Semineri sunan Ufuk AKTAŞLI sunuma endoktrinasyon kavramını açıklayarak başladı. Endoktrinasyonu, insanların kişiliklerini, özgür iradelerini ve düşüncelerini yok ederek, belli bir iktidarın doğrularının ve zihinsel kodlarının insanların zihinlerine yerleştirilmesi olarak tanımladı. Bu endoktrinasyonun en önemli aracının da eğitim sistemi olduğunu ve ulus devletlerin zorunlu eğitim yoluyla kendi oluşturduğu ulusal kültürü ve davranış kalıplarını vatandaşlarına benimsettiğini söyledi.
Kitabın eğitimin bir endoktrinasyon aracı olarak kullanılmasıyla ilgili bölümlerine "Ulus devletin başarısının altında yatan en önemli araç zorunlu eğitimdir." diye başlayan AKTAŞLI ulus devletlerin totaliter ve tek tipleştirici yapısını ve eğitim sisteminin bu tek tipleştirmeye nasıl hizmet ettiğini kitaptaki analizlerden hareketle açıkladı. Eğitimde kullanılan yöntemlerin, oluşturulan lider kültünün, devleti ve ulusu kutsallaştıran anlatıların ve bilhassa tarih kitaplarının nasıl bir insan zihni oluşturabileceğini üzerinde durdu. Türkiye'de seçmen profili araştırmalarında CHP'ye eğitim düzeyi yüksek kişilerin oy verdiği, eğitim düzeyi düşük kesimlerinse daha çok muhafazakâr partilere oy verdiği sonucunun bu durumla açıklanabileceğini söyleyerek eğitim düzeyi yüksek olan bir insanın endoktrinasyon sürecine daha fazla maruz kaldığı, daha fazla endoktrine edildiği ve resmi ideolojinin değerlerini daha fazla benimsediğini söyledi. Kitapta yazarın söylediği "Devletin kuklası olmaktan çıkmak özgürlüğün temel şartıdır." ifadesinin bir anlamda kitabın ana fikrini oluşturduğunu dile getirdi.
Kitabın "Propaganda" ve "Militarizm" bölümlerinde de kitaptaki ABD ve Türkiye'ye ait örneklerden hareketle milliyetçiliğin, militarizmin topluma nasıl yayıldığı; insanlarda bir grup psikolojisinin nasıl oluşturulduğu ve bu psikolojiden hareketle bir ulusa aidiyet duygusunun nasıl yaratıldığını anlatan Ufuk AKTAŞLI kitabın önemli tespit ve analizler içerdiğini ve mutlaka okunması gerektiğini söyleyerek semineri bitirdi.