“Haydutları yok etmekle övünen sen, dünyadaki en büyük haydut sensin, zira fethettiğin tüm halkları soydun ve yağmaladın. Eğer bir tanrıysan, fanilerine iyilik yapmalısın, ellerindeki herşeyi almak değil. Yok değilsen, hiçbir zaman ne olduğunu unutma!”
İskender’e bu sözleri söyleyen İskit’li elçilerin akıbetini bilmiyorum, ancak tiranların kıyamete kadar insanlığın imtihanı olmaya devam edeceğini kestirmek zor olmasa gerek!
Tarih kitaplarında, bu elçilerin erdemi değil İskender’in zaferleri örnek olarak anlatılmaya devam ettiği sürece, yeni tiranlar sürpriz olmamalı! Bir de üstüne üstlük bu haydutlara ahlaki ilke olarak; ‘başarısızlığı imkansız gören’ Makyavelist anlayış rehberlik ediyorken!
Makyavel, Prens kitabının tanıtım bülteninde; tarih ve politika biliminin kurucusu, devlet adamı, askerî stratejist, şair, oyun yazarı ve düşünür olarak tanıtılır okuyucuya. Ancak onu meşhur kılan bu özgeçmişinden çok, yöneticilere önerdiği ahlak(sızlık)tır!
Makyavel’in vicdanı körelmemiş birkaç kişi tarafından eleştirilmiş olması, zulüm kusan ahlakının, siyaset kürsüsünde günümüze kadar gelebilmesini engelleyememiştir. Onun öğretileri insanlığı yoketmeye, karanlığa doğru kürek çektirmeye devam etmektedir.
Halkların yönetimi, adaletin tesisi, tebaya örnek olunması, merhameti, alçak gönüllüğü ve yardımseverliği ile yaratıcıyı hoşnut etmesi gereken liderleri, yöneticileri, devlet adamlarını baştan çıkarması, onların zalimliklerine meşruiyet kazandırması onun asıl yıkıcı olan tarafı!..
Hüküm sahipleri, iyilik yapabilme potansiyeli yanında kötülük yapma gücüne de sahiptirler. İnsanların hayatları ve özgürlükleri; hükümdarlarının keyfine, mevki hırsına, sadakatsizliğine, cimriliğine ve zalimliğine bağlı ise, bu Makyavel’in tarif ettiği modele göre hüküm süren bedbahtların yönetimidir.
Amerikan siyaseti ve İsrail politikalarında bu anlayışı acı bir şekilde tecrübe ediyoruz! Dünyayı egemenliği altına almaya çalışan, her şeye sahip olmak isteyen bir siyaset! Hepsini hazmetmesinin mümkün olmadığını bildiği halde, midesini sürekli yemekle dolduran oburlar!
Her türlü boyunduruk insanoğluna zor gelir. İnsan özgürlüğüne düşkündür, ancak bedel de ödemek istemez! Bu yüzden bir halk mevcut iktidardan rahatsızsa bunun alternatifini kendi üretmez. Her defasında, yeni iktidarların kurtarıcıları olacağı umudu ile kolayca teslim olur.
Başlarına musallat ettikleri, işbirlikçi diktatörlerden bu halkları ‘kurtarmak’ yine bu oburlara düşer! Bu iktidarların kendilerini üstün görmeye iten sebep nedir? Şeref mi? Bu üstünlük onlara tüm dünyayı boyunduruk altına alma fırsatı verse ne olur? Bu ancak, yücelik sandıkları yanılgının, ne kadar küçük olduklarını ortaya çıkartmaktan başka bir işe yaramaz!
Makyavel içindeki kötülüğü nasıl bir ürpertiyle dışa vurduysa, sebep olduğu dürtü tüm aptal insanların, sanki her şeye sahip olmak için yeterince zamanları varmış ve hiç ölmeyecekmiş gibi saldırganlaşmalarına sebep olmaktadır.
Oysa, devletlere hüküm sürdüğü toprakların büyüklüğü değildir şeref kazandıran! Bununla birlikte Makyavel’in daha vahim alçaklığı işgal edilen toprakların elde tutulması ile alakalı! Onun tavsiyelerinin özeti; ahlaksızlıkla elde edilen başarı ancak ahlaksızlıkla elde tutulabilirdir. Makyavel’in en temel prensibi budur. Nasıl mı?
Prens kitabının baş kahramanı zalim, Cesare Borgia’ın; ‘komşularımın varlıklarını ele geçirmek istiyorsam, onları zayıflatmak,. bunun için ise onları birbirlerine düşürmek zorundayım’ sözlerini kendine ilke edinen Makyavel; İşgal edilen ülkede, hüküm süren hükümdarların soyunun yokedilmesini. Yönetim için valiler atanmasını. Önemli bir kısmı, şiddet eylemlerinden, hırsızlıktan, uyuşturucudan sabıklı kişilerden oluşan, askeri birliklerle koloniler kurulmasını. Yerli halk ve yöneticiler arasında husumet çıkarılmasını. İşbirliğine uygun olanların korunmasını, örneklerle öğütlemektedir.
Bununla birlikte, işgal edilen özgür bir ülkeyi elde tutmanın en kesin yolu, ülkeyi tahrip etmektir. Filistin, Afganistan, Irak, Suriye’de yaşananlar bu siyasetin en zalim örnekleridir!
‘Başarıya giden yolda her şey mübahtır’ felsefesi ile doruğa çıkan mevki hırsı ve sahte şöhrete duyulan aşırı arzudan daha talihsiz, insanlığa daha aykırı ve dünyanın huzuru için daha zararlı bir dürtü yoktur sanırım!
Bu felsefede sadakatsizlik bir erdemdir. Teşebbüsleri gerçekleştirmek için kendisine yardım eden işbirlikçiler de gerekirse ortadan kaldırılır! Makyavel’in verdiği bir örnekte hükümdar; savaşta orduyu iki bölüme ayırır. Bir bölüm kendi halkından, diğer bölüm yerli askerlerden oluşur. Kendi askerleri ile kazanmak için yerli askerleri kurban ettiğini anlatır. Bu örnekler, onun ahlakını belirlemekle kalmaz, bugünün tiranlarına ilham olur!
Tiranların zalimlikleri, zulümlerini masumiyet kisvesine sardıkları ve baskıyı kanunların gölgesinde uyguladıkları zamanlarda zirve yapar. Makyavel’in hükümdarları zalim olmalıdır. ‘Şüphelendiğiniz veya düşmanınız olduğunu beyan edenleri vakit kaybetmeden, topluca öldürün, intikamınızı çok uzatmayın’ der.
Bu tavsiyede dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır. Ölümler, topluca ve halka korku salacak şekilde olmalıdır. Tek bir seferde öldürülen bin kişiyi, teker teker öldürmek doğru değildir. Böylece unutmaya meyyal halkın aklında ölenler değil, korku kalacaktır! Korku en etkili disiplin silahıdır! Coğrafyamızda hergün yüzlerle ifade edilen ölümlere alışmadık mı?
Zalimlerin ustası, hükümdarların dünyayı sahte vaatlerle kandırma hakkına sahip olduğunu da söyler. Bunu ispatlamak için, Yunan mitolojisinden ‘sentor’ kıssasını kullanır. Sentor’un yarı insan yarı at olmasını hükümdarın ikiyüzlü olması gerektiği ile bağdaştrır! Dünya barışı, özgürlük, eşitlik, adalet, çevre, refah, çözüm, düzen vs. kelimeleri, küresel siyasetçilerin her fırsatta dillendirdiği, ancak bir türlü gerçekleşmeyen ütopyalarıdır.
Ayrıca hükümdar, aslan ve tilki gibi olmalıdır. Aslan kurtları yaklaştırmayacak, tilki kurnazlığı ile rakiplerini alt edecektir!
Makyavel’e göre; eğer ölmek istemiyorsak, böylesine kötü ve yozlaşmış dünyada iyi olmak mümkün değildir. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek gerekir. Çünkü dünya cehennem, tüm insanlar şeytandır! Sanki bu devlet adamı, tüm insan ırkına duyduğu nefrete sebep, insanları aşağılamak istemiş ve dünyadaki tüm insanların kendisine benzemeleri için erdemleri yok etmeye çalışmış gibidir!
Bazıları Makyavel’in kitabını ‘Şeytan’ın Kitabı’ şeklinde tanımlıyor.Tutkulara gerekçelerini veren, dik kafalılığı adalet gibi gösteren, cömertlik ile savurganlığı kafamızı karıştıracak şekilde birbirine benzeten, tüm sapkınlıkları eğlence kisvesi altında gizleyen, zalimeleri kahraman yapan, büyüten, çoğaltan dalkavukluğun, şeytani bir amaca hizmet ettiği doğru!
Friedrch Wilhelm; ‘Adaletle yöneten bir hükümdar için dünya bir tapınak ve tüm dürüst insanlar bu tapınakta birer din adamıdır’ demiş, güzel demiş!
Biz de Rabbimizin sözü ile diyoruz ki; ‘Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptığından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetele bakakalacağı bir güne erteliyor’ İbrahim 42
Bizim sesimiz, yakınlarda ya da uzaklarda zulme bulaşmış iktidar sahiplerine ulaşır mı, bilemem? Ancak tüm yapılanlarının bir karşılığı var ve zalimlerin en talihsiz sonlara nail olacağını biliyoruz! Çünkü, Allah’ın vaadi var ve Allah vaadinden dönmez!
Dünyada adalet, ahirette ceza ve mükafat olmasa bile insanlar faziletli olmalıdırlar. Bu faziletlerden en önemlisi özgürlük. Zincirlerimiz olmadan doğduğumuz için baskı olmadan yaşamayı arzuluyoruz. Ancak bazen kendi isteklerimizle, bazen elimizde olmadan başımıza tiranları musallat ediyoruz.
Bununla birlikte, bir halkın tiranlar tarafından işgal edilmesi, özgürlüğünün kısıtlanması, izzetleri ile oynanması karşısında mücadele etmesi büyük bir erdemdir. Doğuştan gelen bir hakkı tiranlara teslim etmek istemeyen ve bu uğurda mücadele edenlere selam olsun..