başlayan, İsrail konvoyunun önüne kahramanca dikilen Güney Lübnanlı 16 yaşındaki şehit Senaları bilirdik sadece. Güneyin gelini olarak yitip giden Senaları…    

Suriyeli muhacirlerin dramı ise ayrı bir acı. Sokaklarda, parklarda kalanlar, değerinden yüksek fiyata kiraladıkları iki odalı, rutubetli evlerde 15-20 kişi yaşayanlar,  camii avlularında dilendikleri için itilip kakılanlar, aşağılananlar… Çok boyutlu bu zulüm yüreklerimizi paramparça ediyor.  Daha birkaç gün önce Fatih Camii avlusunda yardım isteyen Suriyeli çocukların tartaklanan görüntüleri bir kez daha yaşanan dramı gözler önüne serdi. Halkı rahatsız ediyor gerekçesiyle dayak yiyen bir kız çocuğunun yüzüne yansıyan çaresizliği bir kez daha utancımız oldu. Her fırsatta “Kadına Şiddete Hayır!” sloganıyla seslerini yükselten sözde adaletten, haktan, insan haklarından dem vuranlar “Kadına Şiddete Hayır!” günlerinde dayak yiyen küçücük kız çocuğunun yaşadıklarına karşı sessiz ve tepkisiz kaldılar. Çünkü dayak yiyen, aşağılanan, incitici ve itici bakışlara hedef olan Suriyeli bir kız çocuğuydu. 

Peki, bu tokat halkı rahatsız ettiği gerekçesiyle tartaklanan Suriyeli küçük kızın yüzüne mi atılmalıydı? Yoksa ona dünyayı dar edenlere ve onu başka hayatlara sürgün edenlere mi?  Ya da suçlu bir yaşında açlıktan ve tıbbi bakım yetersizliğinden hayata gözlerini yuman Senaların mıydı, ya da onları yaşamdan hunharca koparan katillerin mi? 

Unutmayalım ki haksızca öldürülmüş ve öldürülmeye devam eden, yurdundan sürülmüş binlerce Suriyeli çocuk, genç ve kadının ahı ve eli elbette zulme karşı kör, sağır ve dilsiz kesilenlerin yakasını bırakmayacaktır.  

Ve unutmayalım ki; İzzet Allah’ın, Resulü’nün ve Müminlerindir!