Size annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu, amcası ya da dayısı mezhepçi bir diktatörce yönetilen bir rejim tarafından işkenceler, varil bombaları ve zehirli gazlarla katledilmiş 100 bini aşkın muhalif savaşçının bulunduğu bir ülkede, bu diktatörün iktidarının devamını ön gören, hatta bunu garantilemeye çalışan barış sürecinin ne derece başarılı olacağı sorulsa cevabınız ne olurdu? Riyad ve Viyana görüşmeleri başarısız olacağına dair bunca açık göstergeye rağmen neyi amaçlamaktadır. Asıl hedef Esed’li bir geçiş dönemine itiraz eden/etme potansiyeli taşıyan grupların belirlenmesi, Rusya ve Batı tarafından hangi grupların hedef alınıp zayıflatılacağının belirlenmesi, kısacası ‘kötü’ adamların ortaya çıkarılmasıdır.
ABD Merkezli Saban Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarından Kenneth M. Pollack ülkesinin Suriye politikasını eleştirmekte ve ABD’nin Suriye politikasının “zalim bir şakadan ibaret” olduğunu belirtmektedir.(1) Uluslararası toplum bugüne kadar Suriye krizini çözüme kavuşturmak, ya da yaygın kanaate göre -çözüme kavuşturuyor gibi görünmek- için onlarca konferans yaptı. BM, Rusya, ABD ve Batı kendi halkına karşı kimyasal silah kullandığı Uluslararası kurumlar(2), İnsan Hakları Kurumları(3) İngiltere(4), ABD(5), BM, NATO, Fransa, Avustralya(6) ve diğer ülkelerce(7), belgelenmesine rağmen Esed rejimine yönelik neredeyse kınama ve bir takım basit yaptırımlar dışında hiçbir adım atmadılar. Bu açıdan Suriye krizi “Yüzyılın En Kanlı Tiyatrosu” olarak tanımlanabilir. Görünen o ki Rusya ve özellikle de nükleer enerji anlaşması sonrası İran ile üstü örtülü olarak anlaşan Batı, tiyatronun yeni bir sahnesini, Riyad görüşmeleriyle başlayan süreç ve Viyana Görüşmelerini devreye sokmuş bulunuyor. 5. yılına giren kriz boyunca sırasıyla Arap Birliği Gözlem Heyeti (19 Aralık 2011-28 Ocak 2012), BM Gözlem Heyeti ve Annan Planı (22 Nisan 2012- 15 Haziran 2012), Cenevre 1-2 Müzakereleri gibi çok sayıda girişimde bulunuldu ve bu girişimlerin tümünün ortak özelliği gerçekçi olmayışlarıydı. Riyad ve Viyana Görüşmelerinin de geçmişte yapılan benzer teşebbüslerle aynı illetlerden muzdarip olup benzer maraz ve çıkmazlarının bulunduğunu söyleyebiliriz. Askeri muhalefetin kahir ekseriyeti ve Ahraru’ş-Şam, Nusret Cephesi gibi ana gruplar Riyad görüşmelerine ya çağrılmadılar ya da bırakın barışı asgari görüşme şartlarını dahi taşımayan bu müzakereleri reddettiler. Esed rejimi ile muvazeneli ilişkileri olan hatta Esed rejimi ve Rusya tarafından kurulduğu bilinen bir takım muhalif gruplar ile ABD tarafından Esed rejimine karşı değil aslında İslâmi muhalefete karşı desteklenen zayıf laik gruplar dışında hemen hemen Suriye muhalefetini temsil eden hiçbir yapı/hareket görüşmelere çağrılmadı. Adeta Anadolu’da sıkça karşılaştığımız sadece 3 ağaçtan oluşan hatıra ormanı gibi sembolik görünümü, kocaman ismi, ancak sahada neredeyse sıfır etkinliği bulunan bir takım sivil muhalefet (SMDK, SUK vb) de bu toplantılara çağrıldı. ABD, Rusya, Türkiye, İran, Çin, Mısır, BAE, Katar gibi ülkelerin katılımıyla düzenlenen Viyana toplantıları ise muhalefete Esed’in iktidarda olmasını dayatıyor. Beşşar Esed’in görevine devam etmesi yönündeki eğilimler ve muhalefete yönelik dayatmalar ölü doğumun ilk göstergeleri. Uluslararası toplumun krize yönelik adımlarını aşağıdaki dönemlere göre incelemek mümkün.
Birinci Dönem: Reform çağrısı ve kınamalar (2011 İlkbahar)
İkinci Dönem: Yaptırımlar ve muhalefeti şekillendirme (2011 Sonbahar)
Üçüncü Dönem: Gözlem heyetleri, Annan Planı, muhalefetin desteklenmesi (2012)
Dördüncü Dönem: Kimyasal saldırılar, müdahale tartışmaları, laik muhalefetin desteklenmesi ve birliğinin sağlanması ve Cenevre görüşmeleri dönemi (2013)
Beşinci Dönem: Rejimin varlığının desteklenmesi, İslâmi grupların hedef alınması, Batı’nın İran’la stratejik ortaklığı, diğer müttefiklerin ikna edilmesi (2014-2015)
Altıncı Dönem: İslâmi muhalefetin engellenmesi, Esed’li geçiş dönemi çabaları ve bu projeye karşı çıkan muhaliflerin tasnif ve tasfiye edilmesi.
Uluslararası soykırım
Size annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu, amcası ya da dayısı mezhepçi bir diktatörce yönetilen bir rejim tarafından işkenceler, varil bombaları ve zehirli gazlarla katledilmiş 100 bini aşkın muhalif savaşçının bulunduğu bir ülkede, bu diktatörün iktidarının devamını ön gören, hatta bunu garantilemeye çalışan barış sürecinin ne derece başarılı olacağı sorulsa cevabınız ne olurdu? Suriye’de Şii İran ve Hizbullah tarafından mezhepçi motivasyonlarla, Rusya tarafından ise stratejik çıkarlar gereği desteklenen ve yakın çevresinde ordu başta olmak üzere devletin tüm kritik konumlarını kontrol eden bir klik bulunan Beşşar Esed savaşın başından bu yana en iyimser rakamlarla 350 bin masum insanı katletti. Muhalifler ölü sayısının 1 milyona yaklaştığını savunuyor. İktidarını sürdürmek için ülkesindeki tüm şehirleri harabeye çeviren, BM rakamlarına göre 4 milyon insanın göç etmesine, 8 milyon insanın kendi ülkesinde iç mülteci olmasına neden olan(8) bir diktatörün varlığına rağmen ve hatta onun var olabilmesini şart koşan barış görüşmeleri başarılı olabilir mi? Beşinci yılını doldurmak üzere olan savaşta yaklaşık 23 milyonluk ülke nüfusunun yarısı iç ya da dış mülteci durumunda.(9) Halkın yarısının ne dönecek yeri ne de kucaklayacak evladı ve yâri kaldı. BM 2014 itibariyle artık Suriye’de ölüleri saymayacağını ilan etti.(10) Bütün ittifak edilmeyen oranlara rağmen devasa büyüklükte bir insanî dramın yaşandığı görülüyor. Dramın büyüklüğü çözümü de o denli zorlaştırıyor. Suriye’de henüz devrimin ikinci yılında 100 bin sivilin katledilmesi ile savaş bir çatışmanın iç savaş olarak kabul edilmesi için BM tarafından belirlenen can kaybı oranını (yılda bin ölüm) yüz defa aşmıştır.(11) Rejimin İran, Rusya ve Çin’le birlikte Şii milislerin de desteğini alarak katliamları organize ettiği konusunda uluslararası toplumun şüphesi bulunmamaktadır. Esed rejimi tarafından uygulanan yöntemler incelendiğinde bunların tam anlamıyla uluslararası soykırım tanımlamasına uyduğu görülecektir. 1948 yılında BM Soykırımı engelleme ve cezalandırma konvansiyonu tarafından 2. Maddede tanımlandığı üzere aşağıdaki suçlar soykırım dâhilinde değerlendirilmiştir.(12)
a-Bir grubun üyelerini öldürmek
b-Bir grubun üyelerine beden ya da zihinsel yönden zarar vermek
c-Bir grubun yaşam şartlarına onu tamamen yok edecek ya da bir bölümünü yok edecek derecede zarar vermek
d-Bir grup içinde doğumu bilinçli programlarla engellemek
e-Bir gruba ait çocukları zorla başka bir gruba vermek.
İşte böylesi korkunç bir durumda savaşın sona ermesi için düzenlenen barış görüşmeleri en basitinden çatışma çözüm prensiplerini dahi hiçe sayan amatörlük ile ya da yazının başında isimlendirdiğimiz gibi bilinçli bir tiyatro ile yürütülüyor. Basit düzeyde bir çatışma çözümlemesinin belli başlı kuralları bulunur ve bu temel kurallara uygunluk ölçüleri çatışmanın durdurulma sürecinin başarılı olup olmayacağına dair fikir verir.
Çatışmayı büyüten etmen
Uluslararası ilişkiler literatüründe peace making, peace keeping ve peace building (sırasıyla barış yapmak, barışı korumak ve barışı inşa etmek) olarak ayrı kavramlar ile tanımlanıp sınıflandırılan barışı tesis ve koruma süreçlerinin temel şartları bulunur. Buna göre öncelikle krizin geçmişi araştırılır, krizin ardındaki genel nedenler ortaya çıkarılır ve bunların düzeltilmesi yönünde eylemler, adımlar ya da en azından vaadler ve ön kabuller ile çatışmayı çözüp tarafları barıştırmak gündeme gelir. Uluslararası ilişkiler teorileri her bir çatışmanın iki tarafının olması kabulüyle hareket eder. Zaten diğer bir tarafın olmadığı bir durumda çatışma diye bir olgu tartışılamayacağı için burada esas atıf yapılan konu, ikiden fazla taraf varsa en azından müdahil tarafların sayısının en aza indirilmesidir. Zira yine çatışma kuramlarına göre tarafların sayısı arttıkça çatışmayı durdurmak zorlaşır. Uluslararası kurumların arabuluculuğu ile gerçekleşen barışı tesis etme girişimleri yukarıda bahsi geçen süreçleri ve bir takım tanımları içerir. Çatışmanın türünün doğru tanımlanması aynı zamanda çatışmanın nasıl çözüleceği süreçlerini de etkiler. Buna göre her bir çatışma beş dönemde incelenebilir.
Gizli çatışma dönemi (Suriye’de 1967 Baas iktidarı sonrası dönem)
Görünür çatışma dönemi (1980-84 Hama Katliamı dönemi 4 yıl)
Kriz dönemi (2011 Mart-2011 Temmuz)
Şiddetli kriz dönemi (2011 Temmuz-2012 Ocak)
Savaş dönemi (2012-2015)
Yine çatışmaların çözüme kavuşturulması için tarafların tümü masaya çağrılır. Viyana görüşmeleri çatışmaların tümünü masaya çağırmamaktadır. Hiçbir muhalif grup toplantılara davet edilmemiştir. Çatışmaların çözümü için zararların tazmini, arabulucuların taraflarca kabulü ve güvenilir bulunması, beklentilerin karşılanması gibi şartlar bulunur. Viyana görüşmelerinde ne Suudi Arabistan (Riyad) ne de Batı ülkelerine muhalifler ve Suriye halkı güvenmemektedir. Görüşmelerin başlaması için muhaliflerin ortaya koyduğu asgari şartların da hemen hemen hiç biri karşılanmamaktadır. Beşşar Esed’in iktidarı devretmesi şartı bunların en önemlisidir. Viyana görüşmelerinin bir diğer çıkmazı ise çatışma çözüm ve barış tesis görüşmelerinin ön şartlarından biri olarak kabul edilen ve duygusal kırılmaları engellemeyi, azaltmayı amaçlayan bir ateşkesin devreye sokulmaması. Tarafların birbirine güveninin sıfır olması ise görüşmelerin başarısız olacağının bir başka işareti sayılabilir.
Yüzyılın en grift krizi
Suriye savaşı son yüz yılda görünen belki de en girift krizidir. Suriye krizi baskı altına alınan çoğunlukla dominant olan azınlık arasında yaşanan mezhep temelli bir krizdir. Bununla beraber çatışmada Arap-Kürt zıtlığı, Laik-İslâmi zıtlığı, merkez ve kırsal zıtlığı, Baasçı ve Baasçı olmayan zıtlığı fakir ve zengin zıtlığı da hatırı sayılır etkide bulunmaktadır.(13) Birçok iç savaşı inceleyen J. Walter’a göre son 70 yılda yaşanan iç savaşların genelinde aşağıdaki kurallar geçerli olmuştur.
a-İç savaş çabuk son bulmaz
b-Grupların sayısı arttıkça iç savaşın süresi de uzar
c-İç savaşların çoğu diplomatik müzakerelerle değil taraflardan birinin kararlı askeri zaferi ile sona erer.
Sonuç olarak aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak mümkündür.
Stanford analisti James Fearon savaşın uzamasıyla beraber sivil kayıplarının azalacağı yorumunda bulunmaktadır.(14) Fearon’un bu öngörüsü rejimin ısrarlı bir şekilde sivil yerleşim birimlerini hedef alma politikaları dolayısıyla geçersiz kalmıştır.
Maryland Üniversitesinden David E. Cunningham BM’de veto yetkisi bulunan farklı aktörlerin Suriye’de farklı tarafları desteklemesi dolayısıyla çatışmanın uzun yıllar daha devâm edebileceğini düşünmektedir.(15) Rusya, İran ve Çin rejime destek vermeye devam etmektedir.
ABD ılımlı-laik grupları destekleyerek, rejimle müzakereye zorlayarak hem yeni bir Ortadoğu savaşına girmekten kaçınmış, hem de İslâmi hareketlerin güçlenmesini engellemeye çalışmış olsa da uzmanlar son 70 yılda yaşanan çatışmaların tümünde diplomasinin başarısız olduğunu vurgulamaktadırlar.(16) Hem rejim hem de muhalif güçler Cenevre görüşmelerine katılım noktasında geri durmuş, taraflar bunu bir zaaf olarak değerlendirmiştir.
Suriye’de taraflardan birinin diğerine ölümcül darbe vurmadan ya da üçüncü bir tarafın güçlü bir etki ile sahaya inmeden müzakere yoluyla çözümün asla mümkün olmadığı konusunda uzmanlar arasında neredeyse görüş farklılığı bulunmamaktadır. Savaşın uzaması tarafların daha fazla asker, savaşçı ve ekonomik kaynak devşirmesini zorlaştıracak, sivil halk büyük oranda ülkeyi terk edecek, savaş ise uzun yılar devam edecektir.(17)
Beşşâr Esed iktidarda bir sembol olsa bile Suriye rejimi kendisinden sonra Alevi azınlığın yarım yüzyıl Sünni halka yaptıkları dolayısıyla cezalandırılmaması için çaba gösterecek kemikleşmiş bir Alevi kadroya sahiptir. Suriye Devlet Başkanı Beşşâr Esed istifa etmesi durumunda müzakere yolunun açılabileceğine yönelik görüşlere rağmen 2015 yılı itibariyle bile geri adım atmayacağını açıklamıştır.(18) Esed’in iktidardan çekilmesinin ise savaşı durduramayacağı ortadadır. Zira artık Suriye devlet olarak fiilen bitmiş, İran ve Rusya rejimin yerine geçmiştir.
Çözümü tıkadığı ortada
Uluslararası toplum bütün çabalarına ve baskılarına rağmen rejime hemen hemen hiçbir taviz vermeye yanaşmamıştır. Beşşâr Esed’in yargılanmama şartıyla istifa etmesi de dâhil rejim en basit bir tavizi bile kabul etmemektedir. Viyana görüşmeleri de dâhil olmak üzere rejimin barışa yönelik hiçbir girişime yardımcı olmadığı ve siyâsî çözümü tıkadığı ortadadır. Beşşâr Esed 2015 yılı itibariyle bile istifa etmeyi reddetmektedir.(19)
Sonuç olarak Viyana görüşmeleri hemen hemen hiç güvenilirliği olmayan Batı tarafından, çatışma çözüm kurallarının çoğuna uyulmadan, muhalefeti hemen hemen hiç temsil etmeyen grupların aktör sayılması sürecidir ve tam da başarılı olmaması için gereken tüm şartlara sahiptir. Suriye krizi artık bir savaş dönemine evrilmiştir ve uluslararası toplum krizin çözümü konusunda hem ikiyüzlü davranmış hem uluslararası değerleri hiçe saymış hem de adeta bir tiyatro oynamıştır. Bütün bunlara bir de İslâmi kimliği dolayısıyla Suriye muhalefetini düşman ve terörist olarak kabul edip ABD’sinden Rusya’sına, Fransa’sından diğer Batı ülkelerine bombalayan aktörlerin Suriye halkı nezdinde güvenilirliği kalmamıştır.
Peki, Riyad ve Viyana görüşmeleri başarısız olacağına dair bunca açık göstergeye rağmen neyi amaçlamaktadır. Asıl hedef Esed’li bir geçiş dönemine itiraz eden/etme potansiyeli taşıyan grupların belirlenmesi, Rusya ve Batı tarafından hangi grupların hedef alınıp zayıflatılacağının belirlenmesi, kısacası ‘kötü’ adamların ortaya çıkarılmasıdır. Viyana görüşmeleri sonrası alınan “Suriye’nin birlik, bağımsızlık, bütünlük ve laik kimliğinin korunması” kararı(20) da Esed rejimine yönelik yargılanma ve cezalandırma içermediği gibi laikliği kabul etmeyen muhaliflerin de terörist sınıflamasına girmesine neden olmaktadır. Dünyanın en önemli devletleri tarafından düzenlenen bu toplantılarda alınan ve maalesef Türkiye’nin de altına imza attığı kararların dramatik sonuçlarının olacağı, sahada Batı destekli laik grupların İslâmi grupları tasfiye etmek için Batı ülkeleri hava güçleri ve silah desteği ile harekete geçebilecekleri, katliam ve sivil ölümlerin artacağını söylemek elbette mümkündür. Fakat bu adımların krizi çözmeyeceği bilakis daha da derinleştirip içinden çıkılmaz hale getireceği öngörülebilir.
Dipnotlar:
1)Breaking The Stalemate: The Military Dynamics of The Syrian Civil War and Options For Limited U.S Intervention, Kenneth M. Pollack, Saban Center for Middle East Policy. S. 1 August 2013 |
2)’’Evidence of Nerve Gas in Aleppo Deaths’’, Abcnews, 17 April 2013.
3)’’Syria: Government Likely Culprit in Chemical Attack’’, Humanrightwatch, 10 September 2013.
4)’’White House says Syria has used chemical weapons’’, Dailynews, 25 April 2013.
5)’’White House: Syria chemical weapons kill up to 150’’, Yahoonews, 13 June 2013.
6)”War crime: U.N. finds sarin used in Syria chemical weapons attack’’, Cnn, 17 September 2013.
7)’’Syria Homs attack may have included use of chemical weapons’’, Thetelegraph, 16 January 2013.
8)http://www.usaid.gov/sites/default/files/documents/1866/syria_ce_fs04_01-22-2015.pdf
9) 2015 UNHCR country operations profile - Syrian Arab Republic , unhcr ,
10)UN to stop updating death toll in Syria conflict , İndependent , 7 Haziran 2014
11)Sambanis 2004, via Fotini Christina, Massachusetts Institute of Technology, What Can Civil War Svholars Tell Us About the Syrian Conflict?
12)http://www.un.org/ar/preventgenocide/adviser/pdf/osapg_booklet_eng.pdf
13)http://pomeps.org/wp-content/uploads/2013/12/POMEPS_BriefBooklet22_PoliSciSyria_Web.pdf
14)http://pomeps.org/wp-content/uploads/2013/12/POMEPS_BriefBooklet22_PoliSciSyria_Web.pdf
15)David E. Cunningham, University of Maryland, Veto Players and Civil War in Syria
16)Barbara F. Walter, University of California, San Diego, The Foru Things We Know About How Civil Wars End(And What This Tell Us About Syria)
17)James D. Fearon, Stanford University, Syria’s Civil War
18) “Under US proposal for Syria: Assad rejects withdrawal” NewsDirectory 16 March 2015 (http://news.newsdirectory1.com/under-us-proposal-for-syria-assad-rejects-withdrawal/ )
19)http://news.newsdirectory1.com/under-us-proposal-for-syria-assad-rejects-withdrawal/
20)http://eeas.europa.eu/statements-eeas/2015/151030_06.htm
STAR